Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

26 AĞUSTOS 1071'LERDEN 1922'LERE…

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Sevgili okurlar, “Malazgirt’i yaşamak, milletçe tarihe uyanmaktır!”

26 Ağustos 1071, “Malazgirt Zaferi!”  zaferlerin anası olarak bilinir.

Bu zaferle, “fetih süresi…” hafızalara gelir;

“İnnâ fetahnâ leke fethen mubînâ(mubînen).

Mealen, “doğrusu biz sana apaçık bir zafer sağlamışızdır”

O zaferle birlikte, Anadolu’nun kapıları bu millete açılacak!

O zaferle birlikte, Anadolu bu millete kutlu bir vatan olacak!

Muş Eski Belediye Başkanı Necmettin Dede,

“Malazgirt Zaferi için…” şunları söylüyordu;

“Bu Zaferi Hıristiyan Dünyası Kazanmış Olsaydı;

Malazgirt’i kendilerine, “kutsal mekân!” yaparlardı”

Malazgirt’te, “Anadolu Fetih Müzesi…” yapılmalı…

Bu büyük zaferle ilgili,

Çizgi filmler, senaryolar, belgeseller, diziler vs. hazırlanmalı…

Şiir,  Hikâye, Roman yarışmaları düzenlenmeli…

Artık 83 milyon insanımız bu büyük zafere;

Bu milletin, “9 asrı aşan tarihi yürüyüşüne…” yoğunlaşmalı!

 

9 Asrın serüveni, “Ağustos Ayı’nda Zaferlerle Taçlanır!”

Bu kutlu Yolculuk bizleri;

Kosova’ya (1389),Otlukbeli’ne (1473),Otranto’ya (1480),

Çaldıran’a (1514),Mohaç’a (1526),Mercidabık’a (1516),

Kıbrıs’ın Fethine( 1571),Erivan’ın Fethine (1635),

Çanakkale Conkbayırı Zaferine(1915), Erzurum Kongresine (1919),

Ve ‘mukadder gün olan’ Büyük Taarruza (1922)  götürecektir.

Zaferler halkalarını birbirine ekliyoruz…

Her zaferle, bu millet tarihin seyrini değiştirecektir.

Malazgirt’te, Kocatepe’de, O mukadder olan tarihi zaferlerde;

Bu millet, ‘o meydanlarda’ kendisi oldu! Kendisini yaşadı! Tarihi hatıralarıyla buluştu!

Ahmet Kabaklı Hoca, “tarihin seyrini değiştiren büyük zaferleri anlatırlarken…”

Malazgirt-1071, İstanbul’un Fethi (1453), Tarihin zor geçidi Çanakkale,

Ve Milli Mücadele Yıllarını anlatırlarken, “ALPEREN RUHUNDAN” bahsederlerdi

O şuuru, ‘9 asrı tefekkür ederek yaşamak’ geleceğe uyanmaktır.

 

Hüseyin Nihal Atsız Malazgirt Zaferi için,

“Ağustos, tarihimizde mühim ve şanlı bir aydır.

26 Ağustos 1071 ile 30 Ağustos 1922, aynı düşman millete karşı iki büyük

 Ve örnek zaferin kazanıldığı dönüm günleridir.

Birincisi, millî şuurun da şimşek gibi çaktığı bir gündür.

İkincisi, en bitkin zamanımızda bile neler yapabileceğimizin tanığıdır.”

Her iki Zaferin birleşen özellikleri vardır,

Birinin vatan yapan, diğerinin ise vatan kurtaran zafer oluşudur…

Tarihler aynı zaman diliminde kesişir;

26 Ağustos 1071’de; Türkiye Devletinin temeli atılmış, Anadolu’nun Türklüğü tescil edilmiş..

26 Ağustos 1922’de, Devlet yeniden kurulmuş, vatan bütünlüğü ebediyen parçalanmayacak şekilde sağlanmıştır.

Bir değerli tarihçimiz; “İstiklal savaşı yalnız Yunanlılara karşı değil;

İstilacı, emperyalist bütün batı dünyasına karşı kazanılmıştır.

Onun temelinde Türk’ün istiklal aşkı, hür yaşama azmi vardır.”

Düşman aynıdır; ‘sömürgeci istilacı,  şer ittifak…’

 

9 asrın serüveni bizlere “Anadolu’nun zor bir coğrafya olduğunu anlatır!”

