Cengiz GÜLAÇ

BİLAL ÇOBAN NEDEN KAYBETTİ?

Cengiz GÜLAÇ

         Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde diye başlayacağım bir hikâye değil. Derler ki, gerçek bir olaymış ve eski belgelerde yazarmış…

            Roma döneminde bir kadın kayıplara karışmış. Kadının babası, annesi, kardeşleri kadını kocasının öldürdüğü iddiasıyla şikâyetçi olmuşlar.

            İddia edilen suç çok ağır olduğu için adam her ihtimale karşı tutuklanmış. Adam meselenin ciddiyetine binaen, işi riske atmamak için o güne kadar hiç dava kaybetmemiş, Roma’nın en ünlü avukatını tutmuş.

            Adam meseleyi avukata anlatmış. Avukat davayı alacağını söylemiş.

            Duruşma günü gelmiş. Mahkeme heyeti, kadının yakınları duruşma salonunda hazırmış. Avukat savunmasına başlamış.

            “Saygıdeğer mahkeme heyeti, kıymetli izleyiciler,… Beş dakika içinde müvekkilimin öldürdüğü iddia edilen Sevgili Elizabeth şu kapıdan içeri girecek. Göreceksiniz ki ortada savunacak bir şey de kalmayacak…”

            İddia cinayet, ortada ceset yok. Avukat bombayı patlatmış. Herkes heyecanla kapıya bakmaya başlamış. Beş dakika bitince Elizabeth içeri girmemiş. Bunun üzerine avukat;

            “Gördünüz sayın mahkeme heyeti, kıymetli izleyiciler. Hepiniz de Elizabeth’in hayatta olabileceğine inandınız ve kapıya baktınız. O zaman Elizabeth’in hayatta olma ihtimali var. Öldüğünü de ispatlayamadığınıza göre müvekkilimin beraat etmesi gerekmektedir…”

            Ne yalan söyleyeyim, muhteşem bir savunma…

            Duruşma sona ermiş. Mahkeme kararını açıklamış. Artık o dönem adam öldürmelerde idam mı veriliyormuş yoksa müebbet mi, bilmiyorum. Sanık en yüksek ceza neyse o cezaya çaptırılmış.

            Avukat adeta şok olmuş. “Nasıl olur? Elizabeth’in ölmemiş olabileceğine hepiniz inandınız. Beş dakika boyunca kapıya baktınız…” deyince mahkeme başkanı cevabı patlatmış:

            “Avukat bey, doğrudur, hepimiz Elizabeth’in ölmemiş olma ihtimaline binaen kapıya baktık ama bir tek müvekkiliniz bakmadı! Bir tek Elizabeth’in gelmeyeceğinden O emindi!”

*****

            Doğrudur, bu seçimde muhtarlıklar yüzünden yaklaşık olarak 24 bin seçmen köylere taşındı. Doğrudur, sosyolojik olarak bu seçmenin hatırı sayılır bir bölümü Ak Parti seçmeniydi.

            Doğrudur, bugüne kadar Ak Parti’ye oy vermiş hatırı sayılır bir küskün seçmen grubu sandığa gitmedi. Bu seçmenler sandığa gitseydi belki fark biraz daha Ak Parti lehine açılacaktı.

            Doğrudur, bir seçimin sonuçlarının çok farklı sebepleri vardır…

            Ama MHP’de kapıya bir tek Bilal Çoban baktı! Bir tek belediye başkanı olabileceğine Bilal Çoban inandı…

            Ve Bilal Çoban tam 9 yıl o kapıya bir başına baktı…

            Eğer sadece 5 bin oy yer değiştirseydi…

            Eğer o kapıya herkes canı gönülden bakabilseydi…

ALİ ŞEKERDAĞ NEDEN KAYBETTİ?

            İyi Parti adayı Sayın Ali Şekerdağ’ı severim. Hoş sohbet birisidir.

            Kusura bakmasın ama kazanamayacağı belliydi. Tahminlerin sadece üç beş bin aşağısında oy aldı, hepsi bu.

            Kazanamayacağı nerden mi belliydi?

            Ak Parti seçmeninin konjonktür gereği İyi Parti’ye kayma ihtimali çok zayıftı. İttifaklarla seçmen aşırı derecede kutuplaştı. Ak Parti seçmeni ya sandığa gitmeyecekti, ki önemli bir seçmen gitmedi. Ya da bir kısmı MHP’ye kayacaktı.

            CHP’den Sayın Gürsel Erol elinden geleni yaptı ama teşkilatı çalışmadı. Çalışmadı demek biraz yumuşak bir tespit oldu. Alenen zarar verdiler!

İyi Parti teşkilatını da ortada göremedik.

            İki parti de Elazığ’da miting yapmadı. Bu bir tercih olabilir ama aklımda kaldığı kadarıyla Elazığ’a bu partilerden hiç kimse gelmedi. İyi Parti Genel Başkan Yardımcısı Sayın Yavuz Temizer Elazığlı. O neden gelmedi, bilmiyoruz.

            24 Haziran seçimlerinde İyi Parti’ye oy veren MHP’lilerin hatırı sayılır kısmı partilerine döndü gibi…

            Özetle, sadece Şekerdağ ve Erol bir şeyler yapmaya çalıştı. Ali Bey, sanki bağımsız aday gibiydi! Tek başına da bir yere kadar…

            Bu şartlarda da sonucun böyle olacağı belliydi.

            Neyse… Bunda sonraki hayatında Ali Beye başarılar dilerim…

           

Yazarın Diğer Yazıları