Cengiz GÜLAÇ

COŞKUN KAMAÇ GİLLER VE İRFAN YUMAKGİL MESELESİ! 

Cengiz GÜLAÇ

Sevgili okur, geçen gün Elazığspor Başkanı Sayın İrfan Yumakgil ile Kanal Fırat spor Müdürü Mustafa Gür arasında bir gerginlik yaşanmış. Yazı konumuz bu olaydır. Olayı, olaya verilen tepkilerle verilmeyen tepkileri ele aldığımızda meselenin karamanları; 

Mustafa Gür, 

İrfan Yumakgil, 

Coşkun Kamaç, 

Semih Erdem, 

Ve Elazığspor basını başta olmak üzere Elazığ basınıdır… 

Emniyet kemerleriniz bağlıysa, yazıya başlayabiliriz! 

Olay: Kanal Fırat televizyonu spor müdürü olarak bilinen, geleneksel ritüelleriyle nam yapmış Elazığ’da kalitesiyle değil de, aykırı olduğunu sandığı saç tıraşıyla nam yapmaya çalışıp, bu çabasından vaz geçen, tezgâhtarlıktan spor camiasına terfi eden bir arkadaşımız var! İsmi Mustafa Gür. 

Bu arkadaşımız geçtiğimiz günlerde bir halı sahada Elazığspor başkanı Sayın İrfan Yumakgil ile karşılaşmış. İddiaya göre İrfan Başkan bazı spor medyası mensuplarına hakaret etmiş. Şartsız, şekvasız kınıyoruz kendisini. 

Mustafa Gür orada olmayan ve hakarete uğrayan kişilerin hakkını savunmuş, tepki göstermiş. Yine şartsız, şekvasız destekliyoruz. Bunun üzerine İrfan Başkan Mustafa’ya hakaret etmiş ve etrafında bulunan 4 kişi Mustafa’ya saldırmış, az kalsın ağzını gözünü kıracaklarmış, ana avrat düz gitmişler! Şahitler öyle diyor! Şartsız, şekvasız kınıyoruz! Gazetecilerin haklarını savunduğun için aferin Mustafa! Senden hiç beklemezdim!

Kahramanlar:   

Mustafa Gür; helal sana, tebrik ediyorum. Ki, bu Mustafa birisi bana saldırsa, saldırmayı geçtim, cinsel saldırıda bulunsa…! Kınamayı geçtim, bizatihi başımı tutar! Zira, bir ara çalıştığı kanalın genel yayın yönetmeni hakkında bir yazı yazdığımda direkt, genel yayın yönetmenine yaranmak için benimle küsmüştü. Beni eleştirebilirdi. Bunun yerine müdürüne yaranmayı tercih edip, kendi karakterini değil, menfaatini ön plana çıkardı. Ama bize yakışır mı, asla! Son olaya koyduğu tepki için Aferin Mustafa! 

Coşkun Kamaç; bu saç tıraşıyla hatırlanmak isteyen arkadaşımız ise TSYD il temsilcisidir. Bilmeyenler için açılımını yapalım… Türkiye Spor Yazarları Derneği. Ooooooooopppppsss, okkalı bir dernek yani! 

Bu arkadaşın iştigal ettiği alanları yazayım efendim… 

Zamanın birinde bir yazı yazmıştım. Özeti şöyleydi… 

“Elazığspor basını her kimin yanına gidiyorsa ona yalakalık yapıyor. Biz yönetimde iken (Elazığspor yönetiminden bulundum ya, onu kastediyorum) Selçuk Öztürk Başkana hırsız diyenler, bugün ona yalakalık yapıyor. Ben Selçuk Başkana hırsız demezken siz diyordunuz…”  Sonra da bu türe giren kişiler için “Dümbük” dedim. Özel olarak kast ettiğim birisi yoktu. Bir zihniyet eleştirisiydi benimkisi. 

Dümbüklüğün iki anlamı varmış. Birisi çok fena anlam da… Ki Allah şahit, ben bu anlamda kullanmadım. Kullansam, asla Allah’ı şahit göstermem ve asılacağımı bilsem bile geri adım atmam. Diğer anlamı ise, kötü, fena kişilik demek. Çocukken büyüklerimiz yaramazlık yaptığımızda “lan hele şu dümbüğe bak” derlerdi. Ben o yazıyı yazarken ikinci anlamını düşünerek yazdım. Bir de, Sözcü Gazetesi yazarı olan ve bugün Türkiye’de en çok okunan yazar olan Yılmaz Özdil’in zaman zaman yandaş yazarlar için kullandığı hali aklıma geldi. Asla ama asla hakaret kastım yoktu. Eğer birilerini kırdıysam, incittiysem çok özür dilerim… 

O yazımdan sonra Coşkun Kamaç efendi kapı kapı gezdi ki insanlar beni kınasın. Kendisi TSYD il temsilcisiydi, kınayabilirdi. Haaa, beni kınadığı zaman ben onu ne yapardım, orasını Allah bilir! (Köşemde cevap verirdim anlamında) Ama kınayamadı. 