O zorluğu idrak edebilen gayret, hamiyet, heyecan, milli şuura sahip olmak…

Bizler Malazgirt’ten Çanakkale’ye; Çanakkale’den Sakarya’ya geldik…

“Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır.

Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz.”

İradesi, o şuurun fırtınaya dönüştüğü zaman dilimidir,

Bu ülke insanı, Doğusu ve Batısıyla, Kuzeyi ve Güneyiyle,

Malazgirt’i ve Çanakkale’yi, Onda ki ruhu gibi bilmelidir…

Malazgirt Zaferinin Kumandanı, Alparslan ve O’nun yol arkadaşları…

Afşin’i, Sav Tigin’i, Sunduk, Gevher Ayin, Ay-Tigin, Tarang-Oğlu, Ahmet-Şah,

Dilmaçoğlu Mehmed, Dudu-Oğlu, Kutalmışoğlu Süleyman, Artuk, Tutak,

Danişment, Saltuk, Mengücek, Çavlı, Çavuldur ve Porsuk gibi iş bilir komutanlar;

Bir rüya âlemi değil, bir hakikate, bir büyük fethe gönül koyacaklar,

Anadolu’yu bizlere vatan yapmaya birlikte and içeceklerdir! 

Alparslan’a, “Cihan Sultanı” ismi verilirken, bir Türk Nehri olan Yeşil Tuna’yı,

 Ve Cihan Padişah’ı Sultan Süleyman’ı tahayyül ederim.

“Ebu’l-Feth”(fetih babası) ismiyle, bir çağ kapatıp da yeni bir çağ açan Fatih’i hatırlarım.

“Sultanu’l Âdil” ismiyle de, bu milletle bütünleşen tarihi sıfatı yaşamaya çalışırım. 

 

Malazgirt’i düşünürüm, gönül köprüsüyle,

Tarihin altın sayfalarını, ‘Koklamak’ isterim…

Ve özellikle de sorarım, Malazgirt’e bizler neler verdik!

Bu tarihi şehri, ne kadar, ‘inşa…’ edebildik…

Ne kadar görebildik, ne kadar gösterebildik…

Destan Şairimiz Malazgirt’teki ruhla seslenirler;

“Yiğitler kan döker, Bayrak solmaya 

Anadolu’m başlar vatan olmaya 

Kızılelma ya hey! Kızılelma ya 

En güzel marşını vurmada Mehter 

Ya Allah Bismillah Allahu Ekber 

 

Önde yalın kılıç Türkmen Başbuğu 

Ardında Oğuz'un ellibin tuğu 

Andırır Altay'dan kopan bir çığı 

Budur Peygamberin övdüğü Türkler 

Ya Allah Bismillah Allahu Ekber”

 

Arif Nihat Asya, Malazgirt’te başlayan serüveni dillendirirler;

“Torunlarım dört yana, kol kol, gitsin; 

Malazgirt’ten İstanbul'a yol gitsin! 

Gelip sana çarpan gücü, yavaştan

Anlamazsa, haritadan sil, gitsin!

 

Şehitlerim, Tanrı'ya, al al, gitsin, 

Yaralıma su verene bal gitsin!

 

Dilaver Cebeci’nin “Türkiye’m” şiiri büyük bir sevdanın resmidir;

“Baş koymuşum Türkiye'min yoluna

Düzlüğüne, yokuşuna ölürüm,

Asırlardır kır atımı suladım.

Irmağının akışına ölürüm.”

 

Coğrafyanın Vatan Oluşunun Kutlu Yolculuğunun Romanı…

1971 tarihinde Malazgirt Zaferinin 900. Yıldönümünde;

Mustafa Necati Sepetçioğlu, “Kilit…” verdiği isimle;

Bu milletin tarihi romanına imza atacaklar…

O tarihi seri içerisinde; “Kilit (1971), Anahtar (1973), Kapı (1973), Konak (1974),

Çatı (1974), Üçler-Yediler-Kırklar (1975),  Bu Atlı Geçide Gider (1977),

Karanlıkta Mum Işığı (1978), Darağacı (1979),

Sabır (1980), Ebem Kuşağı (1989), Geçitteki Ülke (1980)

Şurası bir gerçek; “Şiirsiz, sanatsız, edebiyatsız, hissiyatsız tarih anlatımı olmaz…”

 

Anadolu’ya, Türk’ün ‘Ana Vatanı…’ dedik;  Şefkati solukladık…

Orta Asya’ya, ‘Uluğ Türkistan’ veya ‘Ata Yurt’ dedik!

Köklerimizle birlikte, Şefkati Âlem…

Balkanlara, ‘Evlad-ı Fatiha’n Yurdu ’dedik; Cihan Devletine açılan yol…

Ve Kıbrıs’a, ‘Yavru Vatan’ dedik… Anadolu’ya, ‘emniyet kemeri…’

Bütün bu yollarda, Malazgirt en soylu rıhtım…

Anadolu’yu vatan yapan, “Sahabe Meşrepli,

Ocaklı ve Otağlı, Yesevi Ocaklı, Yunus Dilli…” 

Cihangirlerin, ‘Fetih Türküsü…’

O türküyü, Sadece 83 milyonla değil; Gönül Coğrafyamızla birlikte,

‘Asırların Nağmesi’ olarak, Birlikte yâd etmeliyiz…

Malazgirt’te, 9 Asrın ‘tefekkürü’  Anadolu’nun ruh iklimi vardır…

O iklimi, bugün daha fazlasıyla yaşamaya ihtiyacım var!

Anadolu’da ki, 9 asırlık ‘destanı…’  okumaya,

Okutmaya, onunla yaşamaya ihtiyacım var!

Bu millet Malazgirt’e çok yüksek bir medeniyetle, ilimle, kültürle geldi…

Bu dönemler Avrupa’nın ‘karanlık çağıdır’

On birinci Asır, Doğu’da Medeniyetin; Batı Dünyasını derinden sarsacak bir asırdır!

Gazali, Farabi, Biruni, İbn-i Sina, Ömer Hayyam, Abdullah Barani, İbn-i Rüşt,

El-Harezmî, Şehristani, Abdurrezzak Türkî, Fahrettin Razi, Kaşgarlı Mahmut,

Yusuf Has Hacip, Zemahşeri gibi isimler dönemin ak yüzleridir,

Gökteki yıldızlar misali zamanın kandilleridir.

Maveraünnehir’den batıya doğru yürüyen ‘Medeniyet Süvarisi…’

İlim ve Sanatın kabından taşan, her biri cihana ayna olabilecek asil yüzlü akça şehirler…

O ruh, O muazzam iklim, güneşin yol aldığı istikamete doğru dağlar gibi yürüyordu.

Tıpkı şehirlerin, nehirlerin, deryaların bir vecd halinde yürümesiydi.

O kutlu yürüyüşün, kutlu ovasında tarihin seyrini değiştirecek bir imtihandır, Malazgirt!

O sebepledir ki, ‘Fetihlerin anası’ ‘Zaferlerin anası’ diyoruz, Malazgirt’e!

Şimdi daha zindesin; ifademde sen, gönlümde sen, mahşerimde sen varsın.

 

Malazgirt Belediye Başkanı Cengiz Altın ne diyorlar;

“Malazgirt sadece Malazgirtlilerin değil.

Malazgirt bütün Türkiye´nindir, bütün İslam âleminindir.

Malazgirt kutsal bir şehirdir, bir Kudüs´tür, bir Mekke´dir.

Malazgirt’i, “Gönül Coğrafyamızı buluşturan tarihin cazibe merkezi…”

 

Allah Resulü (sav) 8 asır öncesinde; “İstanbul’un fethini!” müjdeliyor!

“Ne mutlu o askerlere… Ne mutlu o kumandana…”

O askerler, o her biri sevda erenleri şehadeti biliyorlar!

1071’lerden 1453’lere;

İstanbul’un kapılarının, “Malazgirt’te açılacağını!” biliyorlar!

O sebepledir ki, Malazgirt; ‘Zaferlerin Tacıdır’

Malazgirt, “coğrafyayı vatan yapan kutlu yürüyüşün adı…”

O yürüyüşe ‘sadıkane bir yar’ olmak isteriz

Şehitler, Sadıklar, Sıddıklar, Âlimler ile aynı evla yolda yürümek…

Niyetim halistir Yarabbi!  İstikametimizi doğru, akıbetimizi hayırlı eyle (âmin)

Hitabına sadakatle sarılan Sultan Alparslan, Gaza Meydanında,

Ya Rabbi! Sen'i kendime vekil yapıyor, azametin karşısında,

 Yüzümü,  yere sürüyor ve Sen'in uğrunda cihat ediyorum.

Ey Allah'ım! Niyetim hâlistir, bana yardım et,

Sözlerimde hilâf varsa beni kahret!"

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları