Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

ANASIR KAVRAMI

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Anasır sözlükte, “asıl, kök, soy; şeref, asalet” manalarına geliyor

Anasır, “unsur” kelimesinin çoğuludur.

Anasır-ı Erbaa, “dört öğe”, “dört element” demektir.

Yerkürenin oluşumunu sağlayan dört ana unsur/öğe/element

Anasır-ı Erbaa “toprak, su, hava ve ateşten ibarettir.”

Asrımız, ‘bilgi asrı’

Dört elementin sayısı şimdilik demekle yetiniyoruz, ‘121’

Sürekli elimizde taşıdığımız cep telefonu, ‘kırk element içeriyor’

Sıklıkla bir ifade kullanırız, “Doğa Hepimizin…”

Doğa hepimizin…

“İnsanda arz gibidir…” sözü o kadar önemlidir ki…

Mü’minûn Suresi 12. Ayette ne buyruluyor;

“Andolsun ki biz insanı çamurdan süzülmüş bir hülasadan (özden) yarattık”

İfademizi tekrarlıyorum, “şu beden de arz gibidir!”

Vücudumuzu nasıl koruyorsak, arzı da/ yerküresini de aynı şekilde koruyacağız!

Bu bir şuurdur… Bu doğal bir reflekstir…

Hayatı öğrenelim… Kâinatın nasıl tezyin edildiğini öğrenelim…

Anasır-ı Erbaa, ‘dört öğe’ ‘dört element’  ‘dört güzeller’ demek.

Toprak, su, hava ve ateş…

Yerkürenin oluşumunu sağlayan dört unsur…

Bir Veli ne diyor; “Ziya, hava, su ve toprak gibi,

Kuvvetli ve şümullü dört anasır-ı esasiye olan;

Hikmet, adalet, inayet ve merhametin hakikatleri…”

İçerisinde yaşadığımız çevremize karşı/ yerküresine/ arza karşı;

İlimle, adaletle, iyilikle ve şefkatle yaklaşacağız…

Bizleri kuşatan çevremize karşı, ‘sevgiyle…’ yaklaşacağız

Taşı, toprağı, bitkiyi, hayvanı, eşyayı seveceğiz!

Asla ve kat’a, ‘asi olmayacağız…’

Mümin Suresi 57. Ayette ne buyruluyor;

“Gökleri ve yeri yaratmak, insanları yaratmaktan daha büyük bir iştir.

Ama insanların çoğu gerçeği bilmezler”

Kur’an bizlere, ‘ilimde derinleşmeyi…’ ister.

Bakara Suresi 22. Ayette şöyle buyrulur;

“O, öyle bir Allah’dır ki yeryüzünü, sizin (fayda ve rahatınız) için bir döşek,

Semâyı (göğü) bir bina yaptı ve sizin için, gökten bir su indirdi de,

Onunla türlü mahsullerden bir rızık çıkardı.”

İnsan, ‘Kâinatın bir cüzüdür’

İnsanın yaradılışıyla, kâinatın yaradılışında; ‘mükemmel bir uyum’ vardır.

Bakara Suresi, 29. Ayette şöyle buyrulur;

“O (Allah) ki; yeryüzündeki şeylerin hepsini sizin için yarattı…”

İnsanın o nimetlerden istifade etmesi…

Dışarıdan aldığı, ‘besinler…’ vücutla bütünleşiyor!

Doğadaki, o mükemmelliği çok iyi gözlemlemeliyiz…

Kıyamet Suresi 36. Ayette de şöyle buyrulur;

“İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır?”

Evet! İnsanı kuşatan dört element, “toprak, su, ateş, hava!”

 

Kimsenin doğayı kirletmeye hakkı ve hukuku olamaz…

Dağlar, nehirler, vadiler, ovalar…

Ve soluduğumuz hava…

Kirlenmesine nasıl izin verebiliriz?

Ormanlar,  ‘akciğerlerimiz…’

“Küresel Kirlenme…” 

Bu kavramın öznesinde, ‘insanlığı tehdit…’ vardır!

