Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

BARDAĞIN DİĞER YARISI

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Bardağın dolu yanında, ‘tebessüm’

Bardağın boş yanında, ‘teessür’

Üzüldüğüm nedir?

Doğrularda odaklanamıyoruz!

Affedersiniz, “yalandan yalakalığa kadar…” bir tavır.

Böyle bir tavır/ veya duruş, yaşadığımız şehre düşmanlıktır!

İnsanımıza, mesleğimize, meslek etiğimize düşmanlıktır.

Şehrin geleceğine en büyük kötülüktür.

Yıllarca söylüyoruz;

Şehirlerimiz, “nitelikli göç veriyor!”

Yıllarca alınan göç ise, “niteliksiz göç!”

Şehirlerimizin, “demografik yapısı…” sürekli değişiyor.

Şehir, medeni olmaktır. Zevk, estetik, incelik, zarafettir.

Şehir, tarih, kültür, kimliktir…

O sözlerin muhatabı, şehrimizin “erdemli insanı!”

Göçler öyle bir dalga ki, ona; “sosyal tsunami…” diyebilirsiniz.

Göçlerin sebepleri üzerinde durduk mu?

Bilimsel analizlerini yaptık mı?

Buna göre stratejiler geliştirdik mi?

Acı da olsa, “Bardağın boş kalan yarısını…” görelim!

Dertler var sa, ‘çareler…’

Düğümler var sa, ‘çözümler…’

Susan değil, konuşan ve üreten şehir diyoruz.

Bir şiirimizde şöyle sesleniyorum;

“Üşüyorum, bu şehirde artık ben

Suallerim bana geri dönüyor

Sönüyor lambaları sokakların

Perdeler çekilmiş titrer yalnızlık

Ilık güne uyanmaktır yüreğim

Yorgunluğu üzerinde nefesler

Sessizce anıları solumakta

Düşler yağmuru gönlümü ıslatır”

Bizlere azap gibi gelen, “işsizlik!”

Ve hele Üniversite Mezunu Genç İşsizler!

Bu şehirde, her adım başı açılan; “kafeler-kahveler!”

Bu şehre sevdalı aydınların, “başını döndürür!”

“İşsizliği…” kendimize dert edineceğiz ki,

“Çözüm Yolları…” üzerinde birlikte kafa yoralım!

Adam gibi/ adamakıllı projeler;

Sizlere ‘dönüşümü…’ ve de ‘katma değeri…’ olan projeler!

İstihdamın/ veya üretimin, ‘temel taşları…’ olabilecek projeler!

Şunun altını çizmek isterim;

“Elimizde un var, şeker var, yağ var…”

Hedefimiz bütün bu malzemelerle, “helvayı…” yapabilmek!

İnsanımıza, “balık yemesini…” değil,

Emeğin ürününü, “balık tutmasını…” illa ki öğreteceğiz!

Afakî düşünmek istemiyorum!

Bu konularda,  ‘hamaset…’ yapmayı da pek sevmem!

Şehrin mevcut kaynaklarının; “üretime nasıl dönüşebileceğini…”

Şehirde,  “kişi başına düşen GSMH…” nasıl yükseltebileceğimizi tartışalım!

Tarımda, Sanayide, Hizmet Sektöründe; “dönüşüm…” diyoruz!

Bardağın dolu yanında, ‘tebessüm’

Bardağın boş yanında, ‘teessür’

Bu şehirde/ şehirlerimizde; ‘ortak akla…’  ihtiyacımız var.

İnancımız, “istişare ediniz” istişare de rahmet olduğunu belirtiyor!

İstişareden kaçamazsınız… Ortak aklı terk edemezsiniz…

Bizim eksiğimiz nedir; “eleştiri kültürü…”

Atasözümüz, “bir elin nesi, iki elin sesi var!”

Kamuoyu yoklaması… Orada, ‘vicdanların sesini…’ duyabilirsiniz

O sese, canı yürekten kulak verebilmek için de, “Ömer fıtratı…”

O fıtratı geliniz geliştirelim… Zor değil; sağlıklı ve dürüst irade yeterli

Önemli projelerde ‘topluma gidilmeli…’

Bir veya iki-üç kişinin değil; ‘şehrin kanaati sorulmalıdır’

O kanaat doğrultusunda, daha verimli adımlar atarsınız…

Siyasi, İktisadi, Sosyal, kültürel ve Sportif Projelerde;

“Kamu memnuniyeti…” sorulmalı, sorgulanmalıdır…

Günümüzde artık, ‘iletişim teknolojileri…’ o kadar gelişmiş ki;

İnsanımıza bilgi akışı sağlıklı bir şekilde sağlanabiliyor.

Genç ve dinamik bir nüfusa sahibiz…

Günümüzde; ‘sanata, edebiyata, musikiye, spora…’ ne kadar önem veriyoruz!

Ne kadar emek sarf ediyoruz?

Şehrimizin; sokağını, mahallesini ne kadar gözlemleyebiliyoruz?

Yetenekli gençlerimize ne kadar özen gösteriyoruz!

Eğitimde o yetenekleri hayata hazırlıyoruz?

“Bardağın boş tarafı teessür…”

O teessürü yaşadığımı ifade etmek isterim

20-30 yıl önce sporda, sanatın yedi renginde daha fazla heyecanlıydık!!

İmkânlarımız kısıtlı olmasına rağmen…

Şu şehirde; ‘eksiğimizi de, artımızı da…’ görmek isteriz

Görmeden/ veya kabullenmeden ‘yanlışları nasıl izale edeceğiz’

Problemleri nasıl çözeceğiz!

“Bardağın diğer yarısını…” görelim

Şunu çok iyi bilelim; ‘eleştiri…’ kötüleme değildir!

Eleştiri de, “Dil’de, İş’te, fikir ’de…” ortak kanaat oluşturma!

Hangi şehrimizde; ‘tarihi kimlik’ veya ‘zevk ve estetik’ bıraktık?

Şu şehirde, ‘tarihe ışık tutacak mekânları yıktık’

Neredeyse, ‘kimlikli şehir…’ olmaktan çıktık!

Daha acısı, “Uluslararası projelere de sırtımızı döndük!”

Şehrin, “2023 yılı hedefi nedir?”

Çıtayı nerede yükselttik söyleyeyim mi?

“Söz israfında…”

Dedikodu da, “şaha kalktık…”

Sükutta, “veya tefekkür de…” yere çakıldık!

Yazarın Diğer Yazıları