Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

ŞİİRİMİZDE ELAZIĞ

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Manas Gönülevi’nde şairlerimizle birlikteyiz…

Geleneksel Kürsübaşı (11 Ocak 2019 Cumartesi) Sohbetlerinin,

Teması, “Şiirimizde Elazığ…”

Şehrin tanıtımında ‘efsanevi roller üstlenen…’ şairlerdir.

Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Beş Şehir…” eserinde,

Uhrevi bir nefes alırsınız…

Ankara; Erzurum, Konya, Bursa, İstanbul…

Bu tarihi şehirlerimizin manevi rıhtımına sizleri taşıyan,

Kalemin uhrevi havasını okuyucuda kelama dönüştüren;

‘gönülden gönüllere…’ söz ırmağına/ sevgi ırmağına şahit olursunuz.

“Bursa’da Zaman…” şiirinde, ‘asırlara nüfuz edebiliyorsunuz’

Şiir sözüne boşuna mı, “nutku ilahi…” denmiştir.

Şuara Suresine muhatap olan Şairlerimiz…

Cibril’in Desteğini alan Şair…

Allah Resulü ’nün (sav) Hırkasını üzerinde taşıyan Şair…

Bütün bunlar, “şairlerimizin manevi yükü omuzlamış olmaları…”

Anadolu’nun manevi fatihi,  Piri Türkistan’i Ahmet Yesevi,

“Divan-ı Hikmet…” eseriyle gönüllerde çağlamıştır…

Yunuslar,  Sarı Saltuklar, Hacı Bektaşi Veliler, Hacı Bayram Velilerle…

Anadolu’yu baştanbaşa bezeyen ‘tevhit yatağına…’ dönüşecektir.

Bu şehrin söz ustası merhum Fethi Gemuhluoğlu asırların sesine kulak verecektir;

“Bir tohum gerek, diyoruz… İnsanın içine düşmeli. Orada yeşermeli.

Orada göğermeli. Orada başak tutmalı. Harmanı, hasadı insanın içinde olmalı.

 İnsanın içinde savrulup, içinde ambarlanmalı.

İnsan ona değirmen kesilmeli. Bu değirmen bizde çağıldamalı.

Bu tohum bir nazardan gelmeli.

Mübarek ve muazzez bir kişiden. Er bir kişiden…”

Burada söz konusu olan, ‘kelam ve kalem erbabı…’ Şairlerimizdir!

 Hemen yanı başımızdaki, Kemaliye/ Eğin İlçemize gitmişsinizdir…

Ahmet Kutsi Tecer’in, “Orada bir Köy var, uzakta…”

O şiirle, Kemaliye’nin “Apçağa Köyü…” Türkiye’de tanınan bir köy olmuştur.

 “Ahmet Kutsi Tecer Kültür Evi…” ziyaretçilerle dolup taşmaktadır.

Kemalettin Kamu’nun, “Bingöl Çobanları…” şiirinden;

“Bingöl yaylalarının mavi dumanlarına,

Gönlümü yayla yaptım Bingöl çobanlarına”

Yavuz Bülent Bakiler ’in, “Sivas’ta Yoksul Çocuklar” şiirinden,

“Gökteki yıldızlar kadar sayısız

Ah yurdumun kimsesiz ve yoksul çocukları

Anladım farkınız yok koparılmış başaktan

Alın bu gözleri benden, alın bu yüreği artık

Utanıyorum yaşamaktan”

Orhan Veli’nin,

“Gemlik’e doğru denizi göreceksin sakın şaşırma…”

Bekir Sıtkı Erdoğan’ın, “Hancı Şiiri…”

Tamilla Abbashanlı bir şiirinde şöyle seslenecekler;

“Şair yüreğine dokunmayın siz

Güneşten ışıklı, çeşmeden duru,

Toprak kokuludur, havası temiz,

Ova genişliği, dağlar kururu”

O yüreklerle bir araya gelmek,

İçerisinde yaşadığımız şehri birlikte teneffüs etmek…

Sadık Kemal Tural Hocamızın çok veciz bir sözü vardır;

“Bugünün bekçileri siyasetçileridir, yarının namusu da şairlerden sorulur.”

