Cengiz GÜLAÇ

FİKİR KİME AİTTİ VE SAHİPSİZ ELAZIĞ MESELESİ

Cengiz GÜLAÇ

            Şu sahipsiz Elazığ meselesine değinmek istiyorum. Az biraz daldan dala atlayacağım, kusura bakmayın artık!

             Cumhurbaşkanımız Pazar günü İstanbul’da düzenlenen mitingde hain bir saldırı sonucu yıkılan emniyet binasının yerine şehitler anıtı ve millet parkı yapacaklarını müjdeledi. Çok önceden bu meseleyi medyada birçok arkadaşımız gibi ben de yazmıştım. Cumhurbaşkanımıza teşekkür ederiz. Sembolik açıdan anlamlı bir mesaj oldu.

            Bir teşekkürle geçiştirilecek bir olay Cumhur İttifakı içinde problem oluşturdu. Nasıl mı?

            Elazığ’da siyaset yapan aktörler içinde emniyet binasının yerinin park olması gerektiğini ilk dile getiren MHP Birinci Sıra Milletvekili Adayı Sayın Oğuzhan Demir’dir. Oğuzhan Bey çıktığı bazı programlarda ve sosyal medya hesabı üzerinden daha önce bu konuyu gündeme getirmişti.

            Bu konu ispatı çok kolay olan bir mesele. Açarsınız arşivleri, doğru mu, değil mi test edersiniz. Ha bu arada, daha önce konuyu gündeme taşıyan bir siyasetçi varsa, o da rahatlıkla ispatlanabilir.

            Ayrıca geçen cumartesi günü MHP İl Başkanı Sayın Semih Işıkver bir programa katılmıştı. O programda moderatör tüm adaylar içinde kendisini en fazla etkileyen vaadin Oğuzhan Demir’in emniyet binasının yerinin anıt ve millet parkı olmasını söylemesinin etkilediğini söylemişti. Çocuğun etkilendiğini ağzını yaymasından anlıyordunuz!

            Sonra iktidar vekil adaylarından bazıları kendi projeleri hayata geçmiş gibi aktarınca, doğal olarak Demir’e haksızlık yapılmış oldu. Bu gereksiz gerginlik bana bir kısa anımı hatırlattı.

            Eskiden evlerde sarkaç diye bir süs eşyası olurdu. İşlemeli, porselen süsler salonlarda tavandan aşağıya doğru sarkardı. Bir akrabamızın çocuğu o sarkaca asıldı ve koptu. Yere düşmeden, porselenler kırılmadan da yakaladı. Birden salondakiler kendisine dönünce, mahcup olmuş olacak ki, “Ben olmasam kim tutacaktı?” diye, takdire şayan bir pişkinlik örneği sergiledi! Bunun üzerine abim de, “Sen olmasan kim kıracaktı ki?” diye cevap verdi.

            Sevgili iktidar temsilcileri, emniyet binasını TOKİ’ye devretmeseydiniz bugün kim park yapılsın diye vaatte bulunacaktı ki? Devreden sizsiniz, satmaya çalışan sizsiniz, park olma sözü verilince hava atan da sizsiniz!

            16 yıllık bir iktidarın bula bula vatandaşa park yapmak ve kıraathane açmak sözü vermesinin hüznü bir tarafa, konuyu ilk olarak Oğuzhan Demir gündeme taşımışsa, Cumhurbaşkanına teşekkür edip, konuyu kapatırsınız olur biter…

            Emniyet binasının yerinin anıt yapılmasının manevi değeri elbette ki çok büyüktür. Ama sevgili dostlar, o alan park yapılınca Elazığ’ın istihdam sorunu mu çözülecek, sulama sıkıntıları mı bitecek, yatırım mı gelecek, stat mı yapılacak, ilçeler mi kalkınacak…?

            Belediye seçimlerinde adaylar park yapma sözü verse anlarım da… Ne bileyim, konuyu uzatırsam korkarım kantarın topuzunu kaçırırım! Neredeyse seçime bir hafta kala Cumhur İttifakı bozulacak! Vebali de üzerime kalacak!

*****

            Sahipsiz Elazığ meselesine giriş yapabiliriz…

            İktidar vekillerini ve vekil adaylarını şamar oğlanına çeviriyoruz ya, sahipsiz Elazığ diye… Pazar günü Muharrem İnce Elazığ’daydı. Gece mitingin tekrarını izledim. Elazığ adamın gündeminde yok!

            20 dakika meydana hitap etti. Sanki şöyle bir geçerken uğramış edası vardı. Bir tek “Erdoğan bana bunu dedi, ben ona şu cevabı verdim”den başka adamın Elazığ diye bir gündemi olmadı. 20 dakikanın sonunda ezan vakti geldi dedi, müsaade istedi, gitti! Herhalde namaza gitti! Yoksa niye ezanı bahane etsin ki?

            Bre mübarek, Elazığ’da Erdoğan’a verdiğin cevapları anlatacaksan, güneşin altında milleti o kadar niye telef ettin? Ankara’dan söylerdin, merak eden izlerdi!

            Şimdi bu bizim sahipsiz Elazığ’a İnce mi sahip çıkacak? İktidara haksızlık etmemiş miyiz? Adamlar iyi kötü yaptıklarını anlatıyor, devamında da yapacaklarını anlatıyor. Ben Muharrem Beyi dinleyince şunu anladım, “Bana oy verirseniz Elazığ’a bir şey yapmam ama Erdoğan’a cevap vermeye devam ederim!” dedi.

            Ayrıca Sayın Gürsel Erol, söylemlerinizi beğendiğimizi söylemiştik. Sayın Vekilim, siz bir aydır Elazığ’da ne anlattınız, ne anladınız? Cumhurbaşkanı adayınızı hiç mi bilgilendirmediniz? Yoksa mitingde bahsedeceğiniz bir sorunumuz mu yoktu? Eğer böyleyse, siz kaç gündür neyi eleştiriyorsunuz, neyi vadediyorsunuz?

            Muharrem Bey Elazığ’la ilgili hiç mi bir şey söylemedi peki?

            Söylemez olur mu? Haddini aştı, gitti! Kafasında 8 köşe şapkamızla miting meydanına çıktı. Gakkoşlar, biliyorsunuz 8 köşe şapkanızı Türkiye’ye ben meşhur ettim dedi ve şapkayı çıkardı! Ee, Allah razı olsun sizden Muharrem Bey. Siz şapkamızı takmadan önce Afrika’da beyaz adamın yeni keşfettiği kabile gidiydik, Elazığ’ı ne tanıyan vardı, ne bilen! Sayenizde millet varlığımızdan haberdar oldu!

*****

            Tekrardan park krizine dönecek olursak…

            Bu kadar yıldır yakından takip ettiğim Cumhurbaşkanımı az biraz tanıyorsam, birilerinin öyle aradım, beş dakikada şak diye hallettim dediğini bir duyarsaaaaa…!

            Neyse, fitne çıkartmayayım şimdi!

            Oğuzhan Demir’e teşekkür ederim,

            Cumhurbaşkanımıza teşekkür ederim…

            En büyük teşekkür de 8 köşe şapkamızı ülkeye tanıtan Muharrem İnce’ye!

            Adam olana yeter! Akıllı olun, oturun oturduğunuz yere! Yok vaatmiş, yok eksikliklermiş… Muharrem olmasa memlekette sizi tanıyanınız bile yoktu be!

            Allah’tan don’umuz meşhur değil! Ya onu meşhur etmeğe kalkaydı? Tövbe tövbe!

Yazarın Diğer Yazıları