Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

AYDIN HAREKÂTI ÜZERİNDE DURALIM…

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

   Günümüzün arayışında ne vardır?

“Erdemli insan…” ve “Erdemli şehir…”

Bir şehir düşününüz, bir coğrafya düşününüz;

“Eleştiriden…” eleştiri kavramından kaçar mı?

Bizim kültürümüzde, ‘istişare- şura meclisleri…’ vardır

“Ben yaptım, oldu!” diye bir mantık olamaz

Böyle bir mantığı, ‘gayrı ciddi…’ olarak görürüz

O sebepledir ki,  “Aydın/Münevver Kavramı…” çok önemlidir

Defalarca altını çizerek ifade ediyorum;

“Aksaçlı, Bilge Kişi, Kamil İnsan…”

Bu kavramların karşılığında ne vardır?

“Aydın…” ve onun eş anlamlısı olarak da kullanılan;

“entelektüel, münevver, ziyalı…”

Sözlükte ki karşılığı nedir?

“ışık alan, ışıklı, aydınlık, parıltılı…”

Daha da genelleştirirsek,

“genellikle öğrenim görmüş, çok okumuş, kültürlü, bilgili,

Görgülü, ileri ve açık düşünceli, kendisi aydınlanmış olduğu için,

 Çevresini de aydınlatabilecek nitelikte olan (kimse)”

Kanuni Asrı bu milleti zirveye taşıyan asır olarak bilinir

Bu asra nasıl gelindi?

“Aydın Hareketiyle…”

Bu millet, 13, yüzyıllarda,

Dede Korkut, Mevlana, Ahmet Fakih, Ahi Evran, Hacı Bektaş Veli,

Nasrettin Hoca, Karamanoğlu Mehmet Bey, Sultan Veled...

14. yüzyıllarda,

Yunus, Âşık Paşa, Kadı Burhanettin, Karagöz, Emir Sultan,

15. yüzyıllarda,

Kaygusuz Abdal, Hacı Bayram Veli, Süleyman Çelebi, Akşemsettin

16. yüzyıllarda,

Piri Reis, Mimar Sinan, Bakileri vesaire kendi içerisinden çıkaracaktır.

Akif’in ,  ‘muallimi’ tarif eden bir şiiri vardır;

“’Muallimim’ diyen olmak gerektir imanlı

Edepli, sonra liyakatli, sonra vicdanlı

Bu dördü olmadan olmaz; vazife çünkü büyük…”

21. asır Türkiye’sinde bizler ne yapıyoruz;

“Kura çekimiyle öğretmen ataması…” yapıyoruz!

Aydın bir nesil dediğiniz zaman neler akla gelmeli;

“Bilgiler, kültürler, ilimler, irfanlar…”

Her biri sizlere ufuk açan kelimeler ve kavramlar…

Prof. Dr. Mehmet Kaplan Hoca’dan dinleyelim isterseniz;

 “Anadolu Türk Medeniyetini yaratan bu insanları maalesef tanımıyoruz.

Zira onları tanımak bir kültür meselesidir.

 Bir Fatih’i, bir Baki’yi, bir Sinan’ı, bir Dede Efendi’yi bilmek,

 Başlı başına bir ihtisası gerektirir.

Fakat daha öncede söylediğimiz gibi onları tanımakla pek çok şey kazanırız.

 En azından kendi milletimize güvenimiz artar.

 Zira biz gerçekten büyük bir kültür ve medeniyet yaratmış bir milletiz.

Bu milletin yetiştirmiş olduğu büyük kahramanlar, din adamları,

 Şairler, mimarlar, ressamlar, musikişinaslar, devlet adamları,

Hatta olgun vatandaşlar, ustalar, zanaat erbabı da onun milli kültürüne dâhildir.

Keza bir milletin büyük adamları,

Ve sade vatandaşları da onların yarattıkları eserler gibi tanınmaya,

Kazanmaya ve çoğaltılmaya değer varlıklardır.”

Bir şehrin ileri gelenleri tasnif edildiğinde;

“Şehrin ileri gelen zenginleri, iş adamları, bürokratları,

Sivil Toplum Örgüleri,  Gazetecileri, Akademisyenleri,

Ve o şehrin kanaat önderleri…”

Kemalettin Kamu’nun güzel bir şiirinden;

“Doğu’da kırmızı, Batı’da turunç

 Yanık bir yörüğü andıran bu tunç,

Bu renk âleminde ne yok ki bizden,

 Mavi Marmara’dan, mor Akdeniz’den,

Yeşil bir köşedir, bana Bursa’dan,

Sarıda gözü var Uzun Yayla’nın,

Beyaz, Erzurum’un karları gibi..”

83 milyon insanımızı bir,  ‘yığın veya kalabalıklar’ olarak değil;

Bir muhteşem, “kilim deseni…” olarak tasvir edelim

Renkler, çizgiler, desenler, motifler her biri;

Bu milletin ruh dünyasından süzülerek geliyor…

Güçlü bir maziden, daha kararlı bir atiye doğru;

Bir gaye, bir ufuk, ulu bir niyet yürüyüşünden haber veriyor.

Bir şiirimizde ne diyoruz;

“Biz ulu çınarın iki dalıyız

Toprağa düşen ışığın alıyız

Bir büyük kovanın arı, balıyız

Yolumuz, bu ülkenin aydınlığı…

 

Ayrılık, ikilikler düşmanımız

Birlikten gayri olmasın anımız

Besmelesiz doğmasın güneşimiz

Yolumuz, Türkiye’nin aydınlığı…”

Bir İrfan sahibi insanımız ne diyorlar;

“Vicdanın ziyası ulûm-u diniyedir.

Aklın nuru fünun-u medeniyettir.

İkisinin imtizacıyla hakikat tecelli eder.

Ayrıldıkları vakit, birincisinde taassup,

İkincisinde hile ve şüphe tevellüt eder.”

13. yy’lardan 21. yy ‘lara gelinceye kadar,

Anadolu’yu aydınlatan tarihi kimliklere bakıyoruz;

“yaşadıkları asırda milletimizin huzuru, mutluluğu,

Birliği ve beraberliği için nefeslerini tüketmişlerdir.

Bilgileri, hünerleri, sanatlarıyla karanlığa ışık tutmuşlardır.”

Bir şairimiz ne diyorlar;

“Dinle özsüm al nasihat/ dağları da kış incitir

Cahil ile etme sohbet/ Her sözü bir baş incitir”

Bizim en fazla üzerinde titrediğimiz kavram; “Aydın Kavramı…”

O kavramın sözlük anlamı neydi;

“ışık alan, ışıklı, aydınlık, parıltılı…”

Sabah güneşinin doğuşunu şöyle bir nazar ediniz?

Karanlıkları yırta yırta; ‘ışığa süzülüyorsunuz’

Sizlerde, bir iç aydınlığı; bir iç huzuru doğuyor!

Bu ülkede, ‘dönüşümü de…’ ‘değişimi de…’

Tarih bizlere ışık tutuyor; “Aydın Hareketiyle…” sağlayabiliriz.

İçinizi ferahlatacak bir ifade ile sözümüzü bitirelim;

“Gözünüz, gönlünüz ve ufkunuz aydın olsun Türkiye’m!”

 

Yazarın Diğer Yazıları