Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

AHİ EVRAN RUHUNA SAHİP OLMAK!

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

 13.asrın Anadolu tarihinde çok önemli bir yeri vardır.

Doğuda Moğol istilası, Batıda ise Haçlı Seferleri ile ‘can boğaza dayandığı’ zamandır!       

Bu devrin büyük âlimlerinden ve ‘vatan müdafaasında’ şehit olan Ahi Evran’ı,

 Bütün Anadolu insanının ve özellikle, ‘meslek erbabı’ esnafımızın imrenme/özenme

 Ve bağlılık noktasında Ahi Evran Ruhuna sahip olması,

O ruhla mesleğini yani ‘ekmek teknesini’ sevmesi, aleme sevdirmesi ne güzel olur!

          

Asrın Velilerinden Muhyiddin’i Arabî ve Hocası Evhadüddin ile birlikte Anadolu’ya gelen

Ahi Evran, başta Fahreddin-i Razi olmak üzere asrın birçok büyük âlimlerinden,

 Akli(fen) ve nakli(dini) ilimleri öğrenmiştir.

Kırşehir, bu güzel insanın mekân tuttuğu özge diyardır.

Tasavvuf yolunda, Ahmet Yesevi Hazretlerinin derin izlerini görmekteyiz.

          

Ahi Evran eşi Fatma Hanım ile birlikte Anadolu şehirlerini dolaşmıştır.

İlk defa, iman ve İslam atlası coğrafyasının en nazende gül bahçesi olarak tasvir edilen,

Güzel Anadolu’da, esnafı teşkilatlandırdı!

Çok hassastır, Moğol tehlikesine karşı Anadolu esnafının verdiği kahramanca direnç takdirlere şayandır.

Devlet güçlerinin yanında emeğinin hakkıyla, sanatının verdiği ilhamla hayata yürüyen bu yürekli insanlar,

Vatan savunmasında, ‘milis güç’ olmuşlardır!

Âlim ve feyiz sahibi bu güzel insan vatan savunmasında şahadet şerbetini içmiştir!

          

Ahi Evran’ın hanımı, Fatma Hanım’da kadınlar arasında teşkilatlanmayı sağlayan şahsiyet olarak,

‘Bacıyan-ı Rum’ olarak anılmıştır.

          

Ahi Evran, bir sanatkârdır.

Bir milletin sanatla yürüyeceğini ve sanatla, ‘eserden müessire’ ulaşacağını gayet iyi bilir.

Dinimiz, “Rızkın onda dokuzunun ticarette olduğunu” belirtir.

Bizim inancımız, helal bir çizgi üzerinde yürüyen tacirleri teşvik ediyor.

          

Ahi Evran Ruhunda, Anadolu esnafının mükemmeliyeti vardır.

‘kardeşlik’ şuurunun önemi vardır.

Fatih’in İstanbul’u fethedişinde ki sırlarının biri de, esnafın ne derece;

Kendi içerisinde ahenkli bir dayanışma sergilediği, dışında ise ticari ahlakı koruduğu sıkça anlatılır.

          

Ahi Evran ruhunda ne vardır; meslek ve sanat sevgisi!’

O sevgi ile halka ve etrafına yöneliş!

O yönelişte ki, şükür edası!.. Niyet hayırlı oldu mu mutlaka akıbette hayırlı olur!

          

Bizlerin yaşadığımız şehirde olsun;

Anadolu’muzun herhangi bir ilinde/beldesinde olsun bütün arzumuz nedir;

Bu meslek kuruluşunun kendi ulvi gayesi ile Türkiye’yi büyük ufuklara götüreceğidir.

          

Burada şunu belirtmek isteyeceğim, hayatın iki önemli parçasından birinin sabır, diğerinin şükür oluşudur.

 Ve her halükarda, ekmek teknesine sahiplenme!..

O teknenin alabora olmaması için gerekli bütün ihtimamı göstermesi!..

Kendisi kadar, komşu esnafını/sanatını/mesleğini koruması!..

Helal ve haram çizgisi üzerinde; esnafımız,

Bu dünyada sırat köprüsünden nasıl geçileceğinin sırrına da vakıftır herhalde!..      

Doğruluk, dürüstlük, sadakat, işine bağlılık, ehliyet, liyakat gibi kavramları,

 Hayat elbisesi olarak üzerine geçiren esnafımıza ne mutlu!

 

 

 

 

AĞIN’A HASRET…

Ak topraklar üzerinde uzanır

Karasu vadisine açılan kapı…

İlim, hikmet, marifetle bezenir

Birlikten gayri yoktur handikabı…

 

Ağın, gönül muallimi ülkemin

İnsanıyla kadirşinas ve emin

Vatan sevdasıyla en kutlu zemin

Huzurdan gayri yoktur handikabı

 

Bademi, üzümü, narı, leblebisi

Asil,  vakarlı kimliği, çelebisi

Çevresine her zaman galebesi

Güvenden gayri yoktur handikabı

 

Vefa bayrağı Ağın’ın arması

Canlar pahası sözünde durması

Şehitlik makamı onda sorması

Gazadan gayri yoktur handikabı

 

Bedri,  hasretini çektiğim Ağın

Gönlümde cennetten köşedir Ağın

Toprağı, havası, nicedir Ağın

Sevdadan gayri yoktur handikabı

(B. Keleştimur)

NERDE BİR AĞIT

Nerede bir kâğıt, nerede bir ağıt

Kederden dolu düşler orda, oku…

Yaydan çıkan oku, Kafkas’ta bulur

Kanlarını sebil yapan bir doku…

 

Kırmızı karanfil, güller arası

Elif der, yürek çarpan rüyası

Yoktur, şahadetten gayri boyası

Kendi şarabını doldurur saki…

 

Meydan meydan gez vatan toprağını

Gör, burçlarda gizemli bağını

Efsanelerle süsler çağını

Bulunmaz sözümde bir ses afakî…

 

Bayrak dalgalandıkça güzelleşir

Dost, manası derin sözde halleşir

Kaderi bu ya, kederi bölüşür

Bölüşür, ruhumda taşır misakı…

 

Nerede bir ağıt, orda destanım

Bin yıl uğrunda iz sürdüğüm anım

Canımdan toprağıma düşen kanım,

Elbet şehadetle kalacak baki…

 

Bedri, bu hal başka âleme taşır

Kalbe ilham düşer,  dilime taşır

Âdem,  bilsin diye kaleme taşır

Kalem eyler cümle ahvali naki…

 

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları