Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

KORONAVİRÜS VE SABIR

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Bugünlerde en fazla sabra ihtiyacımız var.

“Koronavirüs…”  insanlığı tehdit eden bulaşıcı hastalık…

Hastalıktan,  ‘birimiz hepimiz için’ diyerek korunacağız!

Korunma şartları bizim hayatımıza zor gelebilir…

Belki de, ‘örflerimizden de…’ uzaklaştırabilir…

En fazla ağrımıza giden nedir?

“Camilerden ve saflardan uzaklaşmak…”

Milletçe hüzünlüyüz değil mi?

Bazen öyle haller oluyor ki,

“Sizlerin ağrına giden şeylerde hayırlar saklı olabiliyor!”

O hayır ne olabiliyor; “insanı yaşatmak…”

İnancımız, “Bir insanı kurtarmak bütün insanlığı kurtarmak gibidir!”

Bir farklı hüznümüz nedir?

“Yaşlıları ziyaret edememek…”

Koronavirüs Salgınında en büyük riski, ‘yaşlılarımız’ taşıyor!

Artık teknolojiyi daha fazla kullanacağız…

Yaşlılarımızla birlikteliğimizi görüntülü telefonlarla gerçekleştireceğiz!

“Kapalı alanlardan” ve “kalabalıklardan”  bir nevi kaçacağız…

Sinemadan, Tiyatrodan, Toplantılardan… Bir süre uzak kalacağız!

Umre dönüşü ziyaretler olmayacak… Aman Allah’ım!

‘Hasta ziyaretlerimiz…’ kesintiye uğrayacak…

‘Sohbet Toplantılarımız…’ aksayacak!

Her şey, insanımızı salgın hastalıktan korumak için…

İçerisinde yaşadığımız acı gerçekler;

Bizleri bireyselliğe taşıyor!

Hayatımızı bütünüyle değiştiren şu günlerde, “Sabır…” diyoruz!

 

Bugünlerde, daha fazla ‘sabırlı olacağız’

Sabır sözlükte, “acı, yoksulluk, haksızlık,

Ve üzücü durumlar karşısında ses çıkarmadan onların geçmesini bekleme!

Ayet,(Bana düşen) artık, güzel bir sabırdır” (Yusuf, 83)

Burada sözü edilen Hz. Yakup sabrıdır!

Ayet, “Sizi mutlaka biraz korku ve açlık,

Biraz da mallardan, canlardan ve mahsullerden bir noksanlık ile

İmtihan edeceğiz.

(Ey Resulüm!) O halde sabredenleri (cennetle) müjdele!” (Bakara, 155)

Bu da, bizlere pay biçilen sabır!

Ayet, (Habibim, yâ Muhammed!) Artık sabret!

Zira şüphesiz ki Allah, iyilik edenlerin mükâfatını zayi etmez.” (Hud, 115)

Evet!

Sabır, ilk önceliğinde;

Takva sahiplerinin sabrını kendimizce ders olarak alalım!

Bu nasıl bir sabırdır;

“Masiyetten (günahlardan) nefsini çekebilmektir!

İkinci adımda, “Musibetlere karşı sabretmek…”

Bunun adına bizler, ‘tevekkül’ ve ‘teslimiyet’ adını veriyoruz!

Üçüncü adımda, “İbadet üzerine sabır

Ayet, “Allah sabredenleri sever” (Ali İmran, 146)

Ayet, “Sabır ve namaz yalnız Allah’tan korkan müminlere kolay gelir” (Bakara, 45)

İmanı en üstün olan; sabırlı, cömert ve hoşgörülü olandır” (Deylemi)

Hadis, “Allahü Teâlâ sabredenleri sever” (Taberani)

Hayat nasihattir,

En güzel nasihat ise,

“Hayatın zorluklarına sabretmektir…”

 

HZ. SÜLEYMAN’IN DUASI!

Hz. Süleyman öyle bir niyazda bulunur ki,

Ayet, “Dedi ki; “Rabbim! Bana mağfiret buyur ve bana,

Benden sonra hiç kimseye nasip olmayacak bir saltanat ihsan et!

Şüphesiz ki Vehhab (çok ihsan edici) olan ancak sensin!” (Sâd, 35)

Ayet devam ediyor,

“Bunun üzerine rüzgârı ona boyun eğdirdik;

Onun emriyle istediği yere yumuşak olarak akıp giderdi.” (Sâd, 36)

Ayet, “Her bina yapan ve dalgıçlık eden şeytanları (cinleri) de,

Ve (zarar vermemeleri için) zincirlerle birbirlerine bağlı olan,

Diğerlerini de (ona boyun eğdirdik)” (Sâd, 37-38)

Süleyman ismiyle hafızalara ilk gelen de,

‘hükümdarlık…’ nimetidir!

Hz. Süleyman’ın o duası kabul olmuş;

İnsanlık tarihinin en etkili

Ve en kudretli devletini kurmuştur!

Onun misalleri Kur’an da anlatılır…

“Süleyman…” ismi dedik!

O ismi bizler, ‘hükümdarlık…’ ile birlikte anarız!

O nimeti bizim tarihimizde;

16. yy’da cihan devleti ihtişamıyla yaşayan,

Kanuni Sultan Süleyman’dır!

 

GÜZEL SÖZ ONA YÜKSELİR!

Bütün güzellikler, iyilikler birbirlerini besler!

Ayet, “Kim (izzet ve şeref) istiyorsa, o halde (bilsin ki),

İzzet tamamıyla Allah’ındır.

Güzel söz ona yükselir;

Salih amel de onu (o güzel sözü) yükseltir.

Kötülüklerle tuzak kuranlara gelince onlar için,

(Pek) şiddetli bir azap vardır.

İşte onların tuzağı yok mu, (bil ’akis) kendisi darmadağın olur” (Fatır, 10)

Asrımız da, en büyük ihtiyacımız nedir?

Yüreklerden çağlayarak akan, ‘güzel sözlerdir…’

O sözlerle, ‘amel eden…’ Salih kişiler!

İnancımız ne diyor,

“Doğruluk emanettir…”

O emaneti bir ömür boyu taşıyanlara ne mutlu!

 

BİR OLAMAZLAR!

Kimler bir olamazlar;

Ayet, “Körle, gören (kâfir ile mü’min);

Karanlıklar ile nur (batıl ile hak);

Gölge ile sıcaklık (cennet ile cehennem) bir olamaz!” (Fatır, 19-21)

“Dirilerle ölülerde bir olamaz!” (Fatır, 22)

İnanmış bir insanın hak katında yükseldiği derece,

Veya rütbe!

O rütbe öyle bir rütbe ki,

“O (Rabbiniz) sizi yeryüzünde halifeler kılandır!” (Fatır, 39)

Her Müslüman, bu ayetin şuurundadır!

Gaye ve ufkumuz, Kur’an’ı sadece yüzünden okumak değil;

Onu yaşamaktır!

 

 

Yazarın Diğer Yazıları