Cemil TURGUT

ÖTEKİ ELAZIĞ

Cemil TURGUT

İlimizdeki yerel kanallarımızda sık sık bir araştırmanın sonucu olarak Elazığ’ın göç veren iller arasında olduğuna dair haberler yer alır. Yapılan araştırmalar çoğunlukla bilimsel araştırmalar olduğu için itiraz etmek mümkün değildir. Ancak şehrimizin doğu ve güney bölgelerinde bulunan mahallelere de ciddi oranda; Bingöl, Diyarbakır, Tunceli ve Suriye’den göç var. Peki ilk bakışta bir çelişki gibi görünen bu durumu nasıl izah etmek gerekir? Kanaatimizce ilimizden özellikle batı illerine yapılan göçler, daha çok orta ve üst sınıfların göçünden ibarettir. Yani ilimize komşu illerden daha çok yoksul ve işsiz göçü olurken ilimizden diğer illere ekonomik durumu orta veya iyi seviyede olan, hayat standartları daha yüksek insanlar göç ediyor. Orta  sınıf olan ve çeşitli kurumlarda görev yapan bürokrat ile, Elazığ’a  “yeterli verimi alamam “ düşüncesiyle yatırım yapmaktan kaçınan bir kısım üst sınıf  insanın ilimizden göç etmesi  aslında çok ciddi bir problem olan yoksul ve işsiz insanların ilimize göç etmesini gölgeleyemiyor.             Elazığ’ın varoş denilen kenar semtlerinde, dışarıdan göç eden insanların yaşadığı bir gerçektir. Üniversitemizin veya çevre üniversitelerinin yaptırdığı sosyolojik araştırma sonucunda ilimizin yoksulluk envanteri çıkarılmış ve buralarda;  Dostoyevski’nin romanlarındaki sefaleti aratmayacak yokluk ve yoksulluk dramlarının yaşandığı görülmüştür. Yapılan araştırmada bu bölgelerde sefalet, açlık ve yoksulluk boyutunun bilinenden daha ciddi boyutlarda olduğu anlaşıldı. Söz konusu araştırmalarda özellikle Hicret, Yıldız bağları, Kırklar ve Karşıyaka   Mahallelerinde  insanlarla birebir yapılan görüşmelerde  çok ciddi dramların saklı olduğu tespit edilmiş. Araştırmada; eğer gerekli önlemler alınmazsa birkaç yıl içerisinde sosyal patlamaların kaçınılmaz olacağı vurgulanmakta. Bu mahallelerde insanların işsiz aç ve perişan bir halde yaşadığı ve birçok ailenin yardıma muhtaç olarak hayatlarını idame ettirdikleri ortaya çıkmış. Parçalanmış ailelerin, sarhoş babaların, kalabalık aile ortamından kurtulmak için önüne gelen yaşlı genç demeden ilk kısmete razı olan genç kızların dramları yürek yakan cinsten. Araştırmada,  bir ailenin çocuklarına okulda verilen bursla hayatlarını sürdürdüklerinden tutun da, kurban bayramları da dahil evlerine bu güne kadar et girmemiş ailelere; yakacak bulamadığı için marketlerden karton kutu toplayan ailelere kadar yoksulluğun neredeyse her tonunun yaşandığı bir il olduğumuz ortaya çıkmış. İlimizin batısına bakıp da “ne kadar gelişmiş ve modern şehir “ diyenlerin “öteki Elazığ”’ı da görmeleri gerek. Neredeyse 300 milyara dairenin bulunmadığı Elazığ’ın batı tarafında oturanlar Elazığ’ın böyle bir gerçeğinin de olduğunu görmezden gelmemelidirler. Rakılı barbekü keyfine harcadıkları miktarı bir defaya mahsus yoksul insanlara aktarsalar belki birçok ailenin yoksulluk dramı ortadan kalkacaktır. Hele bu şehrin mülki ve yerel yönetimleri Hz. Ömer’in “Nil kenarında otlayan koyunu kurt kapsa ilahi adalet onu Ömer’den sorar”  düsturundan hareketle yönettikleri şehirde özellikle yoksulluk konusunda daha aktif olmalı ve yoksullara yardımı; birey veya dernek insafına bırakmamalıdırlar. Bu şehrin kültürel faaliyetlere de ihtiyacı var elbette. Ancak, Elazığ ile ilgili yapılan birçok kampanyanın yanında “Elazığ Yoksula Yardım Ediyor” gibi kampanyalar da düzenlenmelidir. Cehalet sadece okumakla değil, aynı zamanda yokluk ve yoksullukla da mücadele edilerek yenilmeye çalışılmalıdır. Çoluğuna çocuğuna ekmek götüremeyen insanların annelerin ve genç kızların kötü yola düşmemek için yaptıkları mücadeleyi onlara yardım ederek desteklemek gerekir. Bu anlamda Elazığ belediyesinin “Hayır Çarşısı” projesi elbette takdire şayandır. Ancak birçok aile gururuna yedirip oralara gitmiyor. Bazen de yoksulları aramak ve kapılarına gidilerek yardım etmek gerekir diye düşünüyoruz.

Yazarın Diğer Yazıları