Ahmet KIZILKAYA

OLİMPİYAT' TA SEYİRCİ KALMAK

Ahmet KIZILKAYA

Bir futbol oyununda kazanan taraf olmak için futbolun olmazsa olmaz koşullarını yerine getirmek gerekir. Teknik anlamda doğru kadro tercihi ve saha içi dizilişi yapmak; sağlam bir oyun plânı ve gerçekçi strateji uygulamak, futbolun gerek şartlarıdır. Bunlar yeter mi, tek başına bunlar da yeterli değildir. Sahaya çıktığınızda da kazanmak için şut atmak, pas oyunu oynamak, kanat bindirmeleri gerçekleştirmek, rakibe alan daraltmak, adam markajı uygulamak zorundasınız. Gerçi futbolda iki kere ikinin dört etmediğini hepimiz biliriz ve bazen yukarıda belirttiğim şartların tamamını yerine getirdiğiniz halde bile istediğiniz sonucu alamayabilir, sonucu futbolun adaletine bağlarsınız. Tam tersi bazen de sahada istediğinizi tam olarak yapmadan da kazanabilir ve olup biteni şansa bağlarsınız. Ancak Elazığspor’un İstanbul Atatürk Olimpiyat Stadyumu’nda Ümraniyespor karşısındaki hali yazdıklarımın hiçbiriyle tanımlanamayacak bir durum. Ne futbolun gereklerini yerine getirebildik, ne futbolun adaletine laf edecek bir konumdayız ne de şanssızca kaybettiğimiz bir maç diyebiliriz Ümraniyespor mağlubiyeti için. Oysa hem saha hem seyirci koşulları iki takım için de eşit düzeydeydi ve deplasmandaki Boluspor galibiyetinin heyecanıyla çok rahat puan ya da puan alabileceğimiz konumdaydık. Üstelik rakip Ümraniyespor bu stadyumda oynadığı maçlarda sadece Ş.Urfaspor’u tek gollü galibiyetle yenebilmiş diğer maçlarında ya berabere kalmış ya da mağlup olmuş bir takımdı. Ayrıca en iyi oyuncularından biri olan Serdar Özbayraktar’dan da yoksun olarak oynayacaktı Ümraniyespor. Elazığspor’un sahaya  çıkan kadrosu  Boluspor maçının kadrosuyla bir farkla  aynıydı. Hakan Bilgiç’in cezası nedeniyle sağ bek mevkiine Adem Alkaşi’nin alınması bu şartlarda makul karşılanacak bir tercihti. Saha içi diziliş olarak Aldin Cajic’in sol önde başlaması hataydı ama daha sonra o bölgeye Timur kaydırıldı ve Aldin Cajic orta sahanın ortasına çekilerek doğru olan yapıldı. Çağrı Ortakaya’nın tek ön libero oynadığı dizilişte diğer orta saha oyuncularımızın Hamidou Traore ve Tom Wellington’dan oluşması ileride de Muhammed Kehinde’nin tercih edilmesi beklentilerimizin paralelindeydi. MAÇIN İLK DEVRESİNDEKİ GÖRÜNTÜMÜZ VE ATTIĞIMIZ GOL Maça hızlı başlayan ve çok etkili olmasa da sağlı ve sollu ataklarla gelmeye çalışan ev sahibi konumundaki Ümraniyespor takımıydı. Rüzgârı da arkasına alan rakip ilk yarı boyunca çok zorlayamasa da bizim sol kanadımızdan zaman zaman etkili ataklar geliştirmeye çalıştı. Elazığspor ise golü attığı 34. dakikaya kadar ne bir atak organizasyonu gerçekleştirebildi ne de rakibi durdurmada çok etkili göründü. Hele ilk yarıda defans oyuncularımız ile kalecimiz arasındaki uyumsuzluk bizi hayli endişelendirmeye yetti. 34. dakikada maç boyunca yapabildiğimiz tek organize atakta golü bulduk. Rakibin üstümüze geldiği dakikalarda belki de takım olarak en iyi yaptığımız iş olan kanatlardan hızlı çıkarak Tom Wellington- Hamidou Traore - Aldin Cajic organizasyonunda golü bulduk ve devre bitene kadar deyim yerindeyse durumu idare ettik. MAÇIN İKİNCİ DEVRESİ VE ÇÖKÜŞÜMÜZ Devreyi yenik kapatan rakip, doğal olarak ikinci devreye de hızlı başlayan taraftı ve Ümraniyespor teknik direktörü Erkan Sözeri, ikinci yarının başında ve ortalarında yaptığı hamlelerle maçı kazanmak istediğini belli eden hocaydı. Nitekim orta alanı ve forveti güçlendirerek topun kendilerinde daha fazla kalmasını sağladı ve golcü oyuncusu Steve Beleck’in hareket alanını genişletip güçlendirdi. Beleck de hocasının ha beklentisini boşa çıkarmayarak sahada adeta amaçsızca dolaşan, oyundan düşen oyuncularımızın arasında topla dans edip durdu ve 65. dakikada ceza yayının önünden güzel golünü attı. Bayram Bektaş hocanın Berk Yıldız’ı oyuna alması kontratak futbolu oynamak isteyen bir durumda doğru bir hamleydi ama orta sahada top yapacak, kanatları çalıştıracak bir oyuncunun olmaması bu değişikliği de çok verimli kılmadı. Aldin Cajic’in oyunda diri kalamaması, Tom Wellington’un bal yapmayan arı misali oyun tarzı, Hamidou Traore’nin de oyundan alınması bizim orta alanda tam anlamıyla rakibe teslim olmamıza yol açtı. Oysa bu dakikalarda Hamidou Traore oyunda kalabilir, adam eksiltme özelliği olan Yossef Yeşilmen Tom Wellington’un yerine alınabilirdi. Berk sağa çekilip, sola Yossef Yeşilmen sola, forvet arkasına da Hamidou Traore alınıp onun  şut atma özelliğinden yararlanılabilirdi. Bunların olmadığı bir ortamda tel tel dökülen sağ bek ve sol bek oyuncularımız da rakip karşısında çok zor durumlara düştü. Gollerin geldiği noktalara bakacak olursak Elazığspor takım olarak bloklar arası uyumu sağlayamayan, pozisyon bilgisi eksik oyunculardan kurulu bir görüntü yansıttı sahada. EKSİKLERİMİZ NELER ? Kenar yönetimimiz oyuncu değişiklikleri ve hamlelerinde yetersiz kalarak maçın kaybedilmesinde pay sahibi oldu. Defans oyuncularımız uyumsuz ve rakip ataklarda pozisyon almada yetersiz göründüler. Gerekirse Ozan Tahtaişleyen ile Mehmet Yiğit’ten oluşan tandemin sol ve sağ  tarafına yeni oyuncular monte edilmeli. Elazığspor alternatifli savunma ve hücum planları geliştirmek ve uygulamak zorunda. Tek boyutlu plân maç kazandırmada yetersiz kalıyor. Bayram Bektaş, oyuncu değişikliklerinde daha cesur ve kararlı olmalı, aynı oyuncularda ısrar etme tutuculuğundan vazgeçmeli. Elazığspor’un yumuşak oyun tarzı rakipler için bir avantaj oluyor. Maça ortak olmak ve kazanmak için futbolun müsaade ettiği kadar sert bir oyun oynamayı becermemiz lazım. Elazığspor’un maç kazanması için oyuncularımızın ve hocamızın daha coşkulu ve arzulu olması lazım. Heyecansız ve statik görüntü bize kaybettirir. Paniğe gerek yok. Bu yarıştan yüzümüzün akıyla çıkmak için şapkayı önümüze koymak zamanı. Doğrular yapıldığında Elazığspor yine heyecan verecek bir konuma gelecek potansiyele sahip bir takım. Bir sonraki yazımda buluşmak dileğiyle sevgiyle ve huzurla kalın..    

Yazarın Diğer Yazıları