Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

YÜREKTEN SESLENMEK…

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Şair Sözünde, ‘yürekten seslenen duru bir seda…’

Kâh Bakü’de, Kâh Elazığ’da; ‘o sedayı dinledim…’

Gözlerimin önünde, ‘ebedi hayata yürüyen kahramanlar’

Onlar, birer 'abide şahsiyet...'

Onlar, söz sanatında birer 'Ulu çınar...'

Onlar, inancın 'kale duvarları...'

Onlar, bir milletin 'ar perdesi...'

 Onlar, edep yolunun sevda önderleri!.

Onlar, İstiklal Meşalesi…

Gönül sıcaklığında yaşayan bir ifade;

“Biz bir millet, iki devletiz”

Her şeyi sizlere anlatıyor değil mi?

Tarihe, ‘geçmişe ibretle yüzünüzü döndünüz mü?”

Akif,  “Ben de tarih okudum, âlemi elbet bilirim”

“Tarihi  ‘tekerrür’ diye tarif ediyorlar,

Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?”

Bahtiyar Vahapzade ise “tarihe” şöyle bir yaklaşım getirir;

“Geçmiş inkâr edilemez; geçmişine taş atanın, geleceğine gülle atarlar”

Gazi Atatürk, bir büyük coğrafyayı,

Mısralarda o kadar veciz bir şekilde ifade eder ki,

 “Asya'nın ortasında Oğuz oğulları,

Avrupa'nın Alpler' inde Oğuz torunları,

Doğudan çıkan biz, batıda yine biz;

Nerde olsa, ne olsa kendimizi biliriz.”

Cengiz Aytmatov,  ‘kendini bil…’ diye sesleniyordu!

Azerbaycan’ın, ‘İstiklal Marşı Şairi…’ Ahmet Cevat;

“Soranlara bu yurdun/ Anlatayım nesiyem;

Ben çeğnenen bir ülkenin “Hak!” kışkıran sesiyem”

Birlikte söylediğimiz, “Çırpınırdın Karadeniz” Türküsü,

Bayraklaşan bir isim, “Ahmet Cevat’a aittir”

“Çırpınırdı Karadeniz/ Bakıp Türk'ün bayrağına

Ah ölmeden bir görseydim/ Düşebilsem toprağına…

Sırmalar sarsam koluna/ İnciler dizsem yoluna

Fırtınalar dursun yana/ Yol ver Türk'ün bayrağına.

Kafkaslar'dan esen yeller/ Şimdi sana selam söyler

Olsun bütün Turan eller/ Kurban Türk'ün bayrağına.

Kafkaslar'dan aşacağız/ Türklüğe şan katacağız

Türk'ün şanlı bayrağını/ Turan ele asacağız.”

Nebi Hazri’nin, O yürek dolu seslenişi;

“Muhabbet sonsuzdur, ömürse kısa

Ne olur, sadakat ebedi kalsa!

Kimin yüreğinde bir tel kırılsa,

 Benim yüreğimdir, benim yüreğim…”

Bizler,  “iki devlet- bir milletiz!”

Dahası mı efendim, “bir yüreğiz…”

Elime kalemi aldım! Tarihi okumak istedim, kendi aklımca;

“Destanlarımıza bakınız; “Demiri Dövdük...”

Dağları erittik, ayaklarımızın altına serdik,

İnsanlığa hediye ettik koskoca medeniyetleri..

Masallarımız, kahramanlarla çocuklarımızın gözlerini büyüledi..

Anne sütü gibi gönüllerini ferahlattı..

Gürbüz yiğitler çıktı, vatan coğrafyasında..

Ses verdiler, Ötüken  yaylasından..

Ders aldılar, Ahmet Yesevi ’den..

Semerkant, Buhara rüyalarını süsledi, her dem..

Kaşgar, dillerini bezedi.. Aktılar, doğudan batıya doğru..

