KOÇLUK, KARANLIKTA  YOL ALAN KİŞİNİN ELİNDEKİ BİR FENERDİR

BAŞAK MERAL GÜNDÜZ/ Bir yaşam koçunuz varsa size zorlandığınız noktada destek veriyor ve birlikte yaşamınızı süzgeçten geçirip nerede ne hata yapıp, nerede ne yapmanız gerektiğini size öğretiyor.

KOÇLUK, KARANLIKTA  YOL ALAN KİŞİNİN ELİNDEKİ BİR FENERDİR
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Arif Tan bilgisi, birikimi, tecrübesi derken yüzlerce kişi ve kuruma yaşam koçluğu yapan bir profesyonel. Her insanın olduğu gibi onun da bir hedefi var; O, yüzlerce insanın yüreğine dokunmak istiyor. Mesleğinin ayrıntılarını, insan olarak en çok nerelerde hata yaptığımızı, hedeflerini ve yeni projelerini Hakimiyet Gazetesi’ne anlattı.

KISACA SİZİ TANIYABİLİR MİYİZ?

Makine Mühendisiyim. Lisanslı yüzücü ve profesyonel yaşam koçuyum.

 

YAŞAM KOÇLUĞU NEDİR?

Temelinde mutlu olmak, kaliteli yaşamak yatıyor. Ama buradaki kalite anlayışı genel bir anlayış değil tamamen kişinin nasıl rahat, mutlu olduğu, kendini tanıması gerçekten ne yapmak istediğini bilmesi bu yolda adımlar atmasını sağlamaktır. İşte tam da bu noktada yaşam koçları bir rehber, yol gösterici olarak devreye giriyor. Çoğu insanın uzak olduğu bu kavram artık hayatımıza girmeye başladı, çünkü insanlar bu yaşam karmaşasında sosyal ve ekonomik baskılar altında çoğu zaman hayallerin çok dışında bir hayat yaşıyor. Birçok insan da ne istediğini bilmiyor çünkü maalesef kafada birçok tereddütler var, ikilemler var, kararsızlık ve çelişki var. Günümüz dünyasında artık birçok Devlet adamı dahi profesyonel yaşam koçları ile çalışmakta. Kendi göremedikleri veya fark edemedikleri birçok konuyu dışarıdan objektif ve profesyonel bir göz daha rahat görebilmektedir ve gerektiğinde yönlendirebilmektedir.

 

SEANSLARINIZI VEYA GÖRÜŞMELERİNİZİ NASIL YAPIYORSUNUZ?

 

Öncelikle koçluk alan kişiyle iyice bir analiz görüşmemiz oluyor. Koçluk alan kişiyi ve ihtiyaçlarını tam olarak analiz ettikten sonra görüşme sıklığını beraberce organize ediyoruz.   Danışanımla aramda başlayan ilk şey ebedi bir dostluktur. Ben danışanlarım için ‘yol arkadaşlarım’ diyorum. Onlar beni istedikleri zaman hayatlarına dahil ediyorlar ve o farkındalığı yaşadıkları zaman biz seans olarak vedalaşıyoruz. Ama hayatın başka alanında zaten hep bir aradayız. O yüzden yüzlerce insanın yüreğine dokunmayı çok istiyorum.”

Hedeflerle hayalleri karıştırdığımız için ne harekete geçebiliyoruz, ne sonuca varabiliyoruz, ne de ondan sonra yeni hedefler belirleyebiliyoruz. Bunu hem iş hem de özel yaşamımızda yapabiliriz. Sahip olduklarımızdan çok hep beklentilerimize tutunarak yaşıyoruz. Mutluluk, hayallerimize giderken onlardan beklentinin sana dönüşümüdür. Yani ben bir arabaya sahip olmak istiyorsam onun bende uyandıracağı duygudur mutluluk.”

 

“Çok iyi dinliyorum, dinlediğim gibi sorular soruyorum, sorduğum sorularla farkındalık yaratıyorum ve kişiyi sorunuyla ilgili harekete geçiriyorum. Aslında koçluğun temeli tamamen bunun üzerine kurulu. Bugün Başbakana da, çok önemli bir işadamına da, hayatta çok iyi bir yere gelmiş bir oyuncuya da koçluk verebilirim. Onu çok iyi dinliyorsam onun işini çok iyi bilmeme gerek yok. İyi bir dinleyişle ona faydası olabilecek farkındalığı yaratacak sorular sorabilirim. En büyük eksiğimiz biz etrafımızı hiç dinlemiyoruz.”

 

 

Arif bey,  kişiler hangi durumlarda ve niçin sizin gibi profesyonel yaşam koçlarından destek almalılar?

Sağlıklı yaşam ve kilo verme gibi fiziksel durumların dışında ilişkilerinde problem yaşayanlar, kariyer planlamaları, tercihleri, performans düşüklüğü, mutsuzluğu, zaman yönetimi… Kısacası hayatlarıyla ilgili sorun yaşadıkları nokta ne ise ve varmak istedikleri noktada zorlandıkları unsurda bir yaşam koçundan destek almalarında fayda var. İnanın bu, kişiye varamayacakları bir mutluluk kazandıracak. Düşünsene bir şeyle geliyorsun bana bunun ne olduğunu bilmiyorsun. Ama bir heyecan var içinde. Bana geliyorsun ben hem sana bunun ne olduğunu söylüyorum hem de ne almak istiyorsan onu alıyorsun. Hayatın hangi alanında böyle bir imkan var. Kafamıza takılan birçok şey yüzünden ne insanlara odaklanabiliyoruz ne işimize odaklanabiliyoruz. Albert Einstein diyor ki “Kafanızda yarattığınız sorunlar ve soruların cevapları sizde değil. Öyle olsaydı o soru ve sorun olmazdı.” O yüzden mutlaka bu anlamda destek almak gerekiyor. Mesela ben altı haftada bir de her danışanıma bir ajanda hediye ediyorum. Çünkü söylediğimiz her şey uçabiliyor. ‘Biz ne almaya geldik? Ne alacağız? 6 haftanın üçüncü seansında şu soruları soruyoruz; Neredeyiz? Nereye geldik? Nereye gideceğiz?’. Bunların hepsini gördüğü an itibariyle onu yolda tutabilme ve motivasyon doğuyor. Hiçbir şey sözde ve havada kalmıyor bizde. ‘Bugün bana niye geldin? Ne alıp gidersen senin için güzel ve keyifli olacak? Ne alıp gidiyorsun?’

 

“YÜZLERCE İNSANIN YÜREĞİNE DOKUNMAYI ÇOK İSTİYORUM”

Peki, siz niçin bu mesleği seçtiniz?

Birçok kişinin yüreğine dokunmak istiyorum. Çünkü benim yaptığım iş eğer karşındaki insanın yüreğine dokunabilirsen o zaman çok daha farklı farkındalıklar yaşanmasını sağlıyor. Her iki taraf için de aynı şeyler geçerli. Bana bir danışan geldiği zaman bana ne anlattığı beni hiçbir zaman ilgilendirmez. Çünkü hiçbir sorun kendi merakımı gidermek için değildir. Benim o anda kişinin yüreğine dokunabilmem lazım, aynı şekilde onun benim yüreğime dokunması lazım. Yani danışanımla aramda başlayan ilk şey ebedi bir dostluktur. Ben hep danışanlarım için yol arkadaşlarım diyorum. Onlar beni istedikleri zaman hayatlarına dahil ediyorlar ve o farkındalığı yaşadıkları zaman biz seans olarak vedalaşıyoruz. Ama hayatın başka alanında zaten hep bir aradayız. O yüzden yüzlerce insanın yüreğine dokunmayı çok istiyorum.

 

‘Yüreğine dokunmak’ tabirini biraz daha açabilir miyiz? Karşılıklı olarak bu nasıl gerçekleşiyor?

Aslında benim beklentim tamamen kendi konusuyla gelmesi. Samimiyetle kendi konusunu seçip bana getirebiliyor ise o bir buçuk saatlik seans içerisinde bedenlerimiz dahil otomatik olarak uyumlanıyor. Bazen bir insanı görürsün sanki yıllar öncesinden tanımışsın gibidir. Yarım saat süreden sonra her şey öyle bir gelişmeye başlar ki sanki karşındaki kişi yıllardır sohbet ettiğin kişi olur. Bizdeki paylaşım aslında bunun üzerine kurulu. Çünkü orada o samimiyet yakaladığı an insanın yüreğine dokunuyorsun. Mesela benim hayatımda da öyledir. Samimi olan insan benim gönül dergahımda oturabilir. Samimiyet, netlik. Bu samimiyet ile birlikte biz kişinin bazen varmak istediği noktaya aslında varmak istemediğini dahi fark edebiliyoruz. Yüreğinin gerçekten ne istediğini tespit ediyoruz. O yüzden yüreğine dokunmak çok geniş kapsamlı bir şey. Ama aynı zamanda çok basit bir şey. Çocuklara bakın hepsi çok samimi çok net, ne istediklerini biliyorlar. O yüzden hayatta hep istediklerini alabiliyorlar. Ne zaman yetişkin olmaya başlıyoruz, korkularımız, kaygılarımız, endişelerimiz birçok anlamda ailemizden, sosyal çevremizden öğretilmiş çaresizliği almaya başladığımız an itibariyle samimiyetimizi kaybetmeye başlıyoruz. Çünkü biz şöyle düşünüyoruz; ‘Bir başkası bizim için ne düşünüyor?’ Bunları düşünmek aslında en büyük zaman kaybı. Şu soru daha mantıklı ‘Ben ne istiyorum? Ne olmak istiyorum? Hedefim ne? Nereye nasıl varabilirim? İnsanlar benim için ne ifade ediyor? Paylaşım benim için en ifade ediyor? Mutluluk benim için ne ifade ediyor? Bir başkasının benim için söylediklerini düşünmek benim için ne ifade ediyor?’ Yani başkaları için yaptığımız birçok duyguları ve düşünceleri kendimize çevirdiğimiz zaman onlara gerek kalmaz.

 

“HEDEFLERLE HAYALLERİ KARIŞTIRDIĞIMIZ İÇİN NE HAREKETE GEÇEBİLİYORUZ, NE DE SONUCA VARABİLİYORUZ”

İnsanlar olarak iş ve özel hayatımızda hedeflerimize ulaşmak konusunda en çok nerelerde hatalar yapıyoruz?

İnsanların birbirlerine tutunmalarının en büyük sebebi menfaatleridir. Menfaat derken olumsuz algılamamak gerekiyor. Olumlu yönde de çıkarımlarımız var. Senin iyi niyetin, senin işteki profesyonelliğin, bana yaklaşımın bunlar insanları mutlu eden veya huzursuz eden şeyler. Benim menfaatim senin yanında mutlu ve rahat olmam. Yani hepimizin farklı farklı menfaatleri var hayatta. Bunu fark etmeden devam ettirdiğimiz çoğu ilişkinin sonunda bunu diyebiliyoruz; ‘Neden bitti? Neden böyle oldu?’. Aslında ilk başta sen menfaatinin farkına varabilsen sonucu çok daha olumluya götüreceksin. Bitmesi gerekiyorsa bile bunu en güzel şekilde göndermek lazım. Her tercih bir vazgeçiştir. Birçok insanı deneyimlemek ve yaşamak üzere dünyaya geliyoruz. O yüzden birçok insanla kurduğun ilişkide anlaşmazlıklar olabilir. Onlara izin verip yenisi gelecek. Çünkü her güne yeni bir şeyler öğrenmeye açık olarak başlamamız lazım. Hepimizin günlük ajandaları var hayatında. O ajandalara yazılmış programların kaçını tamamen uygulayıp günümüzü tamamlayabiliyoruz. Bir plan yapıp aksilik çıktığında bundan mutsuzluk duymamamız gerekiyor. O aksilikte mutlaka bizi bekleyen bir mucize vardır. Tabi ki plan yapacağız, başarılı olmamız için hedeflerimizi koymamız gerekiyor. Hayaller ve hedefleri karıştırmadan hayallerimize hiç ulaşamasak dahi hedeflerimiz mutlaka bizi o yolda tutar. Çünkü hedef bellidir. 

 

“KİŞİLERİN KENDİLERİNİ KEŞFEDEBİLMELERİ ADINA KESİNLİKLE BİR YAŞAM KOÇUNA GİTMELERİ GEREKİYOR”

Kişiler en çok hangi nedenlerden dolayı size başvuruyorlar?

Şuan ki sistem; hep başkaları adına düşünülsün, bir başkaları üzerine karar verilsin ve uygulansın üzerine dönüyor. Birçok alanda da bu böyle. Biraz sosyal medyanın da getirdiği rahatlık ile bir rahatlığa düşüyoruz ve sorumluluk almıyoruz. Kişilerin kendilerini keşfedebilmeleri adına kesinlikle bir yaşam koçuna gitmeleri gerekiyor. Neyi istediklerini, neyi istemediklerini; hayata nasıl baktıklarını, kim olduklarını fark edebilmeleri için bu çok önemli bir şey. ‘Sen ne istiyorsun?’ sorusunu hangimiz etrafımızdaki insanlara soruyoruz? Birini dinlerken hemen “O sussun da ben konuşup fikrimi söyleyeyim” düşüncesine sahip değil miyiz? Bunun yanı sıra gün için de altı tane takdire ihtiyacımız var; ‘Onaylanmak, anlaşılmak’. Yani gün içerisinde etrafımızdan 6 tane takdir alabiliyorsan sen o günü çok mutlu ve keyifli geçirebiliyorsun. Zaten o takdirin sana samimi veya içten gelip gelmediğini anlayabilirsin. İnsanlara her ne için teşekkür ediyorsak bunu söyleyerek insanları takdir etmiş oluyoruz. 

 

“İNSANLARIN EN BÜYÜK MUTLU OLMA SEBEBİ İKİLİ İLİŞKİLERİNDE MUTLU OLMALARIDIR.”

Peki, sizden yaşam koçluğu almak isteyen kişiler için ne kadar seans öneriyorsunuz?

Sözcüklerin hiçbir önemi yoktur. İnsanlar hep gördüklerine inanır. Bana bir konuyla gelir danışanım. Ama bir de onun hayatının bir tablosunu çıkartırız. Sıfırdan ona kadar bir değerlendirmemiz vardır. Kariyer, para, aile, eş, romantizm, kişisel gelişim, hobi alanı ve daha da ekleyebiliriz bunlara. Sıfırdan ona kadar verdiği dereceler içerisinde diyelim ki para kısmına 5 verdi kariyere 8 verdi. Önceliği kariyere değil 5 verdiği paraya sormamız gerekiyor. Onun için ne ifade ettiğini sormamız gerekiyor. Belki benim için yolun başlangıcı onun için yolun yarısıdır. O bütün bu resmin büyüğünü gördükten sonra ne konuda hizmet vereceğimizi tespit ediyoruz. İnsanlar bazen ilişkilerinde arkadaşlıkla sevgililiği karıştırabiliyorlar. İlişkiler kısmı daha çok tecrübe ettiğim konular. İnsanların en büyük mutlu olma sebepleri de ikili ilişkilerinde mutlu olmalarıdır.

 

İnsanların mutluluk kavramını en çok ikili ilişkilerde arıyorlar. Bu arayışın sebebi hatalı ilişkiler yaşadığımız için olabilir mi? 

Şöyle örneklendireyim; ilişkilerin çoğunda farkında olsak da bize zarar verdiğini bildiğimiz halde bitiremiyoruz. Ya alışkanlığa dönüştüğü için ya çok zaman geçirdiği için ya da gerçekten hırsla bir şeyler yaşadığımız için bitiremiyoruz. O ilişkideki mutluluğu kendimize hedef olarak koyup ona ulaşmayı tercih ediyoruz. Bunun için kişinin birkaç adım geriye gidip kendi hayatındaki resmi büyük görmesi gerekiyor. Örneğin; bir kadın “Benim kocam beni hiç dinlemiyor.” diyor ise bir süre sonra aslında kendisinin hiç dinlemediği ortaya çıkıyor. Tamamen farkındalıklar üzerine kurulu. O yüzden ayrılmak isteyip de ayrılamayan, ilişkisini bitiremeyen, evlenmek isteyip de evlenemeyen birçok kişi var. Bense bu kişileri çok iyi dinliyorum, dinlediğim gibi sorular soruyorum, sorduğum sorularla farkındalık yaratıyorum ve kişiyi sorunuyla ilgili harekete geçiriyorum. Aslında koçluğun temeli tamamen bunun üzerine kurulu. Bugün Başbakana da, çok başarılı bir işadamına da, işinde çok başarılı olmuş bir sanatçıya da koçluk verebilirim. Onu çok iyi dinliyorsam onun işini çok iyi bilmeme gerek yok. İyi bir dinleyişle ona faydası olabilecek farkındalığı yaratacak sorular sorabilirim. En büyük eksiğimiz biz etrafımızı hiç dinlemiyoruz.

 

“BEN ÖĞRENME AÇLIĞI OLAN BİR İNSANIM, HER GÜN YENİ ŞEYLER ÖĞRENME İSTEĞİNDEYİM.”

Yaşam koçluğu yapan kişilerin sayıları son dönemde oldukça arttı. Peki, en iyisini nasıl tespit edeceğiz? Bir yaşam koçunun ne gibi özellikleri olmalı?  

Mesleğinin önüne biraz popülerlik katmak isteyenler var. Fal bakan bir kadın bile kartının üstüne yaşam koçu yazabiliyor. Çünkü biz bir şey bulduğumuz an sonuna kadar tüketme niyetindeyiz. Sen yaşam koçuysan kişiyi çok iyi anlaman gerekiyor. Herkes her şeyi yapabiliyorum diyor ama kimse ben şu işi iyi yapamıyorum demiyor. Benim ilk öğrendiğim şey kimlere koçluk verememem. Ama şuan etrafımda yaşam koçluğu mesleğini yapanlar, mesleğine popülerlik katmak isteyenler, mesleğini tanımlandıramayanlar, mentorlük yapıyorlar. Koçluk tecrübelerini, deneyimlerini, becerilerini karşıya aktarmaz. Bu bir yönlendirmedir. Karşındaki kişiyi çok iyi dinlemelidir, çok güzel sorular sormalı, karşı tarafı iyi analiz etmelidir. Bunu da  herhangi bir teşhis koymak için yapmamalıdır. Sezgilerinin çok güçlü olması lazım. Onun gözlerinin içine baktığı zaman o ışığı, o pırıltıyı, o yılgınlığı her şeyi hissediyor olmalı. Ben öğrenme açlığı olan bir insanım, her gün yeni şeyler öğrenme isteğindeyim. Çünkü gelişime açık olduğun sürece başarılı olabilirsin.

Siz hem kişisel hem de kurumsal yaşam koçluğu yapıyorsunuz. Kurumsalda kimlerle nasıl çalışmalar yapıyorsunuz ve sizinle çalışan kişilerin avantajı neler?

Kurumsalda yöneticinin ve insan kaynaklarının seçtiği insanlara koçluk yapıyoruz. Ama bunun dışında kurum ihtiyaçlarına göre grup seansları da veriyoruz. Öfke kontrolünü öğretme amacıyla bu şekilde grup koçluğu yapıyoruz. Öfkenin ne olduğunu anlatmıyoruz, öfkenin senin için ne ifade ettiğini anlatmaya çalışıyoruz. Çünkü biz eylemlere hangi duyguyu yüklüyorsak o bizim gerçeğimizdir. Hepimiz eylemlere farklı duygular yüklediğimiz için farklıyız. Her kişi için öfke kontrolünün, öfkenin, kontrollü olmanın, kontrol dışı kalmanın ona ne ifade ettiğini ona sormadan onda etki yaratmak mümkün değil. O yüzden yüreğe dokunmak diyoruz. 

 

GÖRÜLDÜĞÜ KADAR GÜVEN ESASLI

Evet, tabi ki de koçluk alan kişi tamamen güvenebilmeli ki kendini tereddütsüz açsın, zihnindekileri ve yaşam çarkını olduğu gibi yansıtabilsin.

 

ANLADIĞIM KADARIYLA İNSANLARIN HAYATLARINDAKİ HER ALANDA DESTEK SAĞLIYORSUNUZ. PEKİ, DİĞER YAŞAM KOÇLARI ARASINDAN SİZİ AYIRAN ÖZELLİĞİNİZ VAR MI? 

 

Tabii k bir farkım yok. Hepimiz kişilerin hayatında farkındalık yaratmaya çalışıyoruz. Hepimiz kendi hayatlarımızdaki mucizevi dönüşümü başka hayatlarda da görmek istiyoruz. Hatta küçücük de olsa bizim dokunuşumuz olsun istiyoruz. Ama bir danışan koçunu seçerken neye dikkat etmeli diye sorarsanız iç sesine güvensin. Başarılı koç ya da başarısız koçtan daha önemlisi “danışan yani kendisi değişime hazır mı?” sorusuna cevap verilmesidir...