'MANCINIK TAŞLARI İLE HER DÖNEME AİT OK UÇLARI BULUNDU'

Fırat Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç

'MANCINIK TAŞLARI İLE HER DÖNEME AİT OK UÇLARI BULUNDU'
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Fırat Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. İsmail Aytaç, Harput Kalesi’nde sürdürülen kazı çalışmalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Dönemin şehirlerinde 2 kale olduğunu belirten Kazı Başkanı Aytaç, “Biri bütün şehri kuşatan surlar olan dış kale, ikincisi de esas yönetimin olduğu, stratejik malzemelerin ve silahların olduğu iç kaledir. Harput iç kalesinde savunmayla ilgili çok fazla buluntuya rastladık. Kalenin içinde sarnıçlar, su depoları ve mühimmat depoları vardı. Özellikle bizim bu sene Artuklu sarnıcında zemine kadar indik. Oranı zemin kısmında hem suya rastlandı, hem de özellikle mancınık taşları, gülle ve top mermilerine rastlandı. Metal top mermilerine rastlanmadı. Çünkü onlar bulununca eritilip tekrar kullanılıyordu. Ancak taş olanlar çok yoğun bir şekilde var” dedi.

“18 TANE MANCINIK TAŞI BULUNDU”
Bu yıl yapılan kazılardan 18 tane mancınık taşı tespit ettiklerini belirten Doç. Dr. Aytaç, “Bunların en küçüğü 2, en büyüğü de 18 santimetre çapında taş türlerine aitti. En eski dönem itibariyle baktığımızda yine savunmaya yönelik ok uçları çok sayıda karşımıza çıkıyor. Bunların çoğunlukta atölyelerin varlığı eritme potalarından dolayı Harput’ta üretildiğini anlıyoruz. Ok uçlarının en eskileri yine Urartu dönemine ait. Ok uçlarında zaman içerisinde çok fazla bir değişim olmamış. Biraz kullanılan okun durumuna ve uzunluğuna göre uçların ebatları değişmiş. Onun için dönemi belirlemek zor olsa da milattan önce 800 yıldan 1800 yıllara ait Harput kalesinde ok uçlarına rastlandı. Bizde bu sene 30,40 civarında biraz oksitlenmişte olsan demir ok uçlarını tespit etmiş olduk” diye konuştu.
Özelikle bu savunmaya yönelik son dönemlerde ateşli silahın artmasından sonra halk arasında mavzer ya da beşli denilen silahlara ait mermiler, kovanlar ve çekirdeklerde bulunduğunu aktaran Aytaç, şunları kaydetti: “Bir tanesinde miladi 1890 yılı mavzer diye ismi kaydedilmiş. Ayrıca diğer daha büyük kovanlara rastlandı. Tabi burada kale olması dolayısıyla buradaki görevliler ait üniformalarının düğmeleri de dikkatimizi çekiyor. Erlere ve subaylara ait düğmelerde karşılıklı top mermilerinin kabartılarak yapılanlar var. Tunç, sarı renkli, demir olan örnekleri de bulunuyor. Bunlarla ilgili ayrıca çakı, bıçak, hançer örneklerimiz var. Sonuçta savunma yapısı olduğu için ileriki kazı aşamalarında da bu örneklere çok sayıda rastlayacağımızı düşünüyoruz.”

“MANCINIKLAR MİLATTAN ÖNCE 3 BİNLERDE YOĞUN KULLANILMIŞ”
Kalelerde mancınık taşlarının özellikle milattan önce 3 binlerde yoğun bir şekilde kullandığına vurgu yapan Aytaç, “Kalelerde, kaleden atılan daha büyük çaplı 40 santimetre çaplı yuvarlanan mancınık taşları da var. Bizim şuan bulunduğumuz yerde dönem belirlemek oldukça zor. Çünkü her dönem kullanılabilen malzeme var. Onun için biz bunu Urartu’dan beri 1800’li yıllara kadarda kullanıldığını düşünüyoruz. Ama bulunduğumuz yer de Artuklu sarnıcı çıktı. Onların 12. ve 13. yüzyıla ait olduğunu da tahmin etmek güç değil. Örnek olarak ok bahsedersek bunların tabi şekil itibariyle yassı olanlar var. Bu kısım ahşap bölüme yerleştiriliyor. Yassı olanların dışında uç kısmı daha keskin olarak bitirilmiş örnekler var” dedi. 

“UCU KÜT OLAN OK UÇLARI ZIRH DELİYOR”
Kazılarda bulunan ok uçlarından da bahseden Aytaç, “Bunlar tabi ki demir ve belli mesafelerde etki gücüne göre hazırlanmış. Bunlardan ucu küt olanlar daha çok zırh delici olarak kullanıldığını biliyoruz. Bunlarında farklı dönemlere ait örnekleri var. Özellikle daha büyük örneklerden bir tanesi demir dövmedir. Burada çok sayıda örneğimiz var” ifadelerinde bulundu. 

