Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

KÖYÜMDEN FOTOĞRAFLAR

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Yaz sıcakları başladı… Üstüne üstlük bir de koronavirüs…

Ver elini Köy Yoluna…

Bizim Köyümüz,  Ağın Saraycık Köyü Konaklar Mezrası…

Mezramız bu ismini, “tarihi konaklardan alıyor!”

Yedi neslin doğduğu büyüdüğü Konak…

Harput’ta meftun İmam Efendiyi misafir eden Konak…

Öyle inanıyorum ki, ‘köye dönüşler giderek hızlanacak!’

Depremdir, Çığdır, Virüstür derken,

Yerküresinde olduğu gibi Ülkemizde de;

‘Gıda Sektörü…’ giderek önem kazanmaya başladı

Şuna inanıyorum, Türkiye’de, yakın bir gelecekte;

“Büyük Tarım Şirketleri…” ön plana çıkmaya başlayacak!

Belki garibinize gidecektir, ama bir realitedir;

“Tarım ve Gıda…” petrol savaşlarının önüne geçecektir.

Sanayi alanında da, Tarım Sektöründe de;

“farklı bir dünya bizleri bekliyor…”

Her türlü gelişmelere de hazırlıklı olalım!

Tarihi Konaklar dedik, yazımızın başlığına…

O Konaklar, iki bölümden oluşuyor;

Misafirlerin ağırlandığı, “Selamlık…”

Hane halkının ikamet ettiği, “Haremlik…”

O konaklar, ‘dönemlerinin irfan ocakları…’

Oralarda, ‘sohbet meclisleri…’ kurulurmuş!

Geleneksel kültürümüzü yaşatan mekânlar…

Döneminde, ‘arı kovanı misali…’ işleyen mekânlar,

Günümüzde, ‘sessiz, sakin, suskun…’

Şimdi o mekânlarda, “yaşlı babam ve annem…”

Geçmişi geleceğe taşıyan,

Ailemizin aksaçlı bilgeleri…

Babamın, sıklıkla söylediği “Evim…” şiiri

Yusuf Ziya Ortaç’a ait bu şiir,

Sevgili Babamın, ‘hayatını aksettiriyor’

O içli sesiyle, o şiiri bir daha dinledim;

Sizlerle de paylaşmak istiyorum…

“Dedemden yadigâr olan bu evi,

Kışın fırtınası, yazın alevi,

Daha ben doğmadan ihtiyarlatmış.

 

Gönlüm bir hülyaya bazı dalar da,

Düşünür derim ki; bu odalarda,

Kim bilir, kaç kişi oturmuş, yatmış

 

Yapyalnızım… Bir ben bir de annem var,

Artık ondan başka dünyada nem var?

Benim ömrüm onun, onun ki benim.

 

Senelerden beri akşam oldu mu?

Donuk gözleriyle ıssız yolumu

Ondan başka yok ki bir bekleyenim…”

 

Koronavirüs bizleri, ‘şehirden kopardı’

Köyümüzün doğal havasıyla buluşturdu…

Bu yazıyı kaleme aldığım tarih;

10 Haziran 2020 Çarşamba Günü…

Köyümüzün en güzel tarafı,

“Keban Baraj Gölünün Yanı başında Oluşu…”

Bu mevsimin en güzel renkleri,

“Gök mavisi derinliğinde…

Yeşilin bütün tonları gönül serinliğinde…

Buğday başakları, boynu bükük derviş enginliğinde…

 

Haziran ayı ile birlikte “Doğal Gıda Ürünleri Zenginliği…”

Hasavanlar serilir yerlere…

Anadolu’nun derde şifa; Doğal Gıda Ürünü, “Dut Ağacı…”

Yaprağından Şurubuna (karadut şurubu)

Pestilinden Kömesine…

Pekmezinden Dondurmasına (karadutlu dondurma)

Ağın İlçemizin dört incisi olarak bilinen,

“Ağın Üzümü, Badem, Nar ve Leblebi…”

Oksijen solukladığımız Köy Havası…

O havanın cazibesinde, ‘bağda, bahçede, tarladasınız…’

Bahçeler, düne göre daha zengin, daha verimli

Kirazından Vişnesine…

Elmasından Ayvasına…

Üzümünden Narına…

Bademinden Cevizine…

Armudundan Eriğine…

Zeytininden Trabzon Hurmasına…

Ve hele asırlık Çedene Ağaçları…

Doğal bir zenginlik sizlere, ‘merhaba…’ diyor.

 

Yaşadığımız şehirde, ‘köy yumurtası…’ ısrarla ararız!

Sütü, Yağı, Yoğurdu, Ayranı…

Doğal bir dünyanın özlemini gideriyorsunuz…

Alacağımız her üründe acaba, ‘hormonlu mu?’ kuşkusu!

O kuşkuları, ‘köyümüzde…’ dağıtıyoruz!

Şehrin gürültüsünden, ‘sessiz bir dünya…’

Gecelerinizin yıldız yağmurunda,

Işığın serinliğini yudumluyorsunuz…

Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte, ‘kuş sesleri…’

Suların şırıltısı, ağaçların hışırtısı,

Bir ayrı melodi…

Çok şükür, ‘ayaklarımız toprağa değdi’

Yağmur çiselerden, toprağın kokusu…

Rüzgârın serin ıslıkları arasında…

Doğayla baş başa olmanın verdiği huzur…

O huzurla, ‘yeni bir güne merhaba’

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                                                                                                                    

Yazarın Diğer Yazıları