Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

MALAZGİRT'TE, TARİHİN BAŞLADIĞI YERDEYİZ!

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Malazgirt’te, Şanlı Ova ’da; vecd halini yaşıyoruz.

Müslüman-Türk’ü Malazgirt’e, Şanlı Ova ’ya getiren ruhu görmeliyiz…

On birinci Asır, Doğu’da Medeniyetin; Bilim, Kültür ve Sanat’ta giderek ışık seli haline geldiği,

Cazibe merkezi haline geldiği, batı dünyasını derinden etkileyecek asırdır!

Gazali, Farabi, Biruni, İbn-i Sina, Ömer Hayyam, Abdullah Barani,

İbn-i Rüşt, El-Harezmî, Şehristani, Abdurrezzak Türkî, Fahrettin Razi,

Kaşgarlı Mahmut, Yusuf Has Hacip, Zemahşeri gibi isimler dönemin ak yüzleridir,

Gökteki yıldızlar misali zamanın kandilleridir.

Maveraünnehir’den batıya doğru yürüyen bir ihtişam vardır.

İlim ve Sanatın kabından taşan, her biri cihana ayna olabilecek asil yüzlü akça şehirleri vardır.

O ruh, O muazzam ve muallâ iklim, güneşin yol aldığı istikamete doğru dağlar gibi yürüyordu.

Tıpkı şehirlerin, nehirlerin, deryaların vecd halinde yürümesiydi.

O kutlu yürüyüşün, kutlu ovasında tarihin seyrini değiştirecek imtihandı, Malazgirt!

O sebepledir ki, ‘Fetihlerin anası’ ‘Zaferlerin anası’ deriz, Malazgirt’e!

Bu şanlı zaferin üzerinden 939 yıl geçmiş!

Ey Malazgirt! Şimdi, daha zindesin; ifademde sen, gönlümde sen, mahşerimde sen…

Ey Şanlı Ova, seni hatıralarınla yâd etmeye, tarihi başlangıç noktasından yâd etmeye geldik.

Bir büyük destanı, buradan Anadolu’ya yüreğimizle, sevda seli halinde taşımaya geldik.

Malazgirt Zafer anıtında; kilit ve anahtar ne kadar büyük bir anlam taşıyor.

Maveraünnehir’den Malazgirt’e,

Anadolu’nun kapısını açan bir büyük tılsımı burada görüyoruz.

Alparslan’da, 24 Oğuz boyunu, bir hilal misali nakışlayan komutanlar!

Destanlar yazarak, Anadolu’yu 15 yılda fethedecek komutanlar…

Malazgirt’ten, vatanın şefkat damarları, merhamet ilikleriyle toprağın derinliklerinde yürüyecek!

“Bizler, saf ve temiz bidat bilmeyen Müslümanlarız” diyen Gazi Alparslan’ın ruhaniyeti;

 Manevi ihtiramla asırları kuşatacak, İslam’ın ahlak boyasıydı…

Türk’ün adil yüzüyle, tarihin çarkı halinde ‘fetihlerle’ büyük bir hızla, hazla dönecekti.

Malazgirt’te, üç kıtaya uzanan cihan devletinin rahmet duası/ niyazı vardır.

Malazgirt’te, âleme devlet olmayı, millet olmayı öğreten bir kutlu ders…

O derslerle buraya, buralara kadar geldik.

21. Asrın Türkiye’sinde Malazgirt’i, bu büyük destanı çok iyi okumamız,

 Ve birlikte tefekkür etmemiz gerektiğine inanıyorum…

Tarih ve talih kuşumuzun birlikte kanat çırptığı şu yerde, kıyamdayım;

Şehit ve gazilerimizi anarken ihtiram halindeyim.

Makûs talihimi değiştirecek bir yol üzerinde olduğumuzu da gayet iyi biliyorum.

Milletleri millet yapan değerler bir nazargah gibi önümüzde uzanıp gidiyor.

Malazgirt’te; Çanakkale’yi, Sakarya’yı, Kocatepe’yi yaşamak isterim!

Kuruluştan kurtuluşa giden bir yolculuğun hikâyesini burada öğrenmeye başlarız şüphesiz.

