Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

SOMURTAN BİR ASIRDAYIZ…

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Bin ahı, tebessümle ağırlar

 Latife sitemi, vakarla karşılar,

Nazarlar! Kâh Hüseyni makamı,

Kâh Uşşak; dem dem içirir, sızıları!

Tenkide, merhaba derdik…

Nükteye, el bağlardık!

Sohbetinde, ‘Mizah’ vardı,

Mektubunda, ‘Gönül alıcı’ sözler!

Özledik, özümüz kokan sanatı!

Nefi’nin, yoz tavrı boğan, ‘sitemkârını’

Havasın ve Avamın, yürek dili,

‘Hacivat ve Karagözü’

Gülerek, ‘yoğurt çalardık göle’

Tefekkür eder, soluklardık âlemi!

Somurtan, bir asırdayız!

Kasılan, yüzlerdeyiz!

Buz tutan kaldırımlarda, adımlarımız!

‘Mizahı’ bıraktık!

Ne zarf, ne mazruf, ne arzuhalimiz kaldı!

Yüzler donuk, kelimeler sönük,

İfadeler, buz tutan kalıplarda,

Yürek yakıcı sözlere, üşüyoruz!

Nesirlere, nesillere ruh veren tevazu…

Özledim, şecaatte, terazide yavuzu…

 

YOL BİLMEZ SORMAYAN GÖZLER

Yumruklarınız kadar büyür öfkeniz!

Kin ve nefretle sağılır mı deniz!

Sedanız kadar hoyrat, soluk bir beniz

Diken üstüne açsa da, gül ağacı

Kondurmaz üstüne, nefret utancı!

 

Kendini aşmadan, deryalar düşünür

Sel götürür kumu, toprak aşınır

Marifet o ki, iltifatta taşınır,

Hüneri olmayan mucit mi kesilir

Bu dünyada en fazla cahil kasılır!

 

Akıl başta değil, kolda mıdır?

Elindeki, üç-beş pulda mıdır?

Üstündeki cicili bicili çulda mıdır?

Yol üstünde, ışık görmeyen gözler

Yol bilmez, sormayan gözler.

 

“FIRAT’IN SULARI AKAR DERİNDEN”     

“Fırat’ın suları akar, derinden”

Hasret gözyaşları döker, derinden

Dağlara çarpar feryadım, gayretim;

Yıkar surları hoyratça derinden.

 

Fırat’sın, cennet damlası taşırsın

Maksadım sende doğdu, sen taşırsın

Tuna’ya eş, Nil’e kardeş bilirim;

Üç kıtaya fetih dili taşırsın.

 

Kâh gök mavisi olur, donatırsın

Kâh yeşile boyanır, arıtırsın

Dağlar nöbette, vadiler yatağın;

Toprağımı rahmet rahmet bezersin.

 

Gece yıldız dökülür, sularına

Seninle ışık olur, yollarına

Âşıklar izinde pervane ne gam;

Şüheda kanı dökülür sularına…

 

Tarihim sen, medeniyetim sende

Yurduma kahpece rüzgâr esende

Nil’e benzer, yol vermez Firavun’a;

Şehit bil, ufkuna ışık düşende…

Yazarın Diğer Yazıları