Nerede bir kâğıt, nerede bir ağıt
Kederden dolu düşler orda, oku…
Yaydan çıkan oku, Kafkas’ta bulur
Kanlarını sebil yapan bir doku…
Kırmızı karanfil, güller arası
Elif der, yürek çarpan rüyası
Yoktur, şahadetten gayri boyası
Kendi şarabını doldurur saki…
Meydan meydan gez vatan toprağını
Gör, burçlarda gizemli bağını
Efsanelerle süsler çağını
Bulunmaz sözümde bir ses afakî…
Bayrak dalgalandıkça güzelleşir
Dost, manası derin sözde halleşir
Kaderi bu ya, kederi bölüşür
Bölüşür, ruhumda taşır misakı…
Nerede bir ağıt, orda destanım
Bin yıl uğrunda iz sürdüğüm anım
Canımdan toprağıma düşen kanım,
Elbet şehadetle kalacak baki…
Bedri, bu hal başka âleme taşır
Kalbe ilham düşer, dilime taşır
Âdem, bilsin diye kaleme taşır
Kalem eyler cümle ahvali naki…
BENİM EMELİM!
Nerede başlar demeyin hayalim
İşte, oradadır benim emelim!
Gün doğarken ışığında rağbetim
Aklım dört köşe, adımlar temelim!
Gel ufkum, sana saraylar kurayım
Vatan deyip, kapısında durayım
Toprağını bedenime sarayım
Tarih olup, hatırana gömeyim!
Tuzakların ayrılmaz parçasıyım!
Hilal bakışların ay parçasıyım
Bu toprağın, toprağın parçasıyım
Yazısına, çilesine hamalım!
Ey nazlı yâr, titrerim senin için
Bölük bölük saflar halinde geçin
İlahi bir nağme, bir türkü seçin
Yıldız yıldız yağsın âleme, öpelim!
MEKKE..
Mekke, mecalimin mihrabındasın
Rahmet damlalarının kabındasın
Bedir şehitlerinin katındasın
Gözleri sensiz kararmış görürsün..
Medine, hal ile arzın minberi
Kuşatır âlemi Resul haberi
Her hac mevsimi andırır mahşeri
İzleri yerden koparmış görürsün
Bin dört yüz yıl, kıl gibi çeker akıl
İnkâr, cinnet koğuşundaki çakıl
Mahzun ol kavrul, ya da her dem yakıl
Yılları Hakka yakarmış görürsün
SAHABEYİ ANLATMAK
“Gökteki yıldızlar Sahabe yolu
Yoldaki ışıklar Kuran’dan kelam...
Nur halkası onlar, Resul(as) okulu
Dert tebessümde, çileye selam! ..
Sahabe, asrın nöbetinde ‘deli’
Asrın yüzü Sahabeye, ‘hayret’
Dün, dünya taşırdı zevkle onları
Bugün, dünya insan sırtına kambur
Rağbetler mi değişti, arzular mı?
Göz nereye kayar, ışık nereye?
Gönül çeşmeleri ah, o pınarlar!
Sanki önünde her biri taş duvar!”