Bahar coşkusu içerisinde Yunusça dillendiler,

Ahi Evran Konağı’nda yenidünyalar

Yeni iklimlerle tanış oldular..

Şeyh Edebali, Emir Sultanlarla hayata barış oldular..

Fuzuli’den Nesimi’ye.. Şeyh Galip’ten,  Yahya Kemal’e

Bir yay kirişi gibi gönül iklimini sevdalarına gerdiler...

Bir hayat ki, Dede Efendilerde, Itrilerde billurlaştı… “

Bahtiyar Vahapzade… Genç Nesil Onu iyi bilmeli, okumalı, kavramalı…

Onun sanat dünyasında biraz gezinmek istedim;

“Keder düşüncedir, gam düşüncedir,

Gamın pençesinde düşünürüz biz.

Fikirler fikrimde gonca goncadır,

Meçhule bir yoldur her düşüncemiz.”

Bahtiyar Vahapzade Türkiye için şöyle seslenir;

"Benim için Türkiye'de üç mukaddes mezar var; ,

Mehmet Akif'in, Mehmet Emin Resulzade'nin ve Mevlana'nın..."

Bahtiyar Vahapzade, “dile hürmet edelim” çağrısında bulunur;

“Dünen Rusça idi reklâm, ışıklar

Bugün İngilizce dürtülür göze

İtin de diliğne hörmetimiz var

 Ancak, Öz dilimiz yaramırbiz”

Bahtiyar Vahapzade, “Türk Birliğinden!” yanadır;

Türk Birliğinin iki kader ülkesi…

“Bir ananın iki oğlu,/ Bir âmâlın iki kolu.

O da ulu, bu da ulu / Azerbaycan-Türkiye.

Gazi Atatürk bu inancı, yıllar öncesinden ifade edecekler;

“Dil bir köprüdür... İnanç bir köprüdür... Tarih bir köprüdür...

Köklerimize inmeli ve olayların böldüğü tarihimiz içinde bütünleşmeliyiz.

Azerbaycan’ın Vatan Şairi, Elmas Yıldırım…

Bizim nesil, “Bu Şiiri ezberden okur…”

“Sormayın kimlerdenim, haralıyım, a dostlar,

Gönülden fırtınalı, boralıyım, a dostlar,

Kızıl bir kurşun aldım, yaralıyım a dostlar,

Cevrine tâb edersem dağları deleceğim;

Kurban kabul ederse, yolunda öleceğim...

Değmeyin, siz değmeyin, ta kalbimden dağlıyım,

Ben dünyaya ün veren Altayların oğluyum,

O toprakta doğmuşum, o taprağa bağlıyım,

Istemem bir yabancı göz diksin bir taşına

Yol ver, yol ver konayım o dağların başına!..

Ey yıllarla uzaktan hasretini çektiğim,

Uğrunda gizli, gizli gözyaşları döktüğüm,

Hangi zalim, o benim kollarımı bükecek,

Hangi kuvvet o beni zincirlere çekecek?..”

Elmas Yıldırım’a ithaf ettiğimiz bir dörtlüğümüzde;

“Gala'dan Gala'ya köprü kurmuşum

Her iki Gala, yüreğim, can evim

Vatan sevgisi imanım demişim

Tutuşturur tüm cihanı alevim!”

Ne diyor, Hüseyin Cavit;

“Kimlerin oğlusun? Nesin? Kimsim?

Sürünüp durma böyle bir yüksel!

Bir düşün, gör beş altı asır evvel

Ne idin? İmdi neredesin? Bu ne yas?

Acaba yok mu sende izzet-i nefis”

Üstat Necip Fazıl Ne Diyorlar;

“Ayağa kalk Sakarya…”

Sözümüzün Özü nedir; “TÜRK BİRLİĞİ…”

O Birliğin Adı Nedir; “Gönül Coğrafyamız…”

Türkülerimiz çizdiği, ‘sınırlardır…’ efendim!

Yazarın Diğer Yazıları