Cengiz GÜLAÇ

HIRSIZLIĞI BAŞÖRTÜSÜNE SARMAK!

Cengiz GÜLAÇ

            İsmini yazıp başına bela açmak istemediğim, dindarlığından, dürüstlüğünden asla şüphe duymadığım bir yakınımla sohbet ediyorduk. “28 Şubat sürecinde daha özgürdük. En azından bu yapılanlar zulümdür diye bas bas bağırıyorduk!” Derken, 16 yıl boyunca desteklediği bir iktidardan duyduğu hayal kırıklığını, kalbindeki her kırığın parçasını hissettirerek söylüyordu…

            Kendisi o 28 Şubat karanlığında duruşunu hiç bozmamıştı, tıpkı başörtüsü zulmüne uğrayan eşi gibi. Sonrası hazin bir hayal kırıklığı diyordu.

            Akleden vicdanların yaşadığı hayal kırıklığını düşünmeye başladım. Yazacaklarımın yanlış anlaşılmaması için kamu spotu kıvamında bir hatırlatma yap dedim kendime! Benim eşim de başörtüsü mağduruydu. Başörtüsü yüzünden 8 sefer soruşturma geçirirken üniversitede, sınıfından çok idare katına gittiğini vurgula ki, olası muhtemel bir linçin mağduru olmayayım diye düşündüm!

            Bu düşünceye kapılma zorunluluğu bile tek başına delildi, vicdanlı fikirler üzerindeki baskıyı anlatmak için. Zira linç, kültür haline gelmişti kültürsüzler için!

            Başörtülülere zulümden başörtüsüne özgürlük isteyenlerin zulmüne evirildiğimizi göremedik!

            Eğer başörtüsüne özgürlük isteyenler, başörtüsüne özgürlük istedikleri kadar;

            Kur-an’a özgürlük isteselerdi,

            Din tacirlerinin haysiyetsizce imanımızı kirletmelerine seslerini çıkarsalardı,

            Adaletten bahsetselerdi,

            Liyakatin bir Müslüman ölçüsü olduğunu söyleselerdi,

            Farklı fikirlerin özgürlüğünü de dert edinselerdi,

            Hırsızlığın, yolsuzluğun başörtüsü yasağından daha beter bir pislik olduğunu anlatsalardı,…

            Bugün daha güzel bir ülkede yaşıyor olabilirdik…

            Her isteyen dinini istediği gibi yaşasın diye kadınlarımız serbestçe başlarını örtmeye başladı zannederken gördük ki, o örtüyü;

            Hırsızlıkların, yolsuzlukların, özgür düşüncenin, şehvete ve servete gark olmuş sefil hayatların üzerine örtmüşler!

            Anlayacağınız tek değişen şey, yalana, dolana, talana, yolsuzluğa, hırsızlığa ve dahi bilmem her türlü harama abdest aldırıp tesettüre sokmak olmuştu sadece!

            Ben ve sen sevgili okur;

            Görüp de anlamadığımızdan mesulüz,

            Anlayıp da sustuğumuzdan mesulüz…

            Adil olanın hüküm günü geldiğinde;

            Gördüklerimiz şahidimiz olacak,

            Anladıklarımız azabımız olacak,

            Sustuklarımız çığlığımız olacak…

            Ve sonra…

            Artık o saatten sonra, sonrası olmayacak!

            Neyse, nerde kalmıştık?

            “Onlar var ya onlar! Başörtülü bacılarımıza zulmettiler! Üniversitelerde ikna odalarını kurdular. Şimdiki nesil bilmez tabi bunları…”

            Haklısınız, böylesi daha iyi!

           

Yazarın Diğer Yazıları