SİZ HAYAL EDİN BİZ GERÇEKLEŞTİRELİM

BAŞAK MERAL GÜNDÜZ/Leyla Moda Evinin sahibi Leyla Yıldırım, Hakimiyet Gazetesine açıklamalarda bulundu.

SİZ HAYAL EDİN BİZ GERÇEKLEŞTİRELİM
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Leyla Yıldırım, ’’Çocukluğumdan beri dikiş nakışa karşı bir hevesim vardı..Kardeşim bu işin eğitimini aldı benden ondan detayları öğrenerek işimde ilerledim.Yani herhangi bir eğitim almadım sadece merak ve heves..Hemen hemen 10 yılı doldurdum. İşimle oldukça  mutluyum...Tek üzüldüğüm nokta, şimdiki gençlerde merak ve hevesin olmaması..Öğrenme istekleri yok çalışma arzuları yok.Ellerindeki tabletle vakit geçireceklerine biraz gayret ve azimli olsalar  herşeyi öğrenecekler.’’ dedi.

Yıldırım,sözlerine şöyle devam etti, ’’Moda, benim için aslında güzel olan her şey. Moda yenilik ve eğlence. Güzel olan her şey bir moda.

Yeniliğe ve toplumsal beğeniye uygun olan genel giyim tarzıdır. Değişiklik ihtiyacı ve süslenme arzusuyla hayatımıza giren geçici yeniliktir. Günlük hayatın çeşitli kısımlarında geçici bir süre hakim olan zevk anlayışıdır.

Moda, ayrıca sosyal ve ekonomik bir olaydır. Ekonomik değişiklikler, aile çevresi, toplumun ahlak anlayışı, içinde yaşadığımız tabiat şartları, iklimler, mevsimler, mensubu olunan milletin kültür değerleri, dinler, töreler, çalışılan iş ve meslekler, yaş, cinsiyet, zevkler gibi pek çok etken moda akımlarına zemin hazırlar. Moda bir anlamda kişilerin iç dünyasını dışarı vurmasına yardımcı olan bir olaydır.’’

Leyla Yıldırım, ’’Esas mesele modaya uymak değil. Güzel olan da bu değil zaten! Herkesin kendine yakışanı seçmesi, vücut tipine ve ten rengine uyumlu olanı kullanmasıdır doğru olan. Herkes, herşeyi giymek ister. Lakin herkesin bir boy aynası olmalı diye düşünüyorum. Modayı takipte kalarak kişinin kendine uygun olanı seçmesi en iyisi şüphesiz. Toparlamak gerekirse güncel yani moda olanı takip edip, fiziğine ruh haline, vücut yapısına ve tavrına göre kendisine uygun olanı hazırlamak yada hazırlatmak en doğrusu.’’ diye konuştu.

Yıldırım, ’’Kıyafet tasarımı yaparken, kişinin vücudu, beden dili, kıyafeti giyeceği mekân ve pozisyonu kıyafetine yön veriyor. Müşterinin isteklerini de göz önünde bulundurarak bir hikâye yazmaya başlıyoruz. Tarih sayfaları gözümüzde canlanıyor.Şenlikler ve bayram yerleri,mezuniyetler nikahlar.Ve müşterilerimizin sihirli ayna diye adlandırdıkları aynanın karşısına geçiyoruz, kumaşları sarıyoruz kahramanımızın üzerine, derken serüvenimiz başlıyor.’’

Sadelik üzerine kurulmuş bir tarzının olduğunu ifade eden Yıldırım, ’’Sadelik kavramı üzerine kurulmuş “sahici” bir tarzım var. Aslında bu durum modanın çok tersi bir şeydir, çünkü modada genelde birtakım imajlar yaratılır ve ona dahil olmanız beklenir. Ben tam tersini savunuyorum.Kişinin önce kendini tanıması gerektiğine, ancak ondan sonra bedeni için bir şeyler seçebileceğine ve o seçim yolculuğunun önemine inanıyorum. “Sahicilik” kavramı olarak tanımlamamın nedeni bu. Benim için giydikleri şey içinde rahat etmeli insanlar, ben de öyle bir tipim çünkü. Bunun için de ilk başladığımdan bu yana hep doğal malzeme kullanmayı prensip edindim. Doğal malzemeler gerçekten nefes alan malzemeler, sizi sıkmıyorlar, mutsuz etmiyorlar. Mutluluk duygusu önemli ve rahatlıkla çok eşdeğer. Kıyafetin yalın, rahat ve kendine has olması önemli.Şu an modada tam tersi yapılıyor. Bilindik bir markadan bir ürün almak ve o etiketi taşımak önemli sanılıyor. Bunu çok yanlış ve çağ dışı buluyorum ben. Yeni anlayış bu değil çünkü. Tükettiğin şeyin nereden geldiğine iyi bakman lazım.Dediğim gibi, bu tamamen genetik kodlarla ilgili bir şey. Öyle doğuluyor. Sonra tekniğini öğrenerek, işi öğrenerek, üstüne deneyim katarak pişmeye başlıyorsun.’’ dedi.