“1880’LERİN MERMİLERİ ÇIKTI”
Kazılarda yakın zamanlarda yaşanan çatışmalarla ilgili bulgular da elde ettiklerine işaret eden Doç. Dr. Aytaç, şunları söyledi: “Bulanan kovanlarda beşli denilen silahlara ait örnekler var. Harput Kalesi’nde 1930’lara kadar buluntu elde edebiliyoruz. Bunlardan da zaten çok sayıda yeni buluntular da elde edeceğimizi tahmin ediyoruz. Kazılarda kovanların dışında beşli mermiye ait çekirdek kısmını da bulduk.” 

“DÜĞMELER RÜTBEYE GÖRE DEĞİŞİYOR”
Kazılarda dönemin askerleri tarafından kullanılan çok sayıda mermiye de ulaştıklarını vurgu yapan Aytaç, “Özellikle düğmeler rütbelere göre değiştiğini düşünüyoruz. En azından subaylar ve askerler arasındaki rütbeye göre bu düğmeler değişiyor. Üzerinde 2 top mermisi çapraz olarak birleştirilmiş olan kalın dövme tekniğiyle kalıba basma yöntemiyle yapılmış, biraz daha sarımsı bir alaşımla yapılmış olan düğmeler var. Kalede terzi atölyesi olduğunu düşündüğümüz bir atölyemiz var. Orada makas ve bir tanesinde ayakkabı deri parçaları çıktı. Bütün bu askeri ihtiyaçların tamamının kalede giderildiğini anlıyoruz. O kadar yoğun atölyemiz var ki, biz şuanda kalenin ancak 15’te birini kazmış durumdayız. Buna rağmen bu kadar çok buluntu elde ediyoruz. Bunlar tamamlandığında çok geniş ve zengin bir koleksiyona sahip olmuş olacağız. Hem askeri, hem günlük yaşam anlamında hem de arkeolojik ve bilimsel anlamda bayağı zengin bir ortamdır Harput iç kalesi” dedi. 

“HARPUT’TA SICAK SAVAŞ YAŞANIYORDU”
Sıcak savaşın en yakın muharebelerin Harput Kalesi’nde yaşandığını anlatan Aytaç, şöyle konuştu: “Çünkü kaleleri kuşatmak yetmiyor. Onun içine girip fethetmek gerekiyor. Dolayısıyla yakın çarpışmalar var. İşte uzaktan mancınık taş atılırken daha sonraki yıllarda toplar devreye girerken aynı zamanda da insanların fiilen içine girmesi gerekiyordu. Onun içinde bıçağından hançerine, kılıcına, top mermisine ve kaleden yuvarlana güllelere kadar yakın sıcak savaşın tüm unsuları var kalede. Mancınık taşlarından, sapan taşı olan örnekleri de var. Sapan taşları ateşli silahlardan önceki dönemler için çokta önemlidir. Kuşatmalarda mancınık taşlarıyla veya top mermileriyle önce surlar dövülür. Geçilecek boşluklar açıldıktan sonra içeriye girilebiliyordu. Onun için hem kaleden dışarıya atmak için savunma yapmak için hem de kaleyi kuşatanların karşılıklı attığı bu tür mancınık taşlarını kazılarda bulabiliyoruz. Mancınık taşlar bugün için bir anlam ifade etmiyor olsa da o gün için önemli savunma malzemesidir.” 

“SAVAŞ MALZEMELERİNDE İNCE ZEVK DE VAR”
Özellikle Selçuk ve Osmanlı silahları ile savaş malzemelerinde çok ince bir zevkin de olduğunu aktaran Doç. Dr. Aytaç, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yani kalkanlarda ipeğin kullanılması, hem kayganlığı hem de orada lale motifini kullanarak da ince ruhu ifade ediyorlar. Tabi hayatın gerçeği savaş. Barış sırasında da insanların sanata zevki olan düşkünlüğü bu ikisini yan yana getirmiştir. Tabi bunlar daha çok fonksiyon amaçlıdır. Özellikle okların kendisinde, ok atmak için kullanılan yüzüklerde ve özellikle de kullanılan kalkanlarda, ahşap süslemeleri, nakışları, metal döküm tekniklerini, altın yaldızlara kadar çok geniş bir süsleme kompozisyonu ve malzemeyi birlikte görüyoruz. Tabi insanların her daim savaşmadığını doğal olarak savaşa hazırlık yaparken de sanatla da uğraştıklarının göstergesidir. İnsanlar mecbur kalınca savaşmak zorunda kalıyor. Ama diğer zamanlarda insanların duyguları, haz alma ve estetik duyguları her zaman vardı.”dedi.