Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

KARDEŞLİK HAKLARI!

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

 “Sulh, huzur, güven, esenlik, hak, hukuk, adalet…”

Ne güzel, sımsıcak kavramlar değil mi?

Bu kavramlar bile sizlerin iç dünyanızı ferahlatıyor!

Bu kavramlarla birlikte, “bu iklime…”

O iklimin “manevi iksirine…” o kadar çok ihtiyacımız var ki?

Bir dörtlüğümüzde şöyle sesleniyoruz;

 “Arafat’tan iner” gibi geldik mi?

Günahlardan, ‘döner gibi’ geldik mi?

Hakk’ı her dem ‘anar gibi’ geldik mi?

Dönmesin artık yolumuz hevaya!”

Bir diğer dörtlüğümüzde ise şöyle diyoruz;

“Haksızlığa hak ister,/ Sızlayan vicdan hak ister

Işığıyla titrer mum,/  Aydınlıktan hak ister!”

 

N. F. Kısakürek’in o güzel mısraları hafızama taşındı;

“Akıl, akıl olsaydı ismi gönül olur du;

Gönül gönlü bulsaydı, bozkırlar gül olurdu…”

Ah, şu asrımız; asrımız insanının idealleri;

Ne gönül insanı olma yolunda…

Ne de, “kâmil insan…” özleminde değil!

“gönülsüz,  sevgisiz, rağbetsiz, gayretsiz, hissiz…” bir hayat!

Sizleri, izahsız ve anlamsız; “kupkuru bir kavganın…” 

Istırap dolu dönemecine getiriyor…

 

Bizim en büyük eksikliğimiz nedir, diye düşünüyorum?

İslam’ın emrettiği, “Kardeşlik Hukuku…”

Hz. Kur’an buyuruyor, “Müslüman, Müslüman’ın Velisidir”

Bir duvarın örgüsündeki, “taşlar...” misali!

Allah’ın huzurunda, “birlikte el bağlayan…” saflar misali!

O şuur bizlere neyi öğretiyor;

“birbirini bütünleyen…” bir vücut misalini öğretiyor!

Şimdi şöyle bir düşünelim?

Kendi vücudunuza; o vücudun, bir organına zarar vermeyi düşünür müsünüz?

Veya birbirine destek veren bir duvardan; “bir taşı…” çekmeyi düşünür müsünüz?

İlk akla gelen cevap, “hayır!” olacaktır!

Zararın temel noktasında, “biz…” varız!

Toplumu ihata eden/ kuşatan, “bütüncül…” bir anlayış vardır.

Hz. Kur’an, o anlayışı nasıl tanımlıyor;

“Allah’ın ipine sarılınız, bölünmeyiniz…” buyuruyor.

 

 “Kardeşlik Hukuku…” konumunda ilk dersimiz, “Aile de…”  başlıyor!

Sonrasında,  “Okul…” ve bizleri kuşatan, “çevre…”

Olumlu veya Olumsuz bütün etkenler, “kendi iç ve dış dünyamız…”

İnancımız,  “sorumluluk…” şuurundan bizleri haberdar ediyor?

“Herkes kendi sürüsünden sorumludur!”

“Ne ekerseniz, onu biçersiniz!”

Hayattan, onun realitelerinden kaçışınız mümkün değil!

“Her toplum layık olduğu idare ile hükmolunur?”

Muazzam bir çerçeve!

 

Burada, “katılımcı…” anlayışın tanımı diyebileceğimiz;

“STK’lardan…” söz etmek istiyorum!

Türkiye’de, “Vakıf, Dernek, Oda, Sendika, Kooperatif vs.)

Toplam, 150 bin Sivil Toplum Kuruluşu bulunuyor.

Her, 780 kişiye bir STK düşüyor…

Halkımızın sadece, “yüzde 9,7’leri…” bu kuruluşlara üye durumunda!

Her kademede, toplumun her basamağında ilk akla gelen;

Bu coğrafyada, “kardeşlik hukukunu…” veya “haklarını…” geliştirmek!

Bu hukuku, “geliştirmek…” ne anlama geliyor?

“Kötülerle…” veya “kötülüklerle mücadele…” anlamına geliyor!

Acı bir ifade kullanmak istiyorum;

Günümüzde, “şiddet ve onun her nevisi…” toplumu kuşatır oldu!

Hâlbuki “akıl ve yürek…” kötülükleri, kıskacına alabilmeliydi!

Burada, “eksiğimiz…” nedir?

STK’lar,  “gönül…” veya “ışık evleri…” rollerini üstlenemediler!

Kamil İnsanlar, Bilge İnsanlar, Aksaçlılar; bu ocaklardan uzak kaldılar!

Aklı başında, “projeler…” ve “programlar…” geliştirilemedi!

İnancımızın bizlerden istediği çerçevede;

“mücadeleci…” ve “müdahaleci bir ruha…” ihtiyacımız var.

O ruh, elbette ki, “fütüvvet diliyle…” yola çıkacak!

O diller, “gönül seferberliği…” hareketine işlerlik kazandıracak!

 

KUL HAKKINI BİLEN VİCDANLAR TİTRER

Bir söz var, insan için bir ömür boyu derstir;

“Dünya için kul olup kaybolacağına,

Allah için kul ol, sonsuzluğu yakala…”

Dünya için kul olanların akıbetleri meydanda!

“Onlar,  hüsrandalar…”

“Onlar,  nefisleriyle zulme sarıldılar…”

“Onlar, öfkelerine yenildiler…”

“Onlar, zulmün kapısını araladılar…”

 

Veli insanlar, “Allah’ı bir an bile olsa kalbinden çıkarma…” derler!

Yüce Yaratan ne buyuruyor, “ben sizlere şah damarından daha yakınım!”

Kamil bir mü’min, “Allah’ı görür gibi…” ibadet eder!

O ibadet, “tefekkürdür!”

O ibadet, “hayatı okumaktır!”

O ibadet,  “sahibini kötü fiillerden korur!”

 

En kutlu dua nedir?

“Yarabbi! Bizleri haddi aşanlardan eyleme!”

İnsanların, “haddini…” kendi hukukunun sınırlarını bilmesi…

Bir başkasının, “hukukuna…” tecavüz etmemesi!

İşte, o tecavüzün adına bizler; “kul hakkı…” diyoruz!

Kul hakkı yiyenler, “müflislerdir…”

Onlar, hem bu dünyada ve hem de öte dünyada zarardadır!

Hz. Mevlana, “Unutma ki nefret ve kinin eretesi pişmanlıktır.

Ve her canlıya ölüm vardır. İnsan ölür ama ölmeyen ‘insanlıktır’”

Güzel ve Veciz bir söz vardır;

“İnsanı yaşat ki,  Devlet yaşasın!”

Devlet, bizleri taşıyan kutlu gemi…

 

Hadis, “Kibri, hıyaneti ve kul borcu olmayan mü’min cennete girer”

İnsanın ve insanlığın üç önemli düşmanı;

“Kibir, İhanet ve Kul Hakkı…”

Kibir sözlükte, “kendini herkesten üstün görme büyüklenme!”

Kibirde, “rahmani…” bir sıfat asla yoktur!

O tamamen, “şeytani…” bir sıfattır!

Şeytanın, “cennetten kovuluşunun…” yegâne sebebi, “kibirdir!”

Şu kainaatta, “kötülükleri tetikleyende…” kibirdir!

Onun ateşi, “hem kendisini ve hemde çevresini…” yakar;

Tıpkı, “ormana düşen bir kıvılcım misali…”

Kur’an da, Hz. Lokman (as) Oğluna nasihati gerçekte bizleredir;

“Ey Oğulcuğum! Namazı dosdoğru kıl! Ve iyiliği emret,

Kötülükten de men et ve başına gelene sabret!”

“Hem insanlara karşı (kibirlenerek) yüzünü yan çevirme

Ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünkü Allah,

Kendini beğenip çokça övünen kimseleri sevmez”

“O halde yürüyüşünde mu’tedil ol; sesini de alçalt!

Çünkü seslerin en çirkini, elbette eşeklerin sesidir!” (Lokman, 17-19)

Hadiste ikinci olarak yer alan husus, “hıyanet…”

 Sözlükte, Hıyanet; “güveni kötüye kullanma, aldatma”

İslam’ın temel kaidesi nedir?

“Güvenilir Olmaktır…”

Allah Resul’ünün (sav) anılan ismi,

“Muhammed-ül Emin’dir” Yani, “güvenilir olandır!”

Hadis, “aldatan bizden değildir!”

Aldatma, “zulümle eş değerdir…”

 

Yazarın Diğer Yazıları