Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

24 TEMMUZ TARİHİ VE BASINIMIZ ÜZERİNE…

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

                             

24 Temmuz 1908 Tarihi, “Basınımızda Sansürün Kaldırılması!”

Bu vesileyle, basınımız üzerine şöyle bir dertleşelim

Dertleşmek derken birlikte, “tarihe yolculuk…” yapalım!

Şunu bilelim, aksakal gazeteciler için, “şehrin hafızası…” der.

Doğal ve yerinde söylenen bir söz/kelam!

40 yıl, 50 yıl, 60 yıl; yazan-çizen-haber peşinde koşan bir gazeteci düşünün!

İlmi literatürde bile bu kişiler, “kaynak kişi…” olarak isimlendirilir.

Gazetecilik gerçekten, “soylu bir meslek…”

“Uzun ve ince bir yolda…” tabir yerinde ise, “bir vakanüvis…” gibi,

Gazeteci; “Her gün yeniden doğar…” kavlince zamanı bir dantel gibi işler…

Medyanın tarifini şöyle gözleriniz önüne getiriniz…

O tarifte,  ‘üç önemli sorumluluk…’ sizleri ilkeli insan yapmaya yetecektir.

O sorumluluklar; “eğitmek, bilgilendirmek ve eğlendirmek…”

Bütün bunları,  “asrın en son teknolojilerini…” kullanarak ifa ediyorsunuz!

İnsanlık tarihinde,  “icatları ilk uygulayanlar…” gazetecilerdir!

Onlar, tarihinde; “bilge kişileri…” olarak anılırlar.

 

Bizde ilk matbaayı,  “azınlıklar” getirdi

Musevi Hahamı Gerson, 1493 tarihinde

İlk Ermeni basımevi 1567 yılında, İstanbul Kumkapı’da…

İlk Rum basımevi, Metaksas adlı bir Rum Papazı, 1627 tarihinde

Bizde İlk Matbaa, ‘üç asır sonra…’İbrahim Müteferrika tarafından,

“1727 tarihinde…” gelecektir.

 

Matbaa ile ilk akla,  “gazete…” ve “dergi…” gelir!

Avrupa’da, ilk günlük gazete; “1704 tarihinde İngiltere’de…” yayınlanır.

Basın tarihini konuşurken veya anlatırken, ‘içim cızz…’ eder.

Bizde ilk gazete; matbaanın gelişinden “bir asır sonra…”

1 Kasım 1831 tarihinde…” ilk Türkçe Gazete  “Takvim-i Vakayi” ismiyle yayınlanır.

Bu gazete,  Padişah 2. Mahmut tarafından çıkartılacaktır.

O sebepledir ki, bu gazeteye  “resmi gazetenin atası” ismi de verilir.

 

Diğer 2.Türkçe Gazete, “Ceride-i Havadis”

Bu gazeteyi, İngiliz Morning Herald’in muhabiri,

“William Churchill tarafından 31 Temmuz 1840 tarihinde” yayınlanır.

Basın tarihimizde,  “Kapitülasyonların hediyesi”  olarak da anılır.

Bu gazetenin apayrı bir hikâyesi vardır…

 

24 Temmuz tarihinin önemi üzerinde ifadelerimizi yoğunlaştırırken,

Türk Basın Tarihini şöyle bir göz atalım diyorum.

Türk Basın Tarihini ilk yayın hayatıyla birlikte başlattığımız;

“İlk fikir gazetesi,  Tercüman-ı Ahval (21 Ekim 1860)

1860 tarihi basın tarihimizde önemli bir dönemin de başlangıcıdır;

Bu tarih, “Vilayet Matbaalarının da kuruluş tarihidir”

Artık, Türk Basın Tarihinde;

İlk yasaklar (Fransız Ceza Kanunu 1858)

İlk Basın Tüzüğü (1864)

İlk Basın Cemiyeti  (1865)

İlk defa Gazetelerin kapatılması (Muhbir ve Tasvir-i Efkâr-1867)

İlk Sürgünler (Ali Suavi-Namık Kemal- Ziya Paşa) bu tarihlerdedir.

1878-1908 yılları, 30 yıl aralıksız olarak,

Siyasi Tarihimizde, “İstibdat Dönemi”

Basın Tarihimizde,  “Sansür Dönemi” olarak isimlendirilir.

2. Meşrutiyet’in İlan Tarihi olarak bilinen;

“24 Temmuz 1908 tarihi…” Basın Tarihimizde;

“Sansürün kaldırıldığı gün” Basın Bayramı olarak da kutlanmaktadır.

 

 

Yazımızın bir yerinde ne demiştik;

Bizler basın tarihimizi, “İlk fikir gazetesi Tercüman-ı Ahval” ile birlikte,

“21 Ekim 1860 tarihinde…” başlatıyoruz.

“160 yılı bulan…”  “6 nesli…” çerisinde barındıran bir;

“Med-Cezir olaylarını anımsatan…” inişli-çıkışlı basın tarihimiz!

Rustov; Türk siyasal yaşamını “genişleme” ve “kısılma” kavramlarıyla izah eder.

Yani,  “demokratik hak ve hürriyetlerin artması veya kısılması…” olarak;


  1. g (1865-1878)

k (1878-1908)


  1. g (1908-1913)

k (1913-1918)


  1. g (1918- 1923)

k (1923-1945)


  1. g (1945-1954)

k (1954-1961)


  1. (1961 ve sonrası yıllar)

160 yılı bulan Basın Tarihimizde Sansür Dönemleri incelendiğinde,

24 Temmuz 1908’lerden sonra artık gazeteci için,

“SANSÜR YOKTUR” demek biraz da aldatıcı olacaktır…

“1878-1908, 1913-1918, 1923-1945, 1954-1961…”

Gazeteciler için sıkıntılarla dolu dönemlerdir…

O dönemleri, ‘bu milletin hafızasında’ ve ‘resmi kayıtlardadır’

Türkiye’de gazetecilik, “1938 yılına kadar iş yasası kapsamında bile değildi.”

İlk yasa, 1938 yılında “Basın Birliği Kanunu” ile yapılacaktır.

Basın Birliği kurma düşüncesi de,

“25 Mayıs 1935’te toplanan Basın Kurultayı’nda” ortaya atılacaktı!

Kongrede belirlenen eğilim doğrultusunda 3511 Sayılı Basın Birliği Kanunu,

29 Haziran 1938 tarihinde kabul edildi ve 14 Temmuz 1938’de yürürlüğe girdi.

II. Dünya Savaşı, 20. yüzyılda dünya çapında yapılan iki savaştan ikincisi olup,

Dünya milletlerinin çoğunun yer aldığı,

1939'dan 1945'e kadar süren küresel bir askeri çatışmadır.

Bu yıllar, Türk Basın Tarihi açısından da, sıkıntılarla dolu yıllardır.

14 Mayıs 1950 tarihinde, “Demokrat Partinin İktidara Gelmesiyle…”

Kısa bir süre sonra, “15 Temmuz 1950’de yeni Basın Kanunu” kabul edilir.

Ve özellikle de, “13 Haziran 1952’de çıkarılan 5953 sayılı Basın Kanunuyla…”

Gazeteciler ilk defa, “Sosyal Güvenlik Kapsamı” içerisine alınacaklardır.

Bu kanunla gazetecilerin elde ettiği haklar;

“Sendika kurabilmek, Sosyal sigortalardan yararlanmak,

İşverenin gazeteciyle yazılı iş anlaşması yapması zorunluluğu,

 İş anlaşmasını bozmak isteyen gazete sahiplerinin gazeteciye,

 Kıdemine göre tazminat ödemesi,

Haftalık tatil, yıllık ücretli izin kullanma haklardır”

Türk Basın Tarihinde, “bir dönemdir…”

Bu dönem geleceğe ışık yakacaktır!

Çalışan Gazetecilere, ‘geleceğe ait’ yol gösterecektir.

27 Mayıs 1960 tarihinden itibaren, “Basın yasakları kaldırılır”

Ve iki önemli kanun çıkarılır;

Bunlardan biri 5953 sayılı Kanunu değiştiren

Ve “Fikir İşçileri Kanunu” olarak isimlendirilen 212 sayılı Kanun’dur.

Diğeri ise Basın İlan Kurumunun kurulmasını öngören 195 sayılı Kanun.

Basın tarihimizde, ‘üç önemli gün…’

21 Ekim 1860 tarihi, İlk Fikir Gazetesinin Yayınlanması…

10 Ocak  “Çalışan Gazeteciler Bayramı

 “24 Temmuz 1908 tarihinde; “BASINDA SANSÜRÜN KALDIRILIŞI”

Bir ülke, ‘demokratik kültürle’ gelişebilir.

O kültür elbette ki, “milli” olmalıdır.

Milletinin, “değerleri üzerinde” inşa edilmelidir.

Öncelikle ‘insanı’ insani değerleri koruyacağız!

Bu toplumda, ‘bilge insana’ ihtiyacımız var.

Bu toplumda, ‘hakkı, hukuku, adaleti yaşatan’ bireylere ihtiyacımız var.

Yazarın Diğer Yazıları