Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

KOĞUCULUK KAVRAMI

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Koğuculuk sözlükte nasıl ifade ediliyor;

“Şahit olunan bir olayı veya sözü,

Kötülük ve fesat maksadı ile başka yerlere götürüp yaymak eylemi…

Birbirinin hatalarını yayan, başkalarının ayıplarını örtmeyen;

Sırf başkalarını kötüleyerek yükselmek isteyen,

Yüze başka, arkadan başka konuşan, bunu meziyet gibi devam ettiren,

Herkesi size çekiştirdikleri gibi,

Sizi de başkalarına çekiştirme ihtimali kuvvetli olan,

Mesafeli olunması gereken, hatta mümkünse dinlenilmemeleri gereken;

Ruh hastası kişilerin yapmaktan kaçınmadığı eylem…”

Koğuculuk, üzerinde titrediğimiz ‘sosyal-psikolojik bir rahatsızlıktır’

Kalbin mutmain olması nedir?

“Dilinizin söylediğini kalbinizin tasdik etmesidir!”

İnancımız, “kabahatleri/ kusurları örtünüz!” buyuruyor.

Bu nedir; “fesata, fitneye kapıları aralamayınız!”

Hayatın her anında, ‘saflarınızı sıklaştırınız’

Koğuculuk hakkında Kalem Suresi 10-14. Ayetler şöyle;

“Yemin edip duran, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan,

Durmadan söz taşıyan, iyiliği hep engelleyen, saldırgan,

Günaha dadanmış, kaba saba, bütün bunların ötesinde,

Bir de soysuz olan kimseye mal ve oğulları vardır diye,

Sakın boyun eğme.”

 

Huzuru, güveni, barışı, hoşgörüyü, istikrarı ısrarla arzuluyorsak;

Ki, toplumun genel kanaati ve arzusu da bu yöndedir;

“Koğuculuğu, gıybeti, zannı, dedikoduyu… bırakacağız!”

 “Belli bir müminin ayıbını, onu kötülemek için arkasından söylenen söze, gıybet diyoruz.”

Bir kişiyi veya şahsı kötüleyen sözler doğru ise, ‘gıybet…’ olur.

Yalan ise, ‘iftira…’ Her iki halde de, kul hakkına girmiş oluyorsunuz!

Hz. Mevlana ne diyorlar, “Kabahatleri örtmede deniz gibi olunuz!”

Ayet; “Ey iman edenler! Zannın çoğundan sakının!

Şüphesiz ki zannın bazısı günahtır; (birbirinizin kusurlarını inceden inceye) araştırmayın;

Bazınız, bazınızı gıybet etmesin!

Sizden bir kimse, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı?

Şüphe yok ki Allah, Tevvab (tevbeleri çok kabul eden)dir,

Rahim (çok merhamet eden)dir” (Hucurat, 12)

          

Haberin doğruluğu, içerisinde yaşadığımız toplum hayatında bırakacağı tesirler çok iyi analiz edilmelidir.

 Sıkça kullanılan bir söz vardır, “Her doğru haber değildir!”

Haber, kutsaldır deriz.

Haber, sorumluluğumuzu kat be kat artıran emanettir.

İnancımız, “doğruluk emanet, yalancılık ise ihanettir” diyor!

Ayet, “Ey iman edenler! Eğer fasık(yalancı, günahkâr) bir kimse size bir haber getirirse,

(önce onun doğruluğunu) iyice araştırın ki bilmeyerek bir topluluğa sataşırsınız da

(bu hareketiniz doğru olmadığından) yaptığınıza pişman olan kimseler olursunuz.” (Hucurat, 6)  

Yalan rüzgârlarının toplumda nasıl estiğini her birimiz yakından biliriz!

 Sonrasında, ‘özür dileme’ bir haberci için kurtuluş reçetesi mi?

Özelliklede, ‘soğuk savaş dönemlerinde…’ beyin yıkamaya,

Psikolojik tahribatlar meydana getirmeye matuf fütursuz,

Dehşet verici sanal, yalancı haberlerin toplumda nasıl vahim neticeler doğurduğunu yakın tarihimizde bilenlerdeniz!

Bir söz veya haber; yayından fırlatılmamış bir ok gibidir.

O söz veya haber sizin elinizde olduğu müddetçe siz o söze hâkimsiniz,

O sözün efendisi durumundasınız.

 O söz, tıpkı yayından fırlayan bir ok gibi sizin ağzınızdan çıktıktan itibaren artık size ait olmaktan çıkmıştır!

Siyasi arenada mücadele eden bir zevatı yıllar öncesinde, kürsüden konuşurken dinliyordum…

 Şöyle diyorlardı; “İki küsülünün barışması bana vereceğiniz bir oydan daha evladır!”

Ne kadar doğru, içli ve hicap yüklü bir fikir estetiği…

Ak karayla bilinir deriz değil mi?

Birbirinin hamisidir değil mi?

Ayet, “Mü’minler ancak kardeştirler; öyle ise o iki kardeşinizin arasını düzeltin

Ve Allah’dan sakının ki merhamet olunasınız” (Hucurat, 10)

Sakınmak, korunmak anlamına geliyor.

Yunus bir özet veriyor elimize, “Malda yalan, mülkte yalan, hele biraz da sen oyalan!”

Oyalanmak, neyle ve nelerle, nasıl ve ne şekilde!

“İnsanın başıboş yaratılmadığını” biraz olsun düşünebilsek…

 

Mizah sanatını severiz,

Nükteyi de severiz…

Gel görelim ki, insanımızı küçük düşürücü, onunla alay edic,

 Hiçbir hareketi tasvip etmediğimizi de belirtmek isterim…

Ayet, “Ey iman edenler! Bir topluluk, (başka) bir toplulukla alay etmesin;

Olur ki (onlar), kendilerinden daha hayırlı olabilirler!

Birtakım kadınlar da (başka) kadınlarla (alay etmesinler)!

Belki (onlarda)  kendilerinden daha hayırlıdırlar.

Kendinizi (birbirinizi) de ayıplamayın ve birbirinizi (kötü) lakaplar ile çağırmayın!

İmandan sonra fasıklık ismi (günahla anılmak), ne kötüdür!

Artık kim (bu kötü amelinden vazgeçerek ) tevbe etmezse,

işte onlar zalimlerin ta kendileridir!” (Hucurat, 11)

İnsanı, insana ait olan bütün değerleri korumalıyız!

 

Tevazünün karşısına, kibri koyamazsınız…

Teslimiyetin tarifinde, aczi de kullanamazsınız…

Bizler, “sevdanın adına nasıl ki hicap…” diyorsak,

Utanmanın adına da, ‘edep yahu’ diyoruz!

Ne demişler, “kendisine saygısı olmayanın başkasına da saygısı olmaz!”

Kalitenin adına da, ‘seviye...’ deriz!

Bakara Suresi 79 ayette şöyle buyrulur;

“Yaptıkları kötülükten birbirlerini men etmezlerdi.

Yapmakta oldukları şey hakikaten ne kötü idi”

Koğuculuk Kavramı üzerinde sıklıkla durulmalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları