Başınızı yastığa koyduğunuzda hiç düşündünüz mü?
“Ben, bugün için ne yaptım?”
Ayet, “Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu görür” (Zilzal, 7)
Hadis, “İki günü eşit olan zarardadır!”
Hayatımızın iç cephesinde sürekli, “sorgulama!”
Acaba, kendimizi ne kadar hesaba çekiyoruz?
“Muhasebesini yaparsak dünün
Hesabını ak alınla veren var.”
Hesabını, “ak alınla verenlerden olmak!” ne kadar evla!
DÜŞÜNDÜNÜZ MÜ?
780 bin km2 Vatan Coğrafyamızı!
Ve 82 milyon nüfusumuzu!
Anadolu Coğrafyası; “bir büyük derya…”
O derya da, “katre…” olabildik mi?
Katkımız ne?
“Üreten miyiz?” yoksa “Tüketen miyiz?”
“Çarpan mıyız?” yoksa “Bölen miyiz?”
Hadis, “Bir kavmin efendisi, onlara hizmet edendir.”
İşte, sizlere asıl ölçü…
“hizmet ehli…” olmak!
“Üreten…” olmak!
DÜŞÜNDÜNÜZ MÜ?
Yaşadığınız şehrinize; “Ne kadar sevdalısınız?”
Sevginin ölçüsü nedir?
“Vefadır!”
“Fedakârlıktır!”
“Doğruluk ve Dürüstlüktür!”
“Saygı ve Muhabbettir!”
“Paylaşmaktır!”
“Eliniz, taşın altına koymaktır!”
“Katma Değer Sağlamaktır!”
“Adil ve Güvenilir Olmaktır!”
“Fetih Marşını…” dinledin mi?
“Bu kitaplar Fatih’tir, Selimdir, Süleymandır
Şu mihrap Sinanüddin, şu minare Sinandır
Haydi, artık uyuyan destanını uyandır!
Bilmem neden gündelik işlerle telaştasın
Kızım, sen de Fatihler doğuracak yaştasın!”
DÜŞÜNDÜNÜZ MÜ?
Bir büyük “Özlem…” sahibi olmak!
Büyük İdealler, “hayallerle…” başlar!
Hayat, “amansız bir koşu!”
O koşuya; aklını, vicdanını, yüreğini, sevdalarını ver!
O sevda, Fırat’ta; “ışığa…” bürünsün!
O sevda, Sakarya’da; “ayağa kalksın…”
O sevda, Anadolu’da; “Yunus Diliyle…” yürüsün!
Bak gör, niyetini; “Hilalin Doğuşunda!”
İşte o doğuş; “muştular...” seni!
DÜŞÜNDÜNÜZ MÜ?
Anadolu’yu bir baştan, öte başa…
“Bin Yıllık Tarihi…”
“Esere nasıl da nakşedilmiş?”
Her meydan… Her mekân… Birer Kimlik!
Kimbilir, kimler gelip geçmiş?
“coğrafyayı bizlere vatan yapanlar!”
Burada ki, “olmak!” fiili ne kadar güzel
Onlar gibi, “geleceğe iz bırakabilmek!”
Sevdanızı, “mühür…” yapınız!
Gerekirse, “kanınızla…” onu kazıtınız!
DÜŞÜNDÜNÜZ MÜ?
Ayet, “Ellezîne yezkurûnallâhe kıyâmen ve kuûden ve âlâ cunûbihim
Ve yetefekkerûne fî halkıs semâvâti vel ard,
Rabbenâ mâ halakte hâzâ bâtılâ(bâtılan), subhâneke fekınâ azâben nâr”
Mealen, “Onlar ki ayakta dururken, otururken ve uyumak için uzandıklarında;
Allah’ı anar, göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde inceden inceye düşünürler
Ve derler ki; “Ey Rabbimiz!
Sen bunların hiçbirini anlamsız ve amaçsız yaratmadın.
Sen yücelikte sınırsızsın! Bizi ateş azabından koru!” (Ali İmran, 191)
Akif ne diyor?
“Bir baksana: gökler uyanık, yer uyanıktır;
Dünya uyanıkken uyumak, maskaralıktır!”
Ey benim tefekkür dünya’m
Sen de kimliğim ve künyem kazılı!
Seni okudukça; Hakka yaklaşıyorum…
DÜŞÜNDÜNÜZ MÜ?
Sahabeyi, Alpleri, Erenleri, Gazileri, Allah Dostu; Kamil İnsanları…
Ayet, “Öyle ya, kim Allah’a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar
Allah’ın kendilerine nimet sunduğu peygamberler,
Sıddıklar, Şehitler ve Salihlerle beraberdirler.
Bunlar ise ne güzel arkadaşlardır” (Nisa, 69)
O insanlar nasıl yaşarlardı?
Gayet sade, duru, sabır ve tevekkülle…
Onlar, “Takva Sahibi…” ve de “kalp gözleri açık!” hal ehli insanlar
Hadis, “imanı en üstün olan; sabırlı, cömert ve hoşgörülü olandır”
Düşünelim! “İçi dışına hâkim/ Dışı, içine hekim!”
Her Allah’ın günü kendimizi; “adalet terazisine!” koyalım;
Ve için için yana yakıla düşünelim;
“Bir saatlik tefekkür, bir sene ibadetten hayırlıdır”