SİYASET VE GERÇEK DEMOKRASİ

Bilindiği gibi demokrasilerin en önemli göstergesi seçimlerin olmasıdır. Bir ülkede seçim yapılıyorsa iyi veya kötü bir demokrasiden bahsetmek mümkündür. Demokrasilerdeki temel faktörler olan iktidar ve muhalefet partileri de seçim yarışını iyi bir sonuçla bitirmek için kıyasıya mücadeleye ederler. Siyasi partilerin iktidarı hedeflemeleri elbette çok tabii karşılanmalıdır. Ancak bizim dikkatimizi çeken önemli nokta şudur: Ülkemizdeki partilerin çoğu siyaset yarışında başarılı olmak için her yolun mubah olduğu bir anlayışıyla hareket etmektedirler. Okuduğumuz ve gözlemlediğimiz kadarıyla batı demokrasilerinde siyaset yarışı bizdeki kadar kirlenmiyor. Oralardaki seçimlerde de elbette bir takım eleştiriler yapılıyor, hatta siyasetçiler yolsuzluk yapmakla itham ediliyor. Fakat siyasi yarış bize göre hayli seviyeli geçiyor. Esasen seçimler çoğunlukla Batı insanının çok da umurunda değil. Burada bizim âcizane gördüğümüz şey; Batı’nın genel olarak demokrasiyi gerçek zemininde algıladığı ve bize göre daha çok içselleştirdiğidir. Batı’nın gelişmesinde elbette sömürülen ülkelerdeki insanların kan ve gözyaşı var. Ancak kabul etmesek de batı demokrasisi, insan hakları ve adalet uygulamalarında bizden ileri durumdadır. En azından Batı, insanlarla ilgili değerlendirmelerini bir takım vehim ve korkular üzerine bina etmemektedir. İnsan hakları, adalet ve demokrasi gibi kavramları uygulama noktasında bir felsefeye dönüştürerek insanlarına sunuyor. Peki ülkemizde demokrasi nasıl anlaşılıyor? İnsan merkezli, hukukun üstünlüğü esasına dayalı, çoğunluğun olduğu kadar, azınlığın da haklarının gözetildiği biçimde mi anlaşılıyor? Yoksa demokrasinin nimetlerinden yararlanarak haklı da olsa rakibimi nasıl zor durumda bırakırım şeklinde mi anlaşılıyor? Bunun testi kolay. Ülkemizde seçim atmosferine şöyle bir bakalım Ülkemizde, gerek genel seçimler gerekse yerel seçimler daha çok acımasız eleştiriler, iftiralar ve belden aşağı vurmaya endeksleniyor. Siyasetçi, rakibini alt etmek için her şeyin mubah olduğu bir siyasi yaklaşımla siyaset yapmaya kalkışıyor. Örneğin muhalefet iktidarın yaptığı icraatları doğru bulsa dahi bir eleştiri zeminine çekerek mutlaka olumsuz bir bakış açısıyla değerlendiriyor. İktidar, muhalefetin önerilerine doğru olsalar dahi olumsuz bir yaklaşım sergiliyor. Bu siyasi anlayışların demokrasinin iyi anlaşılmadığından dolayı sergilendiği kanaatindeyiz. Siyasi partilerimiz, geçmişten beri gelen acımasız ve mahremiyet sınırının olmadığı “çamur at izi kalsın, her ne şekilde olursa olsun iktidarı ele geçirmeliyim” mantığıyla hareket ederek siyaset yapmayı bir kenara itmelidirler. Siyasetçi bu merhametsiz çekişmeden vatandaşının olumsuz etkilendiğinin bilincinde olmalıdır. Artık kavgacı, iftiracı siyaset bir kenara bırakılmalı, siyasetin uygulama zeminini sağlayan gerçek demokrasiye dönülmelidir. Siyasetçi şunu unutmamalıdır ki vatandaşımız kavgacı ve hırçın siyasetçiye artık prim vermemektedir.  Bu konuya şunun için daldık tabir yerindeyse. Bildiğiniz gibi Ak parti olağanüstü kongre yaparak parti liderini değiştirdi. MHP genel kongreye gitmek için hukuki süreci bekliyor ve liderini değiştirmeye çalışıyor. Ufukta, sanki CHP’nin de olağan üstü bir kongreye giderek liderini değiştirme eğiliminde olduğu görülüyor. Bütün bu hazırlıklar kanaatimizce bir erken seçimin ayak sesleri gibi. Ancak bu seçim önce referandumla anayasanın ilgili maddesi değiştirilerek başkanlık sistemine yönelik bir seçim mi olur, yoksa direk başkanlık seçimi mi olur, bunu önümüzdeki süreçte göreceğiz. Acizane kanaatimiz en geç nisan ayında bir sandığın önümüze geleceğidir. Temennimiz önümüzdeki seçim hangisi olursa olsun bundan sonraki seçim artık demokrasinin içselleştirildiği bir seçim olsun. Yine temennimiz artık siyasetçilerin kirli siyasetin arkasına sığınarak değil, kırarak, dökerek, hakaret ederek değil, ülkesi ve ülkesindeki insanlar için iyi şeyler yaparak, üreterek siyaset yapmalarıdır. Siyasetçiler, Batı demokrasisi kadar olmazsa bile bu anlamda en iyisini yapmaya çalışmalıdır.