NEREDEN NEREYE…

NEREDEN NEREYE…
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Bu memleket geçmişte zor günler gördü, zor zamanlardan geçti. Tek parti döneminin baskıcı ve totaliter yönetim anlayışı, sırf yeni sistemin oturması ve olası itirazların önüne geçilmesi için çok masumun kanına girildi.

Anadolu halkının inançlarını yaşamasına engel olundu, kutsal kitaplar güvenlik güçlerinin bulamayacağı köşe bucak yerlere hatta bir kılıfa sarılarak toprağa gömüldü.

Ezan yasaklandı, Kur’an öğrenmek suç sayıldı. Yaşamın her alanı inançlarını yaşayan mütedeyyin insanlara dar edildi, zindan edildi.

Çok partili hayata geçişle birlikte her şey normale bindi ve özgürlükler gerçek anlamıyla ülkemizde de oturdu derken birden bire 28 Şubat gibi bir süreçle tekrar boğulmaya ve sesi kesilmeye başlandı mütedeyyin kesimin.

1000 yıl sürecek denen bu netameli dönem de birçok bedeller ödenmek pahasına kısa sürdü ve Hakk hakim oldu bu ülkeye..

2002 yılından başlayan onurlu bir mücadele, zaman zaman boğmaya, yok edilmeye ve kapanmaya yeltenilse de çok şükür bugünlere geldi. Devlet; halkına zorluk çıkartan değil, değerlerini küçümseyen ve hatta inançlarını yaşamasına engel olmak değil tam tersi bu değerleri ile birlikte yükselebileceğini söyledi ve bunu hep teşvik etti.

Bu değişim her alanda yaşandı ve yeni bir Türkiye doğdu. Anadolu insanı bir zamanlar namaz kılan bir öğretmen gördüğündeki mutluluğu ve sevincini, şimdilerde ezan okuyan ve namaz kılan Cumhurbaşkanı görerek kat be kat artırdı.

Bu değişim, tüm yönetim kademesinde de görüldü ve halkı için çırpınıp duran, korornavirüs salgınında nasıl ederim de daha az hemşerimi korurum diye hemen her gün naif uyarı ve ikazlar yapan Elazığ Valisi Çetin Oktay Kaldırım, ola ki bu sınırlandırmalar halkta belli belirsiz bir kırıklık oluşturma ihtimalini de göz ardı etmemiş ve bakın aldığı bu kararların hangi sorumluluktan kaynaklandığını da yine o naif üslubu ile sosyal medya hesabından nasıl paylaşmış:

"Peygamber Efendimizin bu hadis-i şerifi bugünlerde biz yöneticilerin kulağına küpe olsun;

 “İnsanları yönetmeyi üzerine alan bir kimse, kendini ve ailesini düşündüğü gibi yönettiği kimseleri düşünmedikçe kıyamet gününde cennetin kokusunu bile alamaz. Ne muhteşem bir ölçü..."

Ne muhteşem ölçü ve bu ölçüyü kendine rehber kabul eden ne muhteşem bir yönetici.

Diyor ki sayın Valimiz: Ben nasıl bu salgından kendi ailemi ve çocuklarımı korumakla mükellef ve sorumlu isem, yöneticisi olduğum bu şehirdeki her bir insanın sağlığından ve hayatından da sorumluyum. Tüm uyarılarımız ve sınırlandırmamız sizin için, sizin sağlığınız, sizin geleceğiniz için. Çünkü benim,  sizi kendim ve ailem kadar düşünmek zorumda olmam gerektiğini Peygamber efendimiz bana nasihat ediyor, hatta emrediyor.

Ey yüce Rabbim!..  Bizlere böyle idareciler ve valiler gösterdin ya… Bizlere kendisi kadar halkını da düşünen ve gözeten idareciler bahşettin ya.. Sana bu Berat Gecesi şükrediyoruz ve yine bu salgından bizleri tez zamanda kurtararak beratımızı vermenizi niyaz ediyoruz. Amin…