Ahmet KIZILKAYA

GALAT-I MEŞHUR

Ahmet KIZILKAYA

 

Meşhur Fransız düşünür Voltaire’ in biz Türklerden pek de haz ettiği söylenemez. Onun bizim hakkımızda bazı sözleri vardır ki bunlardan bazılarına biz de katılır ona hak veririz, bazılarına ise şiddetle karşı çıkarız. Bu sözlerden bir tanesinde Voltaire şöyle der : ‘ Türkler okuma yazması kıt, ama irfanı yüksek bir millettir. ‘  Burada irfan sözcüğünden kastedilen önsezi olsa gerektir. Zira milletimiz tarih boyunca gerek algı gerekse kıvrak zekâ anlamında diğer toplumlara göre öncü varlığını hep göstermiştir.

Kıvrak zekâmıza örnek alanlardan bir tanesi de dilde özel bir yeri olan galat-ı meşhur konusudur. Kimileri galat konusuna dil yanlışı olarak bakarken kimileri de bu dil yanlışlarının zaman içerisinde herkesin kabul ettiği sempatik değişimler olduğu fikrini savunur ve gerek sözcükleri gerekse deyim ve cümleleri kendi kabul ettiği şekilde kullanmakta beis görmez.

Dilimizdeki galat konusunu tümden ele almaya kalksam inanın seri yazılar şeklinde birkaç hafta devam etmem lazım gelir. Lakin ben öyle yapmayacağım, hepimizin günlük hayatta kullandığı ve doğru zannettiği bazı örnekleri sıralayıp geçeceğim. Merak eden araştırıp diğer galat örneklerini öğrenir.

Cinnet geçirmek : Kullandığımız şekli bu, ama doğrusu ‘cinnet getirmektir.’ Halkımız cinneti nerden geçirmiş ben anlayamadım doğrusu.

Altı kaval üstü şişhane : Bunun doğrusu da ‘altı kaval üstü şeşhane ‘ biçimindedir.

Eninde sonunda : Kullandığımız biçimi bu ama doğrusu ‘ önünde sonunda’ dır.

Kelli felli : Böyle söylerken nasıl bir anlam ilişkisi oluşturulmuş ilginç. Doğrusu ‘ kerli ferli’ olacak. Güçlü, kudretli anlamında. Hz. Ali’ye ‘haydar-kerrar’ sıfatı bunun için verilmiştir.

Zürafanın düşkünü, beyaz giyer kış günü : Doğrusu ‘zürefanın düşkünü beyaz giyer kış günü.’ Yani, zarif insanlar kış günü beyaz giyer, anlamındadır.

Güzele bakmak sevaptır : İşimize gelince böyle söylemişiz ama doğrusu ‘ güzel bakmak sevaptır.’

İnce eleyip sık dokumak : Ne demekse artık ? Bunun da doğru biçimi ‘ince eğirip sık dokumak.’ şeklindedir.

Su küçüğün, söz büyüğün : Hiç alâkası yok. Doğrusu ‘ sus küçüğün, söz büyüğün.’ Yani büyükler varken küçükler lâfa girmemeli.

Eşek, hoşaftan ne anlar : Tabiki eşekle hoşaf birbirinden bir şey anlamaz. Doğru biçimi ‘ eşek, hoş laftan ne anlar. ‘

Elinin körü : Benim bildiğim elin körü olmaz. Oysa mezar anlamına gelen kûr sözcüğü esastır. ‘Ölünün kûru’ yani mezarı.

Kısa kes aydın havası olsun. Ne demekse artık . Doğrusu aba kumaşıdır. Kısa kes Aydın abası olsun.’

Sıfırı tüketmek: Sıfır nasıl tüketilir, ben bilmiyorum . Doğrusu şudur ‘ Zafiri tüketmek ‘ Zafir , soluk anlamına gelir.

Nam-ı diğer: İlk etapta doğru gibi görünse de aslında burada kastedilen bir kişinin taşıdığı ünvanı hak etmesi demektir. Yani ‘ nam-ı değer ‘.

Gerek cümle gerekse sözcük düzeyinde bunlara benzer yüzlerce örnek sayabilirim size. Ancak dediğim gibi bu onlarca sayfayı alan bir makaleye dönüşür. Merak edenleriniz bu alanda yapılmış akademik çalışmaları tarayarak çok çarpıcı başka örneklere ulaşabilirsiniz.

İster dil yanlışı deyin, isterseniz dilimizin zenginliği deyin. Ama Voltaire ’in biz Türklere yakıştırdığı ‘irfan’ gerçeğini unutmayın. Bu söz oluşumlarında milletimizin kıvrak zekâsını göz ardı etmeyin.

Bir sonraki yazımda buluşuncaya delk sevgiyle ve huzurla kalın.

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları