Cemil TURGUT

DİLİMİZ YOZLAŞIYOR-1

Cemil TURGUT

Bir milleti millet yapan, kültürünü, inancını, değerlerini sonraki nesillere aktaran  en temel yapı taşı o milletin dilidir.  Bir milletin tarihinin, edebiyatının, sosyolojisinin,  felsefesinin ve coğrafyasının oluşması o milletin diline bağlıdır. Yani dil sadece bir iletişim, bir bildirişim aracı değildir. Dil, aynı zamanda bir milletin maddi manevi bütün yaşanmışlıklarının, bütün değer birikimlerinin kayıt altına alınmasında ve nesilden nesile aktarılmasında önemli rol oynar. 

Milletimiz tarih sahnesine çıktığı andan itibaren kelimeleriyle, deyimleriyle, cümle kurgusuyla, açık, berrak ve akıcı anlatım tarzıyla kendine has zengin bir dil alt yapısına sahiptir. İslamiyeti kabul etmesiyle Arapçadan, Selçuklular döneminden itibaren sosyal, kültürel ve edebiyat etkileşimi bakımından da Farsçadan bir hayli kelime alarak iyice zenginleşen dilimiz ne yazık ki son yıllarda bozulmaya, yozlaşmaya ve hatta yok olmaya doğru gitmektedir.   

Eğer dilde yozlaşma ve hatta yok olma başlarsa; önce bireyde, sonra ailede, daha sonra da toplumda kültür, inanç,  ahlak ve diğer değerlerde yozlaşma süreci başlar ve milletler çok ciddi sosyolojik problemlerle karşılaşırlar.  Zannediyorum şu sıralar yaşadıklarımız biraz bu durumu çağrıştırıyor. Özellikle teknolojinin getirdiği bir takım yenilikler dolaylı da olsa dilimize oldukça büyük zarar veriyor. Sosyal  medya denilen ve neredeyse yedi yaşından yetmiş yaşına kadar hemen herkesin kullandığı bazı iletişim araçları dilimizi hızla bir erozyona doğru sürüklüyor. Kelimeler, kavramlar, deyimler yazılı ve sözlü telaffuz edilirken iş çığırından çıkartılıyor ve ortaya tuhaf tuhaf kelime ve kavramlar çıkıyor. Örnek mi istiyorsunuz:

Slm- selam yerine, mrb- merhaba yerine, ii-iyi yerine- nbr-ne haber, nasssen-nasılsın yerine isliyos-izliyoruz yerine, yapıyonus- yapıyorsunuz yerine, kib-kendine iyi bak, cnm-canım yerine, kahv6- kahvaltı Tsk- teşekkür ederim, ggg-güle güle git, bye- hoşça kal yerine, dalga geçmek yerine trollemek, Aro- Allah razı olsun yerine, kuzuş, minişkoom, canişkom,  “adam manyak bir araba almış, kafayı yiycem, vs. gibi daha yüzlerce abuk sabuk ifade  dilimizde kol geziyor.

            Sosyal medyayı kullanmamız pek ala çağın gereği olabilir, ancak dilimizi eğip bükerek, bozarak bunu yapmamalıyız. Kelime, kavram ve cümlelerimizin bozularak telaffuz edilmesi ifadelerin anlaşılmamasına, iletişim kopukluğuna sonra da “sen beni yanlış anladın, ben öyle demek istemedim” gibi sonucu belki facialara sebep olacak travmalara bırakacaktır. Bunun yanında bazı yabancı kökenli kelime ve kavramların tabir yerindeyse tarzanca ya da ağzın yayvanlaştırılarak telaffuzu gençler üzerinde kültürel bir değişime sebep oluyor ve yeme içme, giyinme, müzik dinleme alışkanlıklarına kadar  bizimle ilgisi olmayan birçok davranış biçimi ortaya çıkarıyor. Gençlerin çoğunun giyim tarzına bakar mısınız? Düşük bel pantolon,  neredeyse her tarafı yırtık kot pantolon, belki tanımlanamayan daha birçok giyim tarzı, saçlar alabildiğince yukarıya doğru uzatılmış, kulaklarda ikişer üçer küpe, vücudun birçok yerinde tuhaf şekilli dövmeler, ağızda burunda pirsing (piercing) denilen metaller vs.

Yeme tazı derseniz ayakta atıştırılan içinde ne olduğu tam anlaşılamayan sonu veya başı burger, yanında da gazlı içecekler olan yiyeceklerle oluşturulan alışkanlıklar. Babaannelerin hatta annelerin yaptığı yemeklere burun kıvıran bir yeme kültürü oluşmuş durumda.

Ne var bunda demeyin ?  Bütün  bunlar inanç, ahlak, maneviyat ve daha birçok değerimizin kaybolmasını da beraberinde getirecektir. Bu kültür bize ait bir kültür değil. Bu kültürün sonunda aile mefhumunun yok olması vardır. Anneyi babayı terk etmek hatta huzur evlerine atmak vardır. Büyüklere saygının ortadan kalkması vardır. Yavaş yavaş sevginin yok olması vardır. Vesselam daha birçok sosyal problemin yaşanması vardır. Demek ki dilin yozlaşması bunlar gibi daha birçok problemi de beraberinde getiriyor.

Haftaya bu konuya devam edeceğiz .

           

 

 

Yazarın Diğer Yazıları