Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

BAYRAMA TATLI DİLLE GİRELİM!

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Arife gününün bahar havasında, ‘yumuşak bir üslup’ ile sohbet etmek istiyorum.

Yazılarımıza dikkat ederseniz, ‘gıybet’ gibi insan bünyesini rahatsız eden,

 Yazı metoduna şahsen yer vermemeye çalıştık.  

Bizler sürekli neyi/veya neleri telkin etmeye çalıştık;

‘güzel ahlakı’ bir ibadet vesilesi sayarak anlatmaya çalıştık.

Büyük Sahabe Hz. Ali (kv); “Güzel ahlak, suyun kiri yok ettiği gibi kusuru yok eder”

Burada emsalsiz bir misal veriliyor.

Güzel ahlak, ‘suya/suyun özelliklerine’ benzetiliyor.

Su için ne demiştik; ‘su rahmettir, berekettir, ışıktır, temizleyicidir velhasıl hayattır’

Güzel ahlak, kâinatın tebessüm eden yegâne yüzü!

O yüz bizlere; insanı, eşyayı, kâinatı ve “Yaratandan ötürü Yaratılanı” sevdirir.

          

Hz. Ali (ra.); “akıl gibi mal, iyi huy gibi dost, edep gibi miras, ilim gibi şeref olmaz”

 Her şeye bir paye veririz değil mi?.

Bu payeyi verirken de, bütün düşüncemiz, ‘insan merkezli’ olacaktır, elbette.

İnsanı seven ve onu sürekli yücelten bir gönül,

Kâinat sarayında elbet gerçek tahtın da sahibi olacaktır.    

Bir kavram vardır, ‘tevazu’ diğer adıyla, ‘alçakgönüllülük’

          

Hz. Ayşe validemiz ne buyuruyorlar; “ibadetlerin en faziletlisi tevazudur”

Burada, gurur, kibir ve hasedin; bütün iyilikleri

Veya güzellikleri bir kurtçuk gibi, kemirerek yok ettiğini hayatımızda görerek/yaşayarak öğreniyoruz.

Bir dörtlüğümü sürekli sesli olarak düşünürüm;

 “Ben olmasın,

Al yanakta ben olmasın,

Sen var iken, biz var iken,

Her sözün başı ben olmasın” 

 

Malik b.Dinar, “her kim kendisini kıymetli bilirse, onun tevazudan nasibi yoktur.”

Malik b. Dinar, bir inceliği de dile getiriyordu.

Tevazuu dile getirdiğimiz bir şiirimizde;

 “Tevazu kanatlanmış,

Dağlar aşmada

Aşılmaz sandığın yollara

Nefsini bulaştırma”

Nefis mücadelesi; fikri, bedii, kalbi güzellikleri kirletir!

O sebepledir ki, ‘tevazu, ibadetlerin en faziletlisi’ olarak tanımlanmıştır.

 Tevazu aynı zamanda, ‘doğruları, gerçekleri aksettiren bir aynadır’

 Mevlana’nın yedi nasihatinden birisi neydi; “toprak gibi mütevazı ol”

Toprakta ne vardır; ‘insanın yaratılış fıtratı’

Harput’ta meftun İmam Efendi, ‘insanda arz gibidir’

Bu muhterem zat,  ‘ilim dünyasına da müthiş bir pencere aralamıştır’

Toprakta bulunan bütün mineraller, ‘insan vücudunda da vardır’

 

İnsanı en iyi şekilde tarif eden Sadi;

“insanoğlu topraktan yaratılmıştır,

Eğer toprak gibi alçakgönüllü olmazsa, insan değildir.”

Burada ne vardır, ‘kendi yaratılış hamurunu inkâr’

O inkâr nereden kaynaklanıyor, biraz evvel bahsini ettiğimiz, ‘ben egosundan’

İnsanın en büyük iç ve dış düşmanı, “kibir…”

Bir ilim erbabı, “her türlü iyilik bir evde toplanmış ve onun anahtarı tevazu olmuştur.

Her türlü kötülük bir evde toplanmış ve onun anahtarı kibir olmuştur.”

Necip Fazıl Kısakürek, “oluklar çift; birinden nur akar, öbüründen kir”

İnsan, zirvelerin zirvesine tırmandığı gibi,

En aşağı, esfele sefilin derecesine de düşebiliyor!

Cenab-ı Allah(c.c) insana, ‘cüzi irade’ vermiştir.

İyiyi kötüden, güzeli çirkinden, doğruyu yanlıştan ayırt edebilecek bir irade!

Böyle bir ruh, böyle bir şuur bizlere; şurayı, istişareyi telkin etmektedir.

Allah sevgisi, Allah rızası bizler için asıl gaye/ufuk/istikamet olmalıdır.

Allah sevgisi ile kâinata yönelen bir yürek,

‘mayası itibariyle incedir, zariftir, kibardır’

O zarafette, tabii bir zenginlik vardır.

Allah korkusu, insanı öylesine hizaya getiriyor ki,

“Allah korkusuyla dökülen gözyaşları, ariflerin ibadetleridir”

Sadi, o kadar rikkat ve edep yüklü bir ifade kullanıyor ki,

 “vezir padişahtan korktuğu kadar Allah’tan korksaydı melek olurdu.”

İnsanda ki, Allah korkusu; bütün kötülüklerden alıkoyar!

          

Asrımız insanının bizleri ürküten fotoğrafında;

‘zulüm varsa, adaletsizlik varsa, haksızlık varsa,

Zina, fuhuş, gıybet, hırsızlık, taşkınlık vs. kirlenmeler varsa,

Bütün bunlarda ki artış’ düşündürücüdür!

İmam Şafii Hazretleri ne buyuruyorlar;

“Kötülükten kaçmayan bilgin, ışık tutan bir kördür,

Başkalarına doğru yolu gösterir ama kendisi görmez.”

          

Bu ülkede her zaman için söylenen bir sözü tekrar etmek isterim,

“namussuzlar kadar, namuslularda cesur olmalıdırlar”

Haksızlıkla mücadele etmeyen

Veya ona haksız olduğunu haykırmayan bir dil,

Edepten uzak; zulme payanda olan bir mızrak gibidir!

 

Her zaman şunu belirtmek isterim;

“ilim öğrenilen şey değildir, yaşanandır.

Yaşanmayan ilim geçmeyen para gibidir”

Kusura bakmayınız ama burada gördüğüm bir şey vardır,

ilmiyle amil olmayan bir nesil

Bu millete öyle faturalar kesmeye başladı ki, altından çıkılmıyor.

Bu coğrafyada; gönül katılaşmışsa, göz pınarları kurumaya başlamışsa,

Hayasızlık ve iffetsizlik başını alıp yürümüşse,

Dünya sevgisi bütün sevdaların üzerine tahtını kurmuşsa, endişe duymalıyız!

          

Bayram, bir manevi iksirdir.

İnsana, İslam boyası ile gelir,

 örf ve adetlerin güzel mayası ile gelir,

İffet ağacının meyvelerini sizlere ikram ederek gelir.

Bütün güzelliklerin sizlerle birlikte olması dileklerimle,

Bayramların bu millete hayırlara vesile olacak güzel kapıları aralamasını diliyorum.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları