Ahmet KIZILKAYA

ŞEHİRLER VE MEYDANLAR

Ahmet KIZILKAYA

Şehirlerin de tıpkı insanlarınki gibi bir ruhlarının olduğuna inanırım. Nasıl ki insanların görünen bir dış yüzü bir de gizemli içselliği varsa şehirler de böyledir. Şehirlerin ruhu ise meydanlarında yaşar. Dünyanın önde gelen şehirlerinden hangisine giderseniz gidin şehrin orta yerinde mitinglere, festivallere, siyasi ve toplumsal gösterilere ev sahipliği yapan devasa meydanlar karşılayacaktır sizi.

Gittiğim her ülkede ve gezdiğim her şehirde meydanları gözlemlemişimdir. Çünkü meydanın fotoğrafı, şehrin karakteri hakkında çok şey anlatır insana. Şehir; tarihini, rengini, kokusunu burada sunar insanlara.

Tarihsel süreç içinde nice şairler, yazarlar, ressamlar, düşünce adamları ve toplumsal önderler o meydanlardan ilham almış, o meydanlarda üretmişlerdir eserlerini. Sadece edebi ve kültürel değil, aynı zamanda siyasi ve tarihsel olaylara da tanıklık ettiklerinden şehrin hafızası ve kimlik kartlarıdırlar da bu meydanlar.

Ülkelerin, daha doğrusu şehirlerin bünyesinden bu meydanları söküp çıkardığınızda tıpkı hafızasını kaybetmiş insanlar gibi ruhsuz, niteliksiz varlıklar kalır ortada.

Doğrusunu söylemek gerekirse bizim şehirlerimiz meydanlar bakımından oldukça fakir durumda. İmparatorluklara başkentlik yapmış dünya kenti İstanbul ve Cumhuriyetin başkenti Ankara’yı ve sonradan imar işlerine girişip bu yolda adım atan birkaç Anadolu kentini saymazsak hemen hemen bütün şehirlerimiz gerçek anlamda bir meydana sahip değil.

Tarihimizde önce ‘ Vak’a-i Hayriyye ’ denilen olaya, sonra da Halide Edip’in İstanbul’un işgaline karşı düzenlemiş olduğu meşhur mitinge ev sahipliği yapan Sultanahmet Meydanı,  İstanbul’un önde gelen sosyal mekânlarından biridir. Ve yine günümüzde sportif, sosyal ve kültürel gösterilerde sıkça ziyaret edilen ve aktivistlerin değişmez adreslerinden olan Taksim, Çağlayan ve Beyazıt meydanları gibi İstanbul’a değer katan meydanlar. Her ne kadar Avrupa şehirlerinde gördüğümüz ölçekte meydanlar değillerse de yine de şehre değer ve ruh katan alanlardır. Kuşkusuz bu meydanlarsız İstanbul tam bir İstanbul olmaktan yoksun kalır. Ankara’nın Cumhuriyetle yaşıt Kızılay ve Tandoğan meydanları ile İzmir’in Konak ve Gündoğdu meydanları da şehrin ve ülkenin tarihsel ve sosyal olaylarına tanıklık etmiş sosyal hafızalarıdır.

Bu yüzdendir ki bu meydanların hemen hepsinde milli ve manevi önderlerin heykelleri ile sosyal ve tarihsel olayları anımsatan anıt yapılar mevcuttur. Bayramlarda gelinlik kız gibi süslenen, kandil gecelerinde ışıl ışıl aydınlatılan bu mekânlar, fotograf çeken, gazete ve kitap okuyan, güvercinlere yem dağıtan insanlarıyla da hem gönül dünyamızda hem de kartpostal karelerinde ölümsüzleşirler.

Lakin zihnimizdeki meydan tasavvuruna uygun sosyal alanlar, üzülerek söylemeliyim ki daha çok başka ülkelerde bulunuyor. Rus devrimine ev sahipliği yapan St.Petersburg’taki Saray Meydanı, Çin’de önemli siyasi gösterilere sahne olan ve dünyanın en büyük meydanı olma özelliğini koruyan Tiananmen Meydanı, Azerbaycan’ın bağımsızlığının ilan edildiği Azatlık Meydanı  dünya çapında önemli  olaylara sahne olmuş bildik meydanlardır.

Ancak Paris’te bir meydan var ki, burada tüm dünyanın etkilendiği olaylar vuku bulmuş ve bugün de Paris şehrinin en önemli meydanı olarak varlığını sürdürmektedir. O meydan, Concorde Meydanı’dır. 1789’da Fransız İhtilali’nin gerçekleştiği ve 16.Louis ile Fransa Kraliçesi eşi Marie Antoinette’ın giyotinle idam edildiği meydan olarak adını tarihe yazdırmıştır.

1810’da Arjantin’in bağımsızlığının ilan edildiği Plaza del Mayo Meydanı (Pazar Meydanı), Bağdat’ın meşhur Firdevs Meydanı, Ukrayna bağımsızlığının sembolü Maidan Nezaleshnosti  adlı meydan ve ‘Prag  Baharı’ adıyla bilinen olayların yaşandığı Prag Wenceslas Meydanı, dünya tarihinin önemli olaylarına tanıklık etmiş meydanlardır.

Üzerlerinden yüzyıllar geçse de bu meydanlar tek taşına dahi dokunulmadan korunan ve şehrin ruhunu yansıttığı için dört mevsim insanla dolup taşan mekânlardır. Tarihe ve insanlığa saygının ya da sorumluluğun bir sonucu olsa gerek.

Şehirleri gezip dolaşırken üzerinde dolaştığımız, kaldırım taşlarını aşındırdığımız meydanlara biraz da bu açıdan bakmanın, onların tarihsel misyonunu göz önünde tutmanın faydalı olacağı kanaatindeyim. Eminim ki bu gözle baktığımızda bu meydanlar, daha fazla ilgimizi çekecektir.

 

Yazarın Diğer Yazıları