Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

HARPUT'TA NEFES ALINIR

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Harput’a,  Yunus diliyle, Mevlana yüreğiyle,

Asırları nefeslenerek, dönüle dönüle çıkılır

Her Elazığ’lı şunu düşünür;

Kadim Coğrafyamızın, ‘manevi rıhtımıdır…’

O rıhtımda demir almak;

“Ak yüzlü, bilge sözlü, kartal bakışlı, civan duruşlu;

Aynı gövdenin baharında çiçek açmış,

Cümlesine meyve vermiş dalları, kanat gersin gelecek nesillere…”

Kadim şehir, Harput’ta tarihi tefekkür insana heyecan veriyor…

Sizleri ruhani bir atmosfere, soylu düşüncelere taşıyor…

Belek Gazi Heykelinin önünde…

Destanların Efendisi, Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nu dinlemek;

“Artuk Beğ’in torunu/ Behram Beğ’in oğluyum!

Ve Kayı Han’dan öte, /Oğuz Han’a bağlıyım!

Altay’da, Ötüken’de, / Obalı, otağlıyım…

Urum’u fethe geldim, /Aslen Tanrıdağlıyım!

Harput kalesi tahtım, / Sancaklı’yım, tuğluyum!..”

Harput’ta, “Hoyrat Esintileri…” bizleri nerelere götürmez ki?

Fırat’ı, ‘ses ırmağı…’ yaptın; derin vadilerden aşırdın…

Harput, ‘coğrafyamın açık hava müzesi…’

“Camiler, Mescitler, Türbeler, Hamamlar, Çeşmeler,

Tarihi Konaklar (evler), Efsaneleşen Taşlar,  Kadim Kalesi...”

Ali Akbaş bir şiirinde; “Bu dağlar Kartal Yuvası/ Göğe değer Balkayası,

Belek Gazi’nin rüyası/ Burada döndü gerçeğe/ Burada durdu dal çiçeğe…”

Harput’a nüfuz edebilmek, gönlüne girebilmek, dokunabilmek, yazabilmek…

Nurettin Ardıçoğlu, ‘kadim şehrin tarihini…’ duyarak yazdılar…

Zuhuri Danişmend, ‘tarihe nefes verdiler…’ romanını yazdılar…

Hasan Çetin, “çizgi romanını…”  kazandırdılar!

Kâğıt, Kalem ve Eserler… Hatıraların dile gelmesi…

Tebrizli bir şair, “Harput, Asya’nın gül bahçesidir!” diyorlar

Harput’u, ‘gönüllere yakın eden…’ hoş bir seda…

Fuzuli’yi Harput’a taşıyan, ruhani iklimidir…

O iklimi günümüzde sazıyla dillendiren, “Esat Kabaklıdır…”

“Yâd ellerde melül mahsun gezerken

Gökyüzünde bulutları süzerken

Gara guşlar hayalimi bezerken

Gönlüm düştü memleketin ağına

Hasret kaldım bizim gölün bağına”

O seste, “Harput’un Şehriyar’ını…” dinlersiniz!

Harput İkliminde,

Ankuzu Baba, Arab Baba, Beşik Baba, Fatih Ahmet Baba, Murat Baba,

Ali Septi, Mahmut Samini, İmam Efendi, Hacı Muharrem Hilmi Efendi,

Hacı Tevfik Efendi, Beyzade Efendi, Ömer Hüdayi Baba, Ömer Naimi Efendi,

Seyit Ahmet Çapakçuri ve daha niceleri…

“Şehitler, Sadıklar ve Sıddıklarla…” birlikte olmak!

Harput’ta Ulu Cami’de, saf tuttuğunuzda o manevi huzuru yaşarsınız!

O manevi ihramı üzerinizde hissedersiniz!

Bu manevi zenginlik bizlere de, ‘güç vermekte…’

Daha büyük ufuklara yönelmemizde gayretlerimizi artırmaktadır…

Harput’ta nefeslenirken Günerkan Aydoğmuş’un;

“Harput Kültüründe Din Âlimleri…” eseri elinizde olsun!

Nisa Suresi 69. Ayette ne buyruluyor;

“Allah’ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle,

Sıddıklarla, şehitlerle ve iyi kimselerle birliktedirler.

Bunlar ne güzel arkadaştır…”

Harput manevi iklim olarak;

“Kafkaslara, Basra’ya, Balkanlara” yakındır!

Harput için, “tarihimizin manevi rıhtımı…” diyoruz.

Çanakkale’nin ruhaniyeti sanki Harput’tadır!

“Yemen türküsü…” Anadolu insanının bir içli romanıdır!

Onu, ancak Harput’ta seslendirebilirsiniz!

O iklimin manevi huzurunda kendimizi Harput’ta hissedebiliyoruz.

Harput’un semalarından; Fırat Havzasına, O mümbit topraklara uzanabilmektir!

İşte O Havzada sizler, “Yesevi kokusunu…” alabilirsiniz!

“Yunus diliyle…” sözü bal edebilirsiniz!

“Ahi Evran yüreğiyle…” asırlara yürüyebilirsiniz!

Ne derler, “Harput’un Hoyratı bile ‘hayrattır…’

Harput’un son 150 yılını bizlere Şemsettin Ünlü anlatırlar;

Onun Harput’a nefes verdiği,  “Yukarı Şehir Romanı…”

İshak Sunguroğlu’nun, “Harput Yollarında…” isimli eserinde;

Harput, ‘gözlerinizin önüne serilir…’

Harput’u yaşamak, “tarihe şahadet etmektir…”

Her adımda, her mekânda, her solukta; “asırlara yürümektir!”

Ulu Camide, Kurşunlu Camide, Sarahatun Camiinde…

Kürsülerinde, mihrabında, minberinde, saflarında uhrevi bir hava…

Harput, tarihtir, derstir, nasihattir…

Harput, geçmişten geleceğe hal ehlinin ilham, ihsan, irfan köprüsüdür…

 

 

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları