Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

KERKÜK TÜRKTÜR

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Fırat akar, kandiller yakar

Kerkük, Harput’a derdin döker

Sesim içlidir, Hoyrattır;

Kerkük sevdası, kurşun döker

Fırat için, “ses ırmağı…” diyoruz!

Coğrafyayı,  “türkülerle bezeyen…” sestir, bu

Aynı ses de, “birleşir…” bütün yürekler

Harput’u, Şanlıurfa’sı, Kerkük’ü, Halep’i…

Temel taşlarıdır,  Bozkır Anadolu’nun…

Muhammed Nur Doğan Kerkük’ten seslenirler;

“Kerkük’ün kapısını

Biz kurduk yapısını

Dünya sel olup gelse

Vermeyiz tapusunu”

Kerkük’te, Halep’te; “Türkmendir!”

24 Oğuz boyunun;  “özüdür…”

Gönül Coğrafyamın, “has damarlarıdır!”

Kerküklünün umudu, ışığı; Ankara’dır

Ankara’ya, yürekten seslenir Kerküklü

Ne der?

“O yan kara

Bu yan ak oyan kara

Türkmen’e hor bakanın

Gözlerin oy Ankara.

 

Kazan kara

Kap kara kazan kara

Kerkük’e el sürenin

Mezarın kaz Ankara”

Ankara’nın bağrı yanıktır

Buna, cümle âlem tanıktır

Kerkük’e, kem göz ile bakan;

Türk’ün vicdanında sanıktır (bk)

Gel gör, Türk’e tuzak kurulur

Tuzak kuranlara sorulur?

Namerte güven, dost olunmaz

Türkten bağrı yanık kırılır (bk)

 

Özü bir, sözü birdir, Türkmen’in

Abdulhalik Bakır’ın yürekli seslenişi;

“Bağ dadına

Doyulmaz bağ dadına

Kerkük’ü değişmerem

Irak’ın Bağdad’ına”

Kerkük’ün aydınında, böyle bir yürek,

Böyle içten köpüren bir sevda vardır

O sevda, “vatandır!”

O sevdaya, Kerkük’lüm; “imanım…” der.

N.Refik Koçak seslenişinde içlidir, yaralıdır;

“Gel gör ne barbad oldım

Öz yurdımda yâd oldım

Düştim kara günlere

Yaman dilde yâd oldım”

Kerkük, “yüreğiyle…” Anadolu’dur

Anadolu’nun,  “bağrı yanık sesi…”

Her zaman için söyleriz,  “türkülerimiz…”

Gönül Coğrafyamızın, “sınır çizgileridir!”

O çizgilere dokunan, “yâd ellerde…” kalır!

Kimsenin,  “tarihi değiştirmeye…”

Kimsenin,  “temel taşlarla oynamaya…” güçleri yetmez!

Kerkük’te, Musul’da, Halep’te;  “bin yılı aşan…” kadim bir tarih vardır!

Bu tarih, “Türk’ün medeniyet tarihidir!”

Bu coğrafya,  “ilim, hikmet ve marifet…” coğrafyamızdır!

Sözümüz nereye varır?

Bırakınız artık, “küresel sömürgecilerin…”

Asrın en tehlikeli, “fitne ve fesat taifesinin…”

Akla ziyan veren,  “her türlü bölücülüğün…” peşini ve izini bırakınız!

Bu coğrafyayı tarihi boyunca, “ateşe atanları…” hiç düşündünüz mü?

“Firavunlar, Nemrutlar, Karunlar, Ebu Cehiller…”

Onlar,  “fitne ve fesat ateşini…” sürekli yaktılar

İnsanlığı,  “o ateşin içerisine…” attılar!

O ateşe kimler ve nasıl su taşımaktadırlar;

“Nefis ve heveslerini…” putlaştıranlar!

İşte, onların; “gözleri ve basiretleri…” kapanmıştır!

Onlar, sürekli zarardadırlar!

Sadece bu dünyada mı?

Hayır… “Ahir Yurtlarını da…” ateşe atıyorlar!

Artık,  “zarardan…” ısrarla dönme zamanıdır!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları