'KENTSEL DÖNÜŞÜM' YERİNE 'EVSEL DÖNÜŞÜM'

Saadet Partisi Elazığ İl Başkanı Abdullah Akın Basın Mensuplarıyla bir araya gelerek gündeme ilişkin konularda açıklama yaptı.

'KENTSEL DÖNÜŞÜM' YERİNE 'EVSEL DÖNÜŞÜM'
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Konuşacak ve çözüm bekleyen çok sorunumuz var diyen Akın: “Şorşor Deresi ıslah projesi çalışmaları yıllarca uzadı, tıkandı. “Bitti, bitecek, bitiyor” denildiği hâlde çözümü yılan hikâyesine döndü. Başbakanların ve Cumhurbaşkanımız vaatlerine konu olan Şorşor Deresi’nin Akıbetinin ne olacağını inanın merak ediyorum… O bölgede yaşayan, hayal kırıklığına uğrayan vatandaşımız halen mağdur, halen pis kokular ile mücadele ediyor.  Elazığ iyi yönetilmediği için var olan doğal güzelliklerimizi de değerlendiremiyoruz. Elazığ’ın; Hazarbaba Dağı ile Kayak Merkezi’nin, turizm gelişim bölgesi teşviklerinden de yararlanılarak, yatırımcılar tarafından yapılacak konaklama, dinlenme tesisleri (otel, restoran) ile ulaşım ve taşıma araçları (hafif raylı sistem, teleferik vs) vasıtasıyla şimdiye kadar kış ve yaz turizmine açılmasını sağlayamadık. Elazığ Sanayi Sitesi, yeni yeri tartışıldığı ve anketlerle esnafa ve halka görüş sorulduğu hâlde, 4 yıla yakın bir süredir akıbeti meçhul biçimde sürüncemede kaldı. Modern bir sanayi sitesine ne zaman kavuşacağımız belli değil. Sadece seçim süreçlerine insanımızı vaatler verir ve kapatırız konuyu… Elâzığ’ın sorunları tek bunlar mı? Hayır… Çarpık ve Plansız kentleşme, Altyapı ve Otopark yetersizliği, Şehir içi Yolların bakımsızlığı, Mahalleler arası gelişmişlik farkı, ulaşım problemleri” şeklinde konuştu.

MİLLETİN PARASINI HEBA EDİYORSUNUZ

Çalışmalar yürütülmeden önce planlama yapılmadığını belirten Akın: “İşte valilerin, belediye başkanlarının, müdürlerin, idarecilerin bindiği lüks otomobiller, lüks makam odaları, gereksiz ve önceliği olmayan kamu binaları vs. milyonları buluyor bunlar. Söz konusu lüks araçların rölantide çalışırken harcadığı yakıtı bile bu esnaf kardeşimiz, bu asgari ücretli emekçi kardeşimiz ödüyor. Nasıl ödüyor bu millet, verdiği vergilerle. Bir bakıyorsun Elazığ’da bir belediye başkanı gelmiş bütün çöp kamyonlarının üzerine, bütün parklara, duraklara kendi ismini yazdırmış. Yahu senin belediye başkanı olduğunu zaten herkes biliyor ne gerek var bu israfa. Milletin bu kadar sorunu varken bu mudur senin sorunun. Yeni gelen başkanın işi yok ki onları kaldırtsın. Bir bakıyorsunuz kısa zaman önce bir çalışma yapılıyor, olmadı denilip tekrardan kaldırılıp yeniden yapılıyor. Niçin düşünüp planlayıp yapmıyorsun da bu milletin parasını heba ediyorsun. Yine Türkiye’nin her yerinde olduğu gibi plansız programsız yatırımların bir benzerini de ilimizde görmek mümkün. Yatırımlardaki gereksiz lükse düşkünlük ve şatafat şu an sadece geri kalmış ülkelerde ancak görülebiliyor. Bir tarafta Basit bir restorasyona aktarılan bu milletin milyonları varken, diğer tarafta bir bakıyorsunuz deprem olmuş, ardından salgın hastalıkla boğuşan Elâzığ’ımıza yapılacak, ulaştırılacak yardımlar çok görülüyor. Milletin parası milyonluk lüks araçlara aktarılırken, Elâzığ’ımızda depremde ağır hasar görmüş evlerin yeniden yapılması için bu millet bankalara mahkum ediliyor. İşte Türkiye’de durum neyse gördüğünüz gibi Elazığ’da da durum aynıdır ”dedi.

 TOPLUM BİR İNFAL YAŞIYOR

Adalete olan güvenin kaybolduğunu söyleyen Akın: “Türkiye, başta ekonomi olmak üzere devasa problemlerle karşı karşıya... Asıl konuşulması gereken gerçeklerin üzeri örtülüyor. Şu an bir gerçek var ki toplum bir infial yaşıyor. Bu infialin altında yatan en önemli sebeplerden birisi mevcut ekonomik şartlar, Milletimizin yaşadığı geçim sıkıntısı ve adalete olması gereken güvenin kaybolmasıdır. Bugün Türkiye’nin asıl gündemini özetlersem; Her gün gencecik evlatlarımızı toprağa vermek zorunda kaldığımız terördür. Türkiye’nin gerçek gündemi çöken ekonomidir. İşsizliktir. Devletin bütünüyle üretime dönük yatırımlardan el çekmesidir. Artık sürdürülemez hale gelen iç ve dış borçtur. Bitirilen tarım, yok edilen hayvancılıktır. Çöken eğitim sistemimizdir. Adım adım yok olan ahlaki değerlerimizdir. Kaybolan adalet duygusudur. Dış politikada yaşanan krizlerdir. Faize ayrılan milyon dolarlardır” dedi.

Türkiye’nin durumu böyle de Elâzığ’ın durumu çok mu iyi? Türkiye nasıl kötü yönetiliyorsa Elâzığ da o derece kötü yönetiliyor diyen Akın, şehrimiz büyük bir felaket geçirdi! Bu felaketin travmalarını atlatmak öyle kolay değil! Depremin üzerinden 10 ay geçmesine rