Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

DOĞU TÜRKİSTAN DAVASI İNSANLIK DAVASIDIR, MEDENİYET DAVASIDIR                                                       

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Doğu Türkistan Davası çok önemli mesafeler alıyor…

Doğu Türkistan Gerçeği artık, Birleşmiş Milletlere taşınıyor…

Sivil Örgütlenmeler ses getirmeye başladı…

Av. Faruk Keleştemur önderliğinde oluşturulan;

“Hukuk ve Fikir Platformu…”

Doğu Türkistan’da yaşanan insanlık dramını,

“Yerküresine taşıyarak…” büyük bir mücadeleye de zemin hazırlamış oldu!

Geçtiğimiz Pazar Günü Akit TV’de,

Halis Özdemir’in hazırlayıp sunduğu Vizyon Programı mükemmeldi…

Programda,  “Yıldönümünde Urumçi Katliamı…”

Ve “Doğu Türkistan Gerçeği…” akılcı bir üslupla masaya yatırıldı!

“Yurtlarından uzak yaşayan Doğu Türkistanlıların Yaşamları…”

Bizler, Doğu Türkistan’ın efsane Lideri İsa Yusuf Alptekin’i,

25 yıl önce; 1995 tarihinde Elazığ’a getirmiştik…

Bu kahraman insanın anısına, “Uluslararası Hazar Şiir Akşamları” yapılıyordu.

Türk Dünyası Hizmet Ödülü, İsa Yusuf Alptekin’e verilecekti…

İsa Yusuf Alptekin Vakfı Başkanı.  Doç. Dr. Ömer Kul’u dinlerken,

Eski hatıralar bir daha gözlerimin önünde canlandı…

Doğu Türkistan Vakfı Başkanı Dr. Muhittin Can Uygur

Uluslararası Doğu Türkistan Sivil Toplum Kuruluşları Birliği Başk. Hidayetullah Oğuzhan

Doğu Türkistanlı İş Kadını Amina Vayıt…

Sivil İradenin ne kadar önemli olduğunu izah etmeye yeter…

Hukuk ve Fikir Platformu Başkanı Av. Faruk Keleştemur,

Doğu Türkistan Davasında, ‘önemli bir çığır açacaklar…’

“İnsan Haklarını…” savunma kadar erdemli bir başka mücadele göremiyorum!

Batı Dünyasında, “Aydınlanma Çağı 18. Yüzyıllarda başlayacaktır…”

Bu mücadele de; ‘insan, hak, hukuk, adalet, hürriyet kavramları…’

O kavramlar, Doğu Türkistan Türk’üne 21. Asırda yasaklanamazdı…

21. asrın yüzkarası, en büyük ayıbı artık izale edilmeliydi…

İnsanlık Âlemi,  Doğu Türkistan’da Yaşanan Büyük Medeniyet Tarihini Okumalıydı…

Tarihte ilk defa kâğıdı kullanan, alfabesi bulunan, ilk defa matbaayı geliştiren…

İnsanlık âlemine, ‘Hak, Hukuk, Adalet, Millet, Devlet Kavramlarını…’

Öğreten bilge bir toplum olmak…

İnşallah, tarihin seyrini değiştirecek çalışmalar;

“Yeni Bir Dönemin de Mücadelesini…” bizlere verecektir

Bu Ülkede, “Sivil Hayat daha da güçlü olmalıdır…”

Bu vesileyle de, “Bilgi Toplumuna Dönüşümü…” için çabalar sarf etmeliyiz.

1983 tarihinde, Destan Şairimiz Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nun;

Doğu Türkistan Vakfı olarak, ‘İngilizce, Arapça, Türkçe’  çıkardıkları,

“Doğu Türkistan’ın Sesi Dergisi…” o yıllarda ne kadar ses getiriyordu?

O ses kıtalar ötesine taşınmalıdır…

 

Urumçi Katliamı için yazdığımız makalemizden;

“Doğu Türkistan Yağmalanırken

Bu kadar gaflet, basireti bağlanmış kör gözlülük…

Bu kadar ukalalık, kabalık, dilsiz şeytan gibi sırıtmak…

Bir yerde canavarlık insana ait bütün değerleri yerle bir ederken,

 Beri tarafta hiçbir şey olmamış gibi kılı bile kıpırdatmayan insan sıfatlı azmanlar! 

Adına, Doğu Türkistan derler.

Âlemin, bir zamanlar ‘medeniyet’ öğrendiği vatan coğrafyası!

Devletin ve dolayısıyla hak ve hukukun yüceldiği mümbit diyarlar!

İnsanlığın adalet, eşitlik, ortak faydalılık, ahlak, moral gibi değerlerle yüceldiği diyarlar!

Doğu Türkistan, Ata Yurdumuz Türkistan’ın ayrılmaz bir parçasıdır.

Satuk Buğra Han, Yusuf Has Hacip, Kaşgarlı Mahmut, İsa Yusuf Alptekin,

Yakup Beğ isimleri bile tek başına bir büyük medeniyetten

 Onun yücelere taşan ifadesine bir bakıma şahitlik eder.

Urumçi, Cungarya, Tanrı Dağları, Turfan Havzası, Taklamakan Çölü,

Kaşgar, Yarkent, Hotan, Aksu, Karaburun isimleri bizlere bir ulu tarihin iz düşümlerini veriyor!

Destan şairimiz Niyazi Yıldırım, “Kaşgar ’da Vakit” şiirinde,

“Ezan’ın adı var sedası tutsak…

 Allahuekber’in nidası tutsak…

İbadetler mevcut; edası tutsak…

Kanımın içine sızan vaktidir.

 

Ne zamanlar güneşlenir küsufça…

Er doğmuyor Satuk Buğra vasıfça,

Has Hacipler yetişmiyor Yusuf’ça..

İrfan tarlamızın hozan vaktidir.

 

Kutlu ocaklarda yanmıyor odum…

Bacalardan yüce tütmüyor dudum…

Dil tahtımın şehin şahı Mahmud’um!

Türkistan’da Türk’ün hazan vaktidir.”

Doğu Türkistan deyip de geçemeyiz…

Tarihi Türk Devletlerinin merkezleridir burası…

Büyük Hun İmparatorluğu’ndan tutunuzda, tarihi Göktürk Devleti, Türkeş Devleti, Karluk Devleti,

Uygur Devleti, Karahanlılar Devleti, Karahıtaylar bu coğrafyada hüküm sürmüşlerdir.

Türk’ün tarihi destanlarını bu coğrafyada yazmışlardır!

Doğu Türkistan’da bütün direnişler ‘kutsaldır…’  Kürşat’çadır! 

Yıkılası zincirleri kırmak için en soylu haykırışlar son yüzeli yıllık tarihinde bile devam etmiştir… 

Direniş ve Çinlilerin asimile politikaları iç içe birbirlerinin parçası gibidir.

Türk’ün tarihi merkezi ‘Doğu Türkistan’ ismi bile Çinliler tarafından değiştirilmiş

Ve bu kutlu coğrafyaya bir garip ve uydurma isim, ‘ Sinkiang’ yani ‘ilhak edilmiş toprak’ denilmiştir.

Doğu Türkistan, tarihi kuşatmalar, işkenceler ile son bir asırda anılır olmuştur!

1933 yılı geldiğinde bir kahraman insan çıkar; Hacı Hoca niyaz

1940 yılına gelindiğinde ise Osman Baturların ayaklanması…

1958, 1962, 1965, 1968 yıllarındaki, ‘kurtuluş hareketleri…’

Kendi vatanında, ‘parya…’ olmak ne kadar büyük acı! 

Ve malum basınımızın hala devam eden duyarsızlığı…

 Doğu Türkistan’ın merkezi, Urumçi’dir. Urumçi’de istenilen nedir?

“kendi coğrafyasında insanca yaşamak…”

Uygur Türk’ü, bütün dünyanın gözü önünde haykırıyor; “Atom denemelerini bırakınız”

Bu bir aşağılıktır, bir vahşet, insanlık suçudur! 

Pekin’deki yönetime, “Topraklarımızı elimizden alarak Çinlilere dağıtmayın!” 

Yağmalanan bir coğrafya…

Tarihi bütün yer isimlerinin zorbalıkla değiştirildiği benim talihsiz öz diyarım!

Yüzlerce Doğu Türkistanlı şehit edilirken,

 Küresel Dünyanın, ‘akça nefesleri…’ yoktu! 

Elbette sorma hakkımız var;

Nerede insan hakları! Nerede insana verilen değer ve!

Doğu Türkistan sancılıdır, yaralıdır, ciğerparelerini kaybetmiştir…

Çin’in acımasızlığı, o meşhur ‘Çin işkencesi ile’ kendisini bir daha teyit etmektedir.

Çin yönetiminin saygısızlığı ve tarihi kabalığı burada da kendisini belli ediyor…

Kan ve gözyaşı… Yalan üzerine kurulu bir büyük komplo…

 Ve coğrafyanın Uluğ Türkistan’a yerleştirilen Çinlilerce talanı…

Kuşatılan bir coğrafya…

Asil ve soylu bir direniş…

Kan, ölüm, gözyaşı ve sonu idam sehpasına yolculuk olacak tutuklamalar…

Masumiyetin verdiği o edanın hıçkırıkları malum dünyaya; ‘bizlere ve insan haklarına saygılı olunuz’ Sadece, saygı bekliyoruz…

İnsana, onu kuşatan bütün değerlere saygıya davet ediyoruz… 

Yazarın Diğer Yazıları