Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

YAYDAN ÇIKAN OKU…

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Nerede bir kâğıt, nerede bir ağıt

Kederden dolu düşler orda, oku…

Yaydan çıkan oku, Kafkas’ta bulur

Kanlarını sebil yapan bir doku…

 

Kırmızı karanfil, güller arası

Elif der, yürek çarpan rüyası

Yoktur, şahadetten gayri boyası

Kendi şarabını doldurur saki…

 

Meydan meydan gez vatan toprağını

Gör, burçlarda gizemli bağını

Efsanelerle süsler çağını

Bulunmaz sözümde bir ses afakî…

 

Bayrak dalgalandıkça güzelleşir

Dost, manası derin sözde halleşir

Kaderi bu ya, kederi bölüşür

Bölüşür, ruhumda taşır misakı…

 

Nerede bir ağıt, orda destanım

Bin yıl uğrunda iz sürdüğüm anım

Canımdan toprağıma düşen kanım,

Elbet şehadetle kalacak baki…

 

Bedri, bu hal başka âleme taşır

Kalbe ilham düşer,  dilime taşır

Âdem,  bilsin diye kaleme taşır

Kalem eyler cümle ahvali naki…

 

BENİM EMELİM!

                             

Nerede başlar demeyin hayalim

İşte, oradadır benim emelim!

Gün doğarken ışığında rağbetim

Aklım dört köşe, adımlar temelim!

 

Gel ufkum, sana saraylar kurayım

Vatan deyip, kapısında durayım

Toprağını bedenime sarayım

Tarih olup, hatırana gömeyim!

 

Tuzakların ayrılmaz parçasıyım!

Hilal bakışların ay parçasıyım

Bu toprağın, toprağın parçasıyım

Yazısına, çilesine hamalım!

 

Ey nazlı yâr, titrerim senin için

Bölük bölük saflar halinde geçin

İlahi bir nağme, bir türkü seçin

Yıldız yıldız yağsın âleme, öpelim!

 

 

 

 

MEKKE..

Mekke, mecalimin mihrabındasın

Rahmet damlalarının kabındasın

Bedir şehitlerinin katındasın

Gözleri sensiz kararmış görürsün..

 

Medine, hal ile arzın minberi

Kuşatır âlemi Resul haberi

Her hac mevsimi andırır mahşeri

 İzleri yerden koparmış görürsün

 

 

Bin dört yüz yıl, kıl gibi çeker akıl

İnkâr, cinnet koğuşundaki çakıl

 Mahzun ol kavrul, ya da her dem yakıl

Yılları Hakka yakarmış görürsün 

 

 

SAHABEYİ ANLATMAK

 

“Gökteki yıldızlar Sahabe yolu 

Yoldaki ışıklar Kuran’dan kelam... 

Nur halkası onlar, Resul(as) okulu 

Dert tebessümde, çileye selam! .. 

 

Sahabe, asrın nöbetinde ‘deli’ 

Asrın yüzü Sahabeye, ‘hayret’ 

Dün, dünya taşırdı zevkle onları 

Bugün, dünya insan sırtına kambur 

 

Rağbetler mi değişti, arzular mı? 

Göz nereye kayar, ışık nereye? 

Gönül çeşmeleri ah, o pınarlar! 

Sanki önünde her biri taş duvar!”

Yazarın Diğer Yazıları