Son bir yıldır bu köşede ve oturup sohbet ettiğim her yerde iktidarın gidişatına ilişkin eleştirilerimi dile getirdim. 2002 yılında başlayan Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki ülkemin ilk yedi sekiz yıl muazzam yükselişine ve devamında duraklamaya geçmesine sizler gibi ben de şahitlik ettim.
Aslında 17/25 Aralıktan önce başlayıp 15 Temmuz günü kanlı yüzünü ortaya koyan hain FETÖ belasının ülkeyi idare etmek konusunda nasıl başımıza bela olduğunu sizler gibi ben de yaşadım.
Yazacak çok şey var ama bütün şerhlerimi 24 Haziran seçiminden sonra yüksek sesle dile getirmek şartıyla oyumu Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a vereceğim. Çünkü;
Muharrem İnce sadece Erdoğan gitsin istiyor,
Meral Akşener sadece Erdoğan gitsin istiyor,
Temel Karamollaoğlu sadece Erdoğan gitsin istiyor,
Selahattin Demirtaş sadece Erdoğan gitsin istiyor.
Bütün bu benzemezler Erdoğan gitsin paydasında birleşebiliyor…
Erdoğan ise ülkesini yönetmek istiyor.
Tarihimiz “istemezük” diyenlerin ihanetiyle doludur. Ben kimsenin nefretinin peşine takılamam. 25 Haziran sabahına uyandığımızda bize sadece Erdoğan’ın olmadığı bir ülke vaat ediliyorsa, nasıl olacağını bilmediğim bir ülke hayalinin peşine takılamam.
Daha önce köşemde hiç yazmadığım ama 18 Ağustos tarihinde emniyet binasına yapılan alçak saldırı günü ulusal bir televizyona bağlandığımda anlattığım bir anımı anlatmak istiyorum. Manzara daha net ortaya çıkacaktır…
15 Temmuz hain darbe kalkışması olduğunda Demokrasi Meydanına gitmiştim. Elazığ küçük bir şehir, doğal olarak birçok kişi tanıdıktı. Samimi olmasam da, ismen tanıdığım bir kişi ile bir arkadaşımız gerginlik yaşamıştı. Araya girdim, gün kavga etme günü değil deyip tarafları yatıştırdım.
Tartışan kişi bağırarak “Arkadaş benim bacım dağa çıkmışsa benim ne suçum var? Ben de sizler gibi bayrağım, vatanım için meydandayım işte. Siz benden daha mı vatanseversiniz?” diyerek kendisine tepki gösterenlere meydan okuyordu.
O şahsın kız kardeşinin PKK’ya katıldığını orada öğrendim. Bir kardeş dağda, diğer kardeş vatanın namusu için meydanda… Allah var çok duygulanmıştım.
Şahıs sakinleşince çok ilginç bir olay anlattı. Özetle şöyle şeyler söyledi:
“Abi geçen hafta kız kardeşim annemi aramış. Abim ülkeyi terk etsin, Almanya’ya falan gitsin demiş. Bir haftaya kalmaz ülke karışacak ve işin içinde devlet var, sonrasında da PKK eylemlere başlayacak demiş. Abi bu ne iş, neler oluyor? Bu darbe kimin işi?…”
O bir haftanın sonunda da darbe oldu. Darbe oluncaya kadar PKK sessiz kalmıştı. Darbe başarısız olunca PKK planlanan ayaklanmayı yapamadı…
Daha sonra FETÖ soruşturmalarında gördük ki, FETÖ’cü vali yardımcıları operasyonları Bylock üzerinden önceden PKK’ya haber veriyormuş. Hendek savaşlarında FETÖ’cü komutanlar yüzünden bir dünya vatan evladını şehit vermişiz…
Erdoğan devrilsin diye nikah kıyan ve belki aslında hep nikahlı olan FETÖ ve PKK gibi bugün Atatürk’ün kurduğu parti Demirtaş’la nikah kıymaktan utanmıyor. MHP’yi işgal edemeyen Meral Akşener bu insanlardan hiç rahatsız olmuyor.
Sebep? Erdoğan gitsin…
FETÖ’yü tamamen temizleyecekseniz Erdoğan gitsin,
Kankanız Selahattin Demirtaş’ın yoldaşları bir daha özerklik istemeyecekse, PKK silah bırakacaksa Erdoğan gitsin,
En önemlisi, yarın dördünüz utanmadan birbirinizin yüzüne bakabilecekseniz, Erdoğan gitsin…
Sevgili okur, bu seçim; yapacakları hiçbir şeyi vadetmeyip, yıkmaktan bahseden, Erdoğan gitsin de ne olursa olsun diyen istemezükçü tayfayla, iyi şeyler yaptım, daha iyisini yapacağım diyen bir kişinin arasında geçiyor.
Ben, yaptığı iyi şeyleri alkışlayıp, eksiklerini eleştirdiğim, 24 Hazirandan sonra da daha yüksek sesle eleştireceğim, daha iyisi yapılsın diye mücadele ettiğim Recep Tayyip Erdoğan’a oyumu vereceğim.
Cumhurun başkanını da, cumhurun ittifakını da destekliyorum…
Ya siz?