Bu son olayda, yani Mustafa ve İrfan Başkan olayında ben bekledim ki TSYD nezaketen dahi olsa bir açıklama yapar. Ama nerdeeee! Coşkun efendiden tık yok. Sonra daha ilginç şeyler olmuş, birazdan açıklayayım… 

İrfan Yumakgil; 

Bir yanlış anlaşılma yüzünden aram iyi değil. Meselenin ne olduğunu, köşemin müdavimleri hatırlayacaktır. Burada tekrara gerek yok. Şu kadarını söyleyeyim ki; kendisini çok hürmetle yad ettiğim basın açıklamamı birileri kendisine yanlış aksettirmişti. O da bana hakaret etti. Sustum, büyüğümdür, canı sağ olsun dedim. Sonra gereksiz bir racon edebiyatına takıldık falan… 

Mustafa Gür olayında kendisini ayıpladım. Çocuğu yaşındaki insanlarla gerginlik yaşaması doğru değil. Allah şahit, başarılı olmasını istiyorum. Gerek yoktu. Boşuna morali bozulmuştur. Kendisi her gün bizim yönetimi eleştiriyordu. Bir şey mi  dedik kendisine? Eğer şimdi de birileri kendisini eleştiriyorsa, katlanmak zorunda. Neyse, umarım başarılı olur. Gerçekten işi çok zor. Allah şahit içten içe İrfan Başkanı seviyorum. Sadece aramızdaki yanlış anlaşılmayı çözemedik, hepsi bu. Zaman destek olmak zamanı… 

Semih Erdem; 

Kısaca adam demek. Uzun manada yine adam demek! Özetlersen, adamın karesi demek! Abartıya, mübalağaya kaçmayayım demezsen, adam demek! Kendini ifadede acze düşersen, çok bilgi birikimim yok, kısa keseyim dersen, adam demek. Meseleyi çok uzatırsan, sonuçta da kavuşacağın nokta, yine adam demek….! 

Köşe kısa, mana uzun… Semih Erdem dedin mi, her ne dersen de, çıkacağı sonuç adam demek! 

Semih Ağabey bunda otuz yıl kadar önce bu şehirde gazetecilik yapmış. Sonra İstanbul’a yerleşmiş, ticarette çok başarılı olmuş. Allah yüzümüze bakmış ki, gazetecilik aşkı içinde hiç bitmemiş de, şehrine dönüp Fırat Gazetesi’ne Deniz kardeşimizle ortak olmuş. Bir de Gökçe var ki, sonra yazarım! 

Gökçe haaaaaa, Gökçe….! Neyse!  

O gün, bugündür Semih ağabey bize adamlık dersi veriyor! 

Nasıl olduğunu anlatayım efendim… 

Bir kere Semih abi kralını tanımız. Yok şu makammış, yok filanmış… Semih abide karşılığınızın, daha doğrusu gücünüzün karşılığı: Tıııınnnnnnnn! 

İyi ki Elazığ basınına dönmüş. Yoksa düşünsenize, Coşkun’larla ve dahi tarifinde zorluk çekeceğimiz bilmem ne çeşit mallarla muhatap olacaktık! I love you Semih Erdem! Hatta son olaydaki tavrınıza, Ooo my God! 

Yazının ortalarından devam edelim… 

Ben spor basınına dümbük dedim ya… Niyetimi yemin ederek açıkladım. O dönem bu Coşkun efendi ortalığa düşmüştü ki millet beni kınasın! Birde yaveri vardı! Kanal 23 Televizyonunda program yapma ümidiyle açtığı davadan feragat edip, kendisine destek olan arkadaşlarını satan yeteneksiz, gereksiz, aciz arkadaş! 

Niyetimi açıkladım. Hakaret yok. Tehdit yok. Somut tehlike yok. Sadece bir köşe yazısıydı… 

Semih Ağabey Fırat Gazeteciler Cemiyeti Başkanı olarak Mustafa Gür meselesinde kınama mesajı yayınlayınca, Coşkun Efendi çok içerlemiş. Demiş ki; “Cengiz bize dümbük dediğinde niye kınama yayınlamadınız?” Ki, gerçekten özel kişileri hedef almamıştım… 

Şimdi Coşkuncuğum, canımın içi, saçların çok güzel! Pardon, konuyu dağıttım galiba. Mustafa senin müdürün. Çocuğun yüzüne hakaret var ve duyduğumuza göre fiili saldırı var. Sen TSYD olarak kurumdan arkadaşın, meslektaşın için ne yaptın? 

Senden ricam, bu yazıyı okuduktan sonra TSYD il temsilcisi olarak aynanın karşına geç. Saçlarına takılma! Demek o sitili seviyorsun! Ben gülüyor olabilirim ama sen bunu unut! Evet, saçlarını aklından çıkarttıysan… 

Yav unut diyorum da Coşkun, o nasıl bir sitildir Allah aşkına? Tövbe estağfurullah, Coşkun; insanoğlu Mars’a ayak bastı, yapay zekâ tartışması almış başını gidiyor, sen hangi yüz yıldasın ya hu? 

Neyse, Mustafa için bir kınama mesajını, usulen dahi olsa yayınlaman gerekmez miydi? 

Haa, bana küfrü geçtim, tecavüz etseler Mustafa ve sen ilimizde kına bırakmazdınız! Ama ne yapalım, delikanlıyım! Mustafa’ya neden sahip çıkmadın veya bana tepki gösterilmemesi neden senin meselen olsun? 

Allah’tan Semih ağabeyim var da, herkesin şerefine sahip çıktı. 

Ya Semih Erdem olmayaydı!  

Yazıyı burada bitirmezsem bu gazla Ahmet Toprak’a dalacağım! Niye mi? Bilmiyorum, sadece tahrik oluyorum! Seni de I love you Ahmet! Bana bulaşma! 

Titreme aldı beni, Coşkun’un saç sitilinden istiyorum! Vallahi hepinize bela olurum! 

 

Yazarın Diğer Yazıları