Rusya da, ‘Çernobil Faciası…’

Hindistan’da, ‘Bopal trajedisi…’

Romanya’da, ‘siyanürlü felaketi…’

Sayın sayabildiğiniz kadar…

İnsan ve Çevre bir bütündür!

Çevre felaketi, insanlık felaketi demektir…

Öncelikle,  ‘sağlıklı yaşama…’

Soluduğunuz hava da, ‘güvenilir olma’

Toprağı nasıl katlediyoruz?

Hiç çekinmeden ve sıkılmadan,  ‘kirleterek…’

Bilerek, ‘anız yakmak…’ katliamdır!

Meyve, sebze ve hububat için kullanılan zehirler…

En büyük katliam nedir;

“Sanayi atıklarının önlenemeyen katliamı…”

Çevre konusunda ideolojiyi hiç düşünmedim…

Çevre konusunda, ‘siyasi yaklaşımlarda…’ umurumda değil

Kim olursa olsun,  “çevreyi katledenlerin…” kesinlikle karşısındayım!

Sorarım sizlere,  ‘Küresel ısınmanın sebepleri…’ nelerdir?

Son yıllarda giderek artan;  ‘doğal afetler…’ felaketler!

Kasırgaya dönüşen rüzgârlar…

Canlar alan, ‘sel felaketleri…’

Gözlerin aşina olmaya başladığı, ‘hortumlar…’

Bütün bunlara, ‘doğanın intikamı mı…’ diyelim!

Defalarca altını çiziyorum; “Doğa hepimizin…”

Umursamaz bir şekilde, hareket edemezsiniz!

Rant, başta İstanbul olmak üzere Anadolu şehirlerini ne hale getirdi

Marifet mi, “15 ila 25 kat arasında değişen binalar dikmek!

İnsanlar nasıl birbirlerine saygılı ise;

Mekânlarında belli bir kimliği saygınlığı olmalıdır!

Tarihi/ kimlikli eserlere baktığınızda,  ‘gözleriniz yorulmaz’

Toprağın kokusundan giderek uzaklaşan, ‘yüksek binalar…’

İnsana estetiği, tevazuu, hoşgörüyü, saygıyı unutturan; ‘yükselen binalar’

Şehrin; şehirlerin önünde; bir duvar misali …’ yükseliyor

Binalar, ‘birbirinin önüne geçiyor’

Ruhunuzu boğuyor…

İnsana, eşyaya ve çevreye zarar vermeden;

Kaynaklarımızı en sağlıklı bir şekilde nasıl kullanabiliriz?

İnancımız, “Vatan sevgisi imandandır!” diyor

Toprağında;  ‘kanımız, alın terimiz, ecdat hatıralarının saklandığı…’

Coğrafyayı vatanlaştıran bilumum değerler…

O değerlere bizler elbette ki, ‘sevgiyle ve saygıyla yaklaşacağız’

Her birimiz, ‘Millet Olma Şuurunda…’ olacağız…

Şunu da iyi bileceğiz,  ‘illet...’ bir hastalık/ veya zillettir…

Vatan Coğrafyasını ne ile bütünleştiriyoruz;

“gönlümüzle…” yüreğimizle, sevdalarımızla…

Bir Şiirimizde Ne Diyoruz?

 

YA HABERDAR EDER SENİ!

Hava, Su, Ateş ve Toprak,

Ya, derbeder eder seni!

Bir büyük azap gününden

Ya, haberdar eder seni!

 

Her katmanı tarih yatar

Her kıssa nasihat satar

Doğan her gün, bir gün batar

Ya,  haberdar eder seni!

              Ya, derbeder eder seni!

 

Gökte, filo filo kuşlar

Pişkin tuğladan taşlar

Düşerken yarılır başlar

Ya,  haberdar eder seni!

              Ya, derbeder eder seni!

 

Her mevsimin bir rengi var

Her zamanın bir dengi var

Verilmiş hesabı, cengi var

Ya,  haberdar eder seni!

              Ya, derbeder eder seni!

 

Düşlerim kayar: yıldız yıldız!

Düşerse yerlere bir yıldız

Doğar içime; ay yıldız

Ya,  haberdar eder seni!

              Ya, derbeder eder seni!

 

Yazarın Diğer Yazıları