Cengiz GÜLAÇ

BELEDİYE BAŞKANI BENİ SEVSİN!

Cengiz GÜLAÇ

Her seçim öncesi vatandaşa mikrofon uzatıldığında duymaya alıştığımız, içinin boş mu, dolu mu olduğuna bakmadığımız bir tespit var:

“Sadece seçim zamanı değil, seçildikten sonra da vatandaşın yanına gitsinler…”

Herkes olmasa da, genel olarak vatandaş seçtiği kişinin layıkıyla çalışmasından çok sürekli gelip kendisinin halını hatırını sormasını istiyor.

Köylü konuşuyor… Seçim zamanı geliyorlar, sonra bir daha da yüzlerini görmüyoruz diye şikâyetçi oluyor…

Yanlışım varsa düzeltiniz, Elazığ’da toplamda 542 tane köye var. Siyasetçi bir seçim döneminde her köye bir gününü ayırsa 542 gün eder. Neredeyse bir buçuk yıl ediyor.

İlçeler, beldeler, mahalleler… Herkes aynı konudan şikâyetçi.

Bu konuyu şunun için yazma gereği duydum…

Yerel seçimler yaklaştı ya, vatandaş aynı şeyleri söylemeye başladı. Adaylara haksızlık yapmanın bir anlamı yok.

Ben, her kim seçilirse seçilsin, seçildikten sonra işini doğru düzgün yapan belediye başkanı istiyorum. Yoksa, uğrasa ne olur, uğramasa ne olur?

Aslında seçildikten sonra bir daha uğramıyorlar siteminin altında yatan gerçek niyet şu: “Vatandaş siyasetçi kendisini sevsin istiyor!”

*****

Bir arkadaşımın işyerinde sohbet ediyorduk. Almanya’da yaşayan bir arkadaşı gelmişti. 30-40 yıl kadar önce Almanya’ya yerleşmiş. Konu siyasete geldi.

Oralarda normal olan, bizim için hayal olan basit bir anısını anlattı:

“Bir market var oturduğumuz semtte. Sahibi Türk. Vatandaş sıraya geçmiş, sebze, meyve alıyor. Baktım belediye başkanı da sırada. Gülerek manava, lan olum koskoca belediye başkanını bekletme deyince manav arkadaş, ne yapayım, sırasını beklesin dedi. Başkan sırasını bekledi, alacaklarını aldı, tanıyanlara selam verdi ve evine gitti…”

*****

Hollanda’da yaşayan bir arkadaşım var. Kuaförlük yapıyor. Bir gün sohbet ediyoruz. Avrupalının siyasetçiye bakışını anlatan bir anısını anlattı…

“Bir müşteri geldi, tek başına. Tıraş ederken kendisini tanıyıp tanımadığımı sordu. Tanımadığımı söyledim. Ben bakanım dedi. Bende bir heyecan yaratmadı tabii ki! Bana ne? Sonra şoförünü aradı, resmi bir toplantısı varmış. Araba geldi, ücretini ödedi ve gitti. O kişi şu an Hollanda Başbakanı!”

*****

“Ben de sizin gibi bir beşerim!” diyen bir peygamberi rehber alması gereken bir toplumda siyasetçilere yüklenen abartılı önemle birlikte yaşanan hayal kırıklığı ifadesinin aslında pek bir önemi yoktur.

İslam ahlakı ile şereflenmiş bir toplumken, bizlerin davranışlarına bir bakalım, bir de Avrupalının geldiği seviyeye…

Liyakate dayanan talep olmayınca, sistem adalet üzerine kurulmayınca, siyasetçiye olması gerekenden fazla anlamlar yükleniyor. Hak edenin hakkı verilmediği için vatandaşın siyasetçiden beklentisi de siyasetçinin asli görevlerinin ötesine geçiyor.

Önce adamları sarıp sarmalıyoruz. Sonra da herkesin istediğinin olma ihtimali olmadığından devamında hayal kırıklığı yaşıyoruz…

Belediye başkanı her kim olacaksa, seçildikten sonra hakkıyla işini yapsın…

Milletvekili asli görevini yerine getirsin. Partileri nezdinde Mecliste sadece “sayı” olarak görülmesin…

İşte o zaman, ne kimsenin bizleri ziyaret etmesine gerek kalır, ne de abartılı hürmet işe yarar.

Adamları yalakalığa alıştırıp, sonra da bizi sevsinler, bizden biri gibi olsunlar demek biraz aptalca!

Kendi adıma,

Yarın seçilecek olan belediye başkanı ister beni sevsin, ister sevmesin… O işini yapsın, ben işimi yapayım, yetsin!

KÜÇÜK BİR AYRINTI

Bugüne kadar siyasetçileri eleştiren yazılar yazdığımda muhataplarından nezaket dışında bir tepki hiç almadım.

Hemen hemen hepsiyle de medeni bir ilişkim var…

Ama o yalakalar yok mu, aman Allah’ım!

Merak ediyorum. Sırf hakkında yazı yazdığım şahsa yalakalık olsun diye klavye kahramanlığı yapanları ilgili kişi kucağına alıp başını falan mı okşuyor?(!)

“Aferin oğlum, aferin, aferin! Sakin ol!”

Kraldan çok kralcı olmanın getirisi ne acaba?

Sonra bir bakıyorsunuz, yalakalığını yaptığı adam bir işini görmeyince senden benden çok sallıyor adam hakkında!

Yazarın Diğer Yazıları