SERVİSİMİZDE YATAK SAYISI AZ

Nisa Yılmaz/ Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Hematoloji- Onkoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Saadet Akarsu, lösemi kanseri tanı ve tedavisi hakkında Hakimiyet Gazetesi'ne önemli açıklamalarda bulundu.

SERVİSİMİZDE YATAK SAYISI AZ
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Hem Elazığ’daki hem de bölge illerindeki kanser hastalarına tedavi imkanı sunan Fırat Üniversitesi Hematoloji-Onkoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Akarsu, 17 yıl önce bu bölümü kurarak, ilimiz ve bölge iller için ciddi oranda bir tedavi imkanı sundu ve lösemi hastaları tedavi için uzak bir merkeze gitmek yerine kendi illerinde tedavi olma imkanına sahip oldu.

400’ÜN ÜZERİNDE LÖSEMİLİ ÇOCUĞA ŞİFA OLDUK

Fırat Üniversitesi Hematoloji ve Onkoloji servisinin kurulduğu günden bugüne 400’ün üzerinde çocuğun lösemiyi yendiğini söyleyen Prof. Dr. Akarsu; “Elazığ’daki lösemi hastaları ve kanser hastaları takip ediyorum. Ne mutlu bana ki 400’ün üzerinde lösemili çocuğa şifa olmasına aracı oldum. Lösemili, çocukluk çapında görülen en sık kanser hastalığının başında. Çocukların 3’te 1’i lösemi. Löseminin de farklı tipleri var. Akut ALL lösemi dediğimiz, yüzde 97’sinde görülen, 2-3 yıl sonunda çocuğun düzelmesini beklediğimiz, uzun vadeli olmayan bir lösemi kanser türü. Bir de akut löseminin AML olan türü var, hastanın durumu ALL’ye göre daha zordur. Hepimizin genetik yapısı, beslenme şekli, çevre, hava faktörlerinin hepsi bireyin yapısını etkiliyor. Bir hastada tedavi daha iyi sonuç verirken diğer hastada daha geç sonuç alınır. ALL dediğimiz kanser türü daha çok erkek çocuklarında 4-5 yaş civarında ortaya çıkıyor. Hem genetik hem de ikincil faktörler bu kanseri tetikliyor. Bu faktörler arasında sigara, nargile, boya sanayinde kullanılan maddeler, saç boyası özellikle açık renk olanlar…” şeklinde ifade ett.

KANSERİN SEYRİ HER HASTADA FARKLI İLERLİYOR

Lösemi tedavi sürecinde her hastanın verdiği yanıt veya lösemiyi yeniden tetikleyen sebebin birbirinden farklı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Akarsu şöyle devam etti; “Lösemi, anne karnında ya da yeni doğduğunda kök hücre bahsettiğimiz genetik ve diğer faktörlerden dolayı tam olarak olgunlaşmadığı için görevini sağlıklı bir şekilde yerine getiremiyor. Lösemide bunun dışında bir kısım hücre kontrolsüz bir şekilde çoğalıyor. Lösemi erkeklerde özellikle beyin ve yumurtalık tutumu kötü bir belirtidir. Tedavi yapılsa bile bu hücreler gizlenebiliyor. Kemik iliği yok edildiği takdirde bile tedavi sürecinin sonunda tekrar ortaya çıkabiliyor.

Lösemi tedavisi oldukça zor bir süreç. Lösemi tedavisinde uluslararası uygulanan farklı protokoller var.  Almanya ve Amerika’nın protokolleri genellikle uygulananlar arasında. Bizler de tedavide bu protokollere uygun hareket ediyoruz. Erkek çocuklarının tedavisi 3 yıl, kız çocuklarının ise 2 yıl sürüyor. Erkeklerde uzun olmasının nedeni yumurtalık tutumunun olması. Ara ara ilaçların ve tedavinin şekli değişiyor. Bu ilaçların hem zararı hem de faydası var. Kemoterapi ilaçları ile zararlı tüm hücreleri yakarken elbette yararlı olanları da yanıyor. Arkasından sağlıklı olan hücreler yeniden oluşmaya başlıyor. Bu dönemde sadece dışarıdan destek oluyoruz. Çocuk sadece dışarıdan mikrop almıyor, bağırsağın içerisinde yer alan mikrop dahi direnci düşen hastayı kaybetmemize neden oluyor.  Hematoloji çok zor bir branş. Kanserin seyri her hastada farklı şekilde ilerliyor, tetikleyen faktörler farklı olabiliyor, verilen ilaçlar her hastada aynı sonuçlar doğurmuyor. Bu dönemde çok ciddi enfeksiyonlar gelişebiliyor. Özellikle tedaviye başladığımız ilk ay çok kritik. Tabi tedavi başlangıcında yaşanan sorunları sonrasında yaşamak da mümkün. Kanser tanısı konulduğunda aileye bunu anlatmak elbette ki en zor kısım.”

BÖLGE İLLERİ TEDAVİ İÇİN ELAZIĞ’I TERCİH EDİYOR

“Hasta grubumuz genel olarak bölge. Birçok hematoloji servisi olan ilden dahi hastanemize talep var, özellikle sizde tedavi olmak istiyoruz diyorlar. Mersin, Trabzon hatta Ankara’dan bile gelen hastalarım oldu. Fakat bizim asıl hasta grubumuz; Bingöl, Muş, Van, Malatya ve Diyarbakır’ın Elazığ’a yakın ilçeleri, Tunceli, Ağrı’dan hastalarımız geliyor. Yani Fırat Üniversitesi Hematoloji ve Onkoloji Bölümümüz şehir dışından oldukça tedavi talebi gören bir konumda.”

SERVİSİMİZDE MEKAN SORUNUNDAN DOLAYI YATAK SAYIMIZ AZ

Prof. Dr. Akarsu, şuan 60 hasta çocuğun aktif tedavisinin sürdüğünü, bununla birlikte bazı kanama hastalıklarının da tedavisinin yapıldığını fakat yatak sayısının ihtiyacı karşılamadığını söyleyerek; “Kanser vakaları yıllar içerisinde çok arttı. Asistanlık dönemimde yılda bir tane hasta ancak gelirdi hastanemize, şimdi haftada iki hasta geliyor. Hastanede erişkinler için ayrı bir binamız var. günlük kemoterapi alanlar var. En az 50 tane yaş aralığı 40-60 arası hasta hemen ayakta ilaç alıyorlar. Bu kadar çok hasta var. Her sene 21 yeni çocuk lösemi oluyor. Servisimizde şuanda aktif tedavi olan en az 60 civarı hasta çocuğumuz var. Her hasta yatılı olarak kalmıyor, tedavi derecesine göre belirleniyor. Hastanede yatan hastalarımızın ya kan değerleri düşmüş, ilaca bağlı yan etkiler, kana mikrop karışması kısaca ölüm riski yüksek olan hastalarımız hastanemizde yatılı olarak kalıyor. Şuanda serviste 6 oda var. Serviste aynı zamanda kanser olmayan fakat kanama hastalığı olan hastalarımız da yatıyor. Demir eksikliği, vitamin eksikliği, kemik iliğinin fazla ya da az ürettiği kanser olmayan bir sürü de iyi huylu hastalıklar var. Yataklı hasta sayımız sınırlı olduğu için bu hastalar mümkün olduğunca servisin dışında kalıyor.  En az 23 yatağımın daha olması lazım ama maalesef mekan sorunu mümkün değil temin edebilmem. Hastanelerde kanser hastalarına ziyaret aslında yasaktır. Çünkü dışarıdan gelecek her türlü mikroba hastalar çok açık. Evlerine giderken bile aile bireylerinden ayrı tutarız” dedi.

BİLGİNİN GEÇERLİ OLDUĞU, SAĞDUYULU BİR YIL DİLİYORUM

Prof. Dr. Akarsu son olarak ise hem hastalıklara karşı uyarıda bulunuyor, hem de sağlıklı ve gerçek bilgiye ulaşmanın toplumdaki huzur için ne kadar önemli olduğunu şu sözlerle dile getiriyor: “Mutlaka aşı yaptırın. Aşı, virüslere karşı koruyor. Çocuklar belki hiç kanser olmayacak bu şekilde. Ya da tedaviden sonra yenilemeyecek. Biz çok öpen bir toplumuz, bebekleri özellikle öpüyoruz. Ağzımız mikrop yuvası. İlk iki yılda çocukların direnci çok düşük. Öptüğünüzde çocuklara direk mikrop geçiyor. Mikrop da çocuğu hasta ediyor, genetiğini bozuyor hatta ileride kanser olmasına neden oluyor. mikrop kulağında iltihap yapıyor, menenjite neden oluyor ve çocuğu sakat bırakıyor. Toplumu iyi etmek okumakla da olur. Hijyen şartlarına uymakla, sigara içmemek ve özellikle genç kızlarda saç boyamakla da olur. Bunlar gerçekten çok abartılmaya başlandı. Bu yediğimiz peynirden, giydiğimiz kıyafete kadar uzayıp giden bir konu. O da çocuğun kanser olmasına neden oluyor.

Ben mutlu olursam, hastalarım, hastalar mutlu olursa Elazığ mutlu olur. Bunlar bir bütün aslında. Hepimizin kendi şehrimize, birlik ve beraberlik içerisinde, huzurlu bir şekilde yaşasın. Bilginin geçerli olması, bilgiye, emeğe saygı duymak, araştırmak, doğruyu yakalamak… Bunlar 2020’de umarım hepsinin bir arada olduğu bir yıl olur. Bir sağlık çalışanı olarak, başta sağlık çalışanları olmak üzere kimseye sözlü, fiziksel bir şiddet uygulanmasın.”