Dileğimiz odur ki, Malazgirt’i büyük bir ihtimamla, kendisine yakışır lisan haliyle kutlamak…

81 İl’imizden temsil heyetleri  ; ‘vatan uğrunda şehadeti, sadakati duyabilmeli’

Okullarımız, kültür kuruluşlarımız, seyahat şirketlerimiz buraya,

Tarihin gün doğumuna bilge rehberlerle akın akın gelmeli…

Burada, tarihin her safhasını dile getirecek eserler, bir kilim deseni halinde ilmik ilmik işlenir!  

Bu bağlamda, Malazgirt’te, ‘tarihi müze’ ve çok önemlidir,

Coğrafyamıza, tarihimize ayna olacak şekilde ‘araştırma merkezi’ kurulması…

Bizler, sadece hamasi nutuklarla değil;

Bilgiyle, ilim ve marifetle imar ve inşayla coğrafyanın altına ve üstüne sahip çıkabiliriz.

Fırat, Dicle, Atatürk, 100. Yıl, Kafkas ve yeni kurulan üniversitelerimiz buraya,

‘ne kadar borçlu olduklarını’ bilgilerini harmanlayarak vermenin hazzını yaşamalılar.

Malazgirt’te, Vatan Coğrafyamızın tapu senedi kazılıdır.

Kimliğimiz, hafızamız, hatıralarımız, manevi cüzdanımız burada!                                                                 

 

 

 

Malazgirt’i düşünmek, asırlara; asırlar içindeki sırlara,

Sabır ökçesiyle zamana kulaç atmak gibidir.

Romanlara, Hikâyelere, Fıkralara, şiirlere, ciltler dolusu kitaplara sığmayacak kadar,

Tarihi zaferi; zaferin tacını vicdanların sessiz çığlığında nesillere armağan etme gibidir.

Malazgirt Ovası, tarihin okunduğu bir ulu rahledir.

Orada ruhlar hep bir ağızdan;

“Dünyayı ahretten ayıran,

Duvarları yık da gel

Ay doğar gibi, gün doğar gibi

Şu kıpkızıl ufuktan çık ta gel” haykırdılar!

Kalemler, 9 asrın kader çizgisi üzerinde kâh hüzün duvaklarını giydiler,

 Kâh sevda pınarlarından içtiler!

Gür seslerin Vatan Coğrafyamıza büründüğü günlerdi.

Altaylardan kopan çığlıklar, ünlerdi.

Dualarla, dudaklar çınlardı!

Malazgirt, bir ulu çadır, mahşeri dinlerdi.

Bir aydınlık düş, yay kirişi olurdu!

Zamane, keman olur, en tiz seste solurdu!

Malazgirt’ten, o kutlu ovadan uzanırdı kaleler, surlar!

Yüce dileğe doğru yol alırdı, Alpler seferler!

Nehirleri gazi, dağları kahraman olduğu neferler!

Aşk ile açılır çağlar, Türk’e muştudur zaferler!

Bugün yüreğimi aldım da, Malazgirt’e vardım.

En çekilmez yaralara, sevdalarımı merhem yapıp sardım!

Düşündükçe, Ulu Hakanı; Elli bin tuğu!

Memleket kadar büyük sevdalarıma erdim!

Ahlât, rüyalarımın şehri, şehriyarım!

Sen Şahsın, ben gedayım!

Özüm Türkmen’dir, sözüm amandır beyim hey!

Birliğe, dirliğe yolum, yolağım kurbandır benim!

Oradan bir hilal nakışı gibi süzülürüm, Malazgirt’e.

Orada başlar, tarihin zafer alayları!

Sanki nurdan heykeller yürür, mübarek adımlarla!

Malazgirt’te, Türk’ün dolunay vaktidir.

Yüzlerin kıyamete kadar bir büyük vecde daldığı andır.

Alparslan’ın sözleriyle gönülleri okşadığı;

Ak saçlı beylerin etrafında halkalandığı bir kutlu zamandır. 

Malazgirt, sadece hafızalarda değil, sadece hatıralarda değil;

Bütün ihtişamıyla, ‘yeniden’ yazılacak, çizilecek göze, kulağa,

Gönüllere hitap edecek, eserlerde yaşamalıdır.

Gönül kalemi, bizlere asırların boyasını sunuyor…

 

Yazarın Diğer Yazıları