Cengiz GÜLAÇ

KLAVYE TECAVÜZCÜSÜ SAPIK!

Cengiz GÜLAÇ

Artık her gün rutin haline getirdiğim üzere sosyal medyada zekâmı törpülüyordum! Kim ne paylaşmış, kim kime nasıl geçirmiş…! Toplum olarak başka işimiz yok. Sosyal medya denen aptallık platformunda beynimizi telef etmekten manyakça bir zevk alıyoruz. Neyse…

                İsmini hatırlamadığım bir genç Suriyelilere hiç kıvırmadan, çok ağır hakaret/küfür içeren bir paylaşım yapmıştı. Tosuncuk, kendisinden ve paylaşımından o kadar emindi ki, nedamet getirme ihtimali olmadığını, bu konuda da kimseyle polemiğe girmeyeceğini göstermek için; “Zoruna giden varsa beni arkadaşlıktan çıkarsın!” diye de uyarmıştı.

                Yazdığından rahatsız oldum, saklamıyorum. Ama en çok, böylesi bir yaratıkla aynı ortamda bulunmak zoruma gitti, hemen arkadaşı engelledim.

                O paylaşım o ana kadar gördüğüm en iğrenç olanıydı. Yoksa ağır ifadeleri çok gördüm. Mutlaka sizler de rastlamışsınızdır…

                Daha sonra dokuz aylık hamile olan bir Suriyeli kadına tecavüz edildi, yanındaki çocuğunu ve kendisini öldürdüler…

                Sahile vuran çocuğun cesedi üzerinden dünyaya ahkam kestiğimiz vicdan zırvaları vardı ya… Hani hepimizin duygusallık, merhamet, insanlık içeren nutukları…

                İşte o tecavüzcü kadardır hükmümüz! Sosyal medyadaki klavye tecavüzcüsünün de o vicdansız sapıktan hiçbir farkı yoktur.

                Nokta!

 

NE İŞİMİZ VARDI?

                Sosyal medyada içlerindeki hayvanlığı mülteci sorunu üzerinden açığa çıkartan sapıklara bakıyorsunuz… Çoğu milliyetçilik ve ulusalcılık konusunda övünen tiplerden oluşuyor. (Milliyetçiler ve ulusalcılar yapıyor demiyorum. Ben de milliyetçi bir insanım. Kendime sapık demeyeceğime göre! Kimse buradan maksadını aşan bir sonuç çıkartmasın!)

                Osmanlıyla gurur duyuyoruz ya, ki ben de gurur duyuyorum… Üç kıtaya hükmetmiş olmamız gönlümüzü okşuyor ya, ki benim de çok hoşuma gidiyor…

                Sahi bizim o kadar yerde ne işimiz vardı?

                Yüzlerce yıl Suriye bizim toprağımız değil miydi?

                Biz gidip adamların toprağını ne diye işgal ettik? (Kasıtlı olarak fetih demiyorum!)

                Adamların ülkesini ellerinden almaktan gurur duyuyoruz, sonra da çıkıp zulümden kaçıp himayemize sığınanlara hakaret ediyoruz, ülkemizi terk etsinler diyoruz!

                Hani o topraklar bize atalarımızın mirasıydı?

                Bize sığınanı rencide etmek töremizde var mı?

                Hani Batı medeniyetinde vicdan kalmamıştı da, her nerede zulüm varsa Türk’ün sancağı mazlumun limanı olmuştu?

                Babam beni Türk töresiyle yetiştirdi. Bana sığınanın canı da, malı da, namusu da bana teslim edilmiştir…

                Üç beş klavye tecavüzcüsü sapığa töremi yedirmem!

                Ülkelerinde savaş varmış da, savaşmamışlar da, kaçmışlar… Beni ilgilendirmez. Sonuçta bu bayrağa sığınmışlar.

                Bu ülkede savaş yokken, zulüm yokken Avrupa’ya gidenlere niye gidiyorsunuz, ülkenizi neden terk ediyorsunuz, memlekette ekmek mi kalmadı da gidip elin gavurunun pisliğini temizliyorsunuz diyen olmadı! Yıllarca Almancı Mark’ı yemeyi biliyordunuz! Bugün çoğunun çocuğu Türkçe bile bilmiyor.

                Bugün zulümden kaçanı sorgulamak, hakaret etmek bize yakışır mı?

                Daha düne kadar bu insanlar senin vatandaşındı, Osmanlı tebaasıydı.

                Bak klavye kahramanı tecavüzcü sapık! Bu sancak sadece Anadolu’nun değil, nerede bir Türk, nerede bir Müslüman ve nerede bir zulme uğrayan varsa, hepsinin sancağıdır…

                Bir de utanmadan milliyetçilik yapıp midemi bulandırma! Sen bu bayrağın şerefinden nasiplenseydin sapık olmazdın…!

Yazarın Diğer Yazıları