Şairlerimizle birlikte, “geleceği inşa ediyoruz!”

Ramazan Korkmaz şairlerimize, “ses mimarı” diyorlar. O mimarlar;

 “Ses mimarlarımız, binlerce,

Milyonlarca yüreği bir yürek haline getirip bayraklaştırdılar…”

Bizler sanatı, sanatçıyı nasıl tanımlıyoruz;

“Bir anı devam ettiren, şimdiki hale devamlılık veren,

Geçmişle gelecek arasında bir bağ,

Cihanşümul bir hayat ile ferdi hayat arasında bir köprü” kuran şahsiyetler!

Kökler, gövdeler, dallar… Hayatın kılcal damarları…

Her dalın bir gayesi vardır. Nedir o,

Beslendiği toprağın, içtiği suyun, soluduğu havanın, tadını, rengini,

Öz suyunu ihtiva eden en olgun ve en güzel meyveyi verebilmek

Ve bu meyvelerle milletinin ruhunu besleyebilmektir.”

 

Keban İlçemizin Nimri Köyünden bir zat çıkacak;

Sadece bir sözü ile gönülleri fethedecekler;

“İkilik kirini içimden atıp,

Özde ben Mevlana oldum da geldim

Gömüleli ariflerin gönlüne

Sözde ben Mevlana oldum da geldim”

Âşık Veysel ne diyecekler;

“Veysel sapma sağa sola

Sen Allah’dan birlik dile

İkilikten gelir bela

Dava insanlık davası…”

Hep bir ağızdan ne diyoruz; “insanı yaşat ki, cemiyet yaşasın”

Şairler, yaşadıkları şehrin/ coğrafyanın; dili, sözü, kulağı, yangını…

Şairler,  “Sözün, kelamın efendisi…” olarak anılırlar.

Anadolu’nun manevi fatihlerinde söz edilir.

Onları kâh Piri Türkistani ’nin talebeleri…

Onları kâh Horasan Erenleri…

Onları kâh, Alp ve Gazi Eren olarak da tanımlarız!

Asırların nağmesindeki o nehir yatağı…

Şairlerimizin, ‘gönül dünyası/ havzasıdır’

Ne diyoruz;

Şairlerin Sofrası; ‘irfan sofrasıdır’

Şiir Sözünde, ‘Hikmet…’ vardır

Şairler, ‘Bilgeler Yolunda…’ yürürler

Sözleri, ‘özden süzüldüğü için…’ güçlüdür

9 asır, “aynı kaynaktan beslendi…”

O kaynağın membaı-aşk oldu.

 

Elazığ Şehri, “ses ve söz ustalarını bir araya getiren şehir oldu!”

1990’lı yıllardan itibaren; “tarih dile geldi…”

Gönül dünyamızın yıldızları bu şehre aktılar…

Şehrin edebi geleceğine yol oldular, ışık oldular…

Bugün, MANAS GÖNÜLEVİ şehrin edebi mahfili oldu…

Tabir yerinde ise, ‘sosyal enstitü…’ olarak tanımlandı

Bir atölyeye dönüştü…

Elazığ Şehrini, en iyi yorumlayacak olan, ‘şairlerimizdir’

Geçmişten günümüze, şehrimizle ilgili,

Çok güçlü şiirlerin, ‘eserlerin kaleme alındığını’ biliyoruz!

Elazığ’dan Harput’a; “Söz Vadisi…” oluşturalım!

Şiiri, Sanatı, Edebiyat, Musikiyi, sevdirecek;

Elazığ’ın Yaşayan Kültürünü, ‘şiir diliyle…’ anlatacak,

‘tanıtım belgeselleri…’ hazırlayalım!

Şiir dilinde; ‘arınmışlığın, zarafetin, estetiğin, inceliğin…’

Bilumum insanı cezbeden güzelliklere haiz olduğuna inanırım.

 

Yazarın Diğer Yazıları