Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

BU MİLLETE SEVMEYİ ÖĞRETELİM!

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Bizim en büyük eksiğimiz nedir?

Bu millete, “sevmeyi…” öğretemedik!

Hadis, “Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki,

Sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz.

Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız.

Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey yösleyeyim mi?

Aranızda selamı yayınız!”

Bir diğer Hadis’i Kutside;

“Birbirinize buğuz etmeyin, Birbirinize haset etmeyin,

Birbirinize arka çevirmeyin; Ey Allah’ın kulları, kardeş olun.”

Allah Resul’ünün (sav) övgüsüne mazhar olan bu milletin,

“tarihini…” okuyunuz!

O tarih içerisinde ki, “önemli kıssaları…”

Anadolu’yu fetheden, “gönül erenlerini…”

Onlardaki, “fetih ve fütüvvet dilini…”

21. asırda, en büyük ihtiyacımız;

“Alperen kültürünü…” yaşamak ve yaşatmaktır.

O kültürün mayasında, “bu milletin kendisi…”

“Gönül Coğrafyamızı…” kuşatan sevdalarımız vardır.

 

MEŞRUİYET YOLU

Meşruiyet sözlükte, “hukuka, yasaya uygun olma” olarak ifade edilir

“Hukuka uygun olanın kamu tarafından da desteklenmesi, kabul edilmesi!”

Dinimiz, aklımız, örfümüz de bizleri, “meşruiyet yoluna…” çağırıyor!

İnancımız, “fitne, küfürden eşettir” diyor!

İnancımız, “meşruiyet dışı gizli konuşmaları…” yasaklıyor.

 (günah, düşmanlık ve isyan hususundaki) gizli konuşma, ancak şeytandandır;

Tâ ki, iman edenleri üzsün…” (Mücadele, 10)

 “Ey iman edenler! Birbirinizle gizli konuşacağınız zaman, o takdirde;

Günah, düşmanlık ve peygambere isyan hakkında gizlice konuşmayın,

Fakat (konuşacaksanız) iyilik ve takva hakkında sessizce konuşun!

Ve huzuruna toplanacağınız Allah’tan sakının!” (Mücadele, 9)

Bir Müslüman kimliğine sahip olan kimse;

“Allah’ı görür gibi…”

“O’nun huzurundaymış gibi…” hareket etmelidir!

Burada, “edebden gayri…” bir şey düşünebilir misiniz?

“Allah korkusu…” bütün korkuların üzerinde!

Bu hal üzre olan bir insan, “bütün kötülüklerden…” sakınır!

Bu hal üzre olan bir insan, “iman edenlerin üzülmesine…” fırsat veremez!

 

Hz. Kur’an da, “kıssaların en güzelini…” Yusuf Kıssasını okudunuz mu?

Hz. Kur’an da, “Mekke’de nazil olan ve 111 süreden oluşan…”

Yusuf (as) Süresini mutlaka defalarca içinize sindire sindire okuyunuz!

İbretlerle, derslerle dolu, “mükemmel bir duruşu sergileyen…” hayat hikâyesi!

O kıssada, sadece Hakk’a itaat eden…

Akıl almaz pusulara karşı, “sabırla mücadele…” yolunu seçen…

Hiçbir zaman, “aldatmayan ve ihanet etmeyen…”

İhanete ortak olmamak için de, “zindanı…” kendisine tercih eden…

Ve en önemlisi, “gayri meşru yolların…” sürekli karşısında bir duruş sergileyen…

O mükemmel duruş, Yusuf (as) “zindandan devletin en önemli makamına…” taşıyacak!

O makamda da, “devletin şefkat eli…” “adil bir yüz…” olacaktır!

Bu güzel kıssa, bizim hayatımızda, “ümitsizliğe…” yer olmadığını/ olmayacağını belirtiyor;

Onun getirebileceği, “ahlaki buhranlara…” karşı da dikkatli olmalıyız.

Ayet, “Şüphesiz ki insan, gerçekten hüsrandadır!”

“Ancak iman edenler, salih amel (iyi işler) işleyenler,

Birbirlerine hakkı tavsiye eden ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır” (Asr, 2-3)

Demek ki en büyük zırhımız, “sabır…” ve “Hakk ile birlikte olmak!”

 

Bir gazeteci olarak, Haberde; “bilgi kirliliğine…” şiddetle karşıyım!

İnsanları, “aldatmaya…” ve onları, “yanlış yönlendirmeye de…” hakkımız yok!

Elbette ki, “sözün doğrusunu…” paylaşacağız!

Yanlış bir bilgi, “tarihe de yanlış…” olarak geçecektir ki,

Bunun vebali çok ağır!

Her zaman ve her yerde söyleriz, “insanı yaşat ki, devlet yaşasın…”

Ne insanı ve nede toplumu, “Devletsiz…” düşünemezsiniz!

TRT ekranlarına getirilen, “Diriliş Ertuğrul…” dizisinde, “hedef!” nedir?

“Aşiretten Devlet Yolunu…” açmaktır, efendim!

O yolda, “bütün kutlu değerler…” bu milletin tarihi kompozisyonudur!

Bizler, “asırlara…” o değerlerle yürüdük!

O değerlerle, “Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresini…” gerçekleştirdik!

Allah Resulünün (sav) övgülerine layık, “tarihin kutlu devleti…” olduk.

Ve bu millet devleti, “Ebed Müddet…” olarak tanımladı.

O tanımlamada, “milli bir bakış…” esastır.

Günümüzde en büyük korkumuz neler olabilir?

O tarihi, “geleneklerle…” gelişigüzel oynamak!

İnancımız bizlere, “kendin ol!” diyor.

İnancımız, kendinden olmayana “benzeme!” diyor.

Bu milletin, 2000 yıllı aşan tarihinden süzülerek gelen,

“Devlet Olma Geleneği…” var.

Maalesef yıllar boyu; dilimizle, kültürümüzle, tarihimizle oynadığımız gibi,

O güzelim geleneğimizle de, “oynamaya…” başladık!

Dede Korkut ne diyor; “Baba malından ne fayda,  başta devlet olmasa!”

Bu millet,  “Mülk ve Devleti…” birlikte düşünmüştür.

Eski ABD Devlet Başkanı ne diyorlar; “Hükümetlerin birinci görevi,

İnsanların korunmasıdır, yaşamlarının yönetilmesi değil!”

Gazi Atatürk ne diyorlar;

“Devlet iradesi işlemez olursa, kişilerin hürriyetini koruyacak;

Hiçbir kuvvet kalmaz”

Büyük İslam Âlimi Farabi,

“Devlet, en üstün hayır, en yüksek kemal ve en yüksek saadete;

Kendisi ile ulaşılan, kendi kendine yeten bir birliktir”

Atatürk’ün  “fikir Baba’m” dediği, Ziya Gökalp;

“Mefkûresiz devletler her an kopacak bir kıyamet beklerler.

Diriltici ve yaratıcı bir mefkûreye malik olan her devlet lâyemuttur, ölmez”

Devlet bizim felsefemizde, “güvendir, emniyettir, adalettir, şefkat ve merhamettir”

Devlet Şuuruna sahip olabilmeniz için lütfen bu milletin, “medeniyet coğrafyası…”

“Doğu Türkistan’a…” veya “Kırım’a…” bir gidiniz?

Onlara, “esaretin…” ne olduğunu sorunuz?

O cevaplarda sadece, “gözyaşları…” okunacaktır!

Lütfen anlamaya çalışınız, “devlet, elinizdeki oyuncak…” değil!

Anadolu’da, “işgal yıllarını yaşayan…”

Bir millet, o acıları bu kadar çabuk mu unutacak!

Sözün başında da, sonunda da, “illa ki eğitim!” diyorum!

 

 

Yazarın Diğer Yazıları