Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

DERTLENMEK

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Dert öyle bir kavram ki, ‘yüreğinde yangın olanlar bilir’

Şairler için, “dert kervanının yolcuları…” derler

Necip Fazıl eserinin ismine, “Çile…” diyor.

Günümüzde, “derde tebessüm edecek…” bir yiğit var mı?

Yakup ve Yusuf’taki, ‘sırrı yaşamak’

“Sabır Taşını…” bile çatlatır!

Şair, “Çileye tebessüm et!”

Bir söz var, “Dert insanı Hakk’a götüren Burak!”

Mevlana, “Sıkıntı yok efendiler, dert insana yol gösterir.”

Nebi Hazri, Hakk’a yalvarır;

“Dert çekmeye sabır, dözüm ver

Heyatın yolları gıştır, borandır

Dertliler dünyada yarım peygamber

Dertsizler dünyada yarım insandır”

Bir soru, “dertsiz dünya var mı?”

Karacaoğlan cevabı yetiştiriyor bizlere;

“Aradım dünyayı dertsiz yok imiş!”

Bizim Yunus, “Derdime derman aradım” diyor.

Cevabı ne oluyor, “derdim bana derman imiş.”

Sükûtun, ‘sessiz çığlık…’ olduğunu bilir miydiniz?

Bu tahammül, bu yürek; “Anadolu insanında…”

Anadolu insanını en iyi seslendiren Âşık Veysel;

“Derdim yüreğimde eller ne bilsin.”

“Dertli Ayaklar” şiirimizde şöyle diyoruz;

“Kalbim var; kâh ağlarım, kâh gülerim

Kâinat ağlar, nehirler gözyaşı

Gökyüzü hasret, vuslata gülerim

Dertli ayaklar omuzlar başı…”

Ne derler, “Dert insanı uyutmaz!”

Derdi vatan olanın, ‘sözleri yüreğindedir’

Orası, âşıkların rahlesidir…

Solon, “Güneşin gördüğü tüm insanlar dertlidir!”

İnsanın dış tenine bakmayınız, ‘aldanırsınız’

Işığa tekmil de veremezsiniz!

Bahtiyar Vahapzade bir şiirinde;

“Keder düşüncedir, gam düşüncedir

Gamın pençesinde düşünürüz biz.

Fikirler fikrimde gonca goncadır

Meçhule bir yoldur her düşüncemiz.”

Bir şiirimizde şöyle deriz;

“Zaman mekâna duvak, takva nurlu gecede

Perde ötesi perde, derdi devası taşır

Edep, imandan bir cüz, zikre nişan seccade

Sem, direksiz tavan; taşı sıvası taşır”

Düşünürüm, bazen hayret eder ibretle seyrederim alemi;

“Kurdu, meyvesi; derdi, devası; taşı, sıvası taşır…

Kuşu, yuvası; suyu, kovası; nefsi, hevası taşır…

Arz’ı, duası; aşı tavası taşır…”

Yüzakı insan için ne deriz; “iman davası taşır!”

Gün doğumundan gün batımına;

“Hayatı seferberlik…” biliriz!

Dert nedir,

“Duymak, duyarak yaşamak…

Dokunmak, dokunarak yaşamak…

Bilmek sırrına, erişerek yaşamak…”

Mevlana, “Dertli insan içi duman dolu bir odaya benzer.

Onu dinlemek; o odaya bir pencere açmak gibidir.”

Gözlerimiz, gönüllerimiz, şu dünyaya; ‘şefkat penceresi’ olmalı!

Hadis, “Komşusu açken tok yatan benden değildir!”

Hadis, “Müslüman’ın derdiyle dertlenmeyen bizden değildir!”

Şurada bariz bir, ‘kavram…’ dahası bir, ‘kimlik…’

Akif ne dertli dertli seslenecektir;

“Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim

Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim

Adam aldırma da geç git, diyemem aldırırım

Çiğnerim, çiğnenirim hakkı tutar kaldırırım.”

Âşık Veysel, “Anlatmam derdimi, dertsiz insana!”

İnancımız, “Dertler paylaşıldıkça azalır!”

Mevlana, ‘dert kavramı üzerinde…’ bizlere ufuk açıyor;

“Eğer bir gün çok büyük bir derdin olursa;

Rabbine dönüp büyük bir derdim var deme,

Derdine dönüp büyük bir Rabbim var, de!”

Bu yol; “ateşe atılan İbrahim’in;

Kardeşleri tarafından kuyuya atılan Yusuf’un;

Evlat hasretinden gözlerine ağ düşen Yakup’un,

Balığın karnında karanlıklara düşen Yunus’un,

Bu yol, hastalıklara düşen Eyyüb’ün…”

Enbiya Suresi 83 ayette şöyle buyrulur;

“Eyyub’u da (an) Hani Rabbine; “Başıma bu dert geldi.

Sen merhametlilerin en merhametlisisin” diye niyaz etmişti.”

Dertlenmek, hayata dokunabilmektir…

Dertlenmek, ‘hayatı yürekten hissederek okuyabilmektir’

Bir sözümüzle sohbetimizi noktalayalım;

“Kötü söz, od yatağında taş olur,

Güzel söz, bal peteğinde aş olur.”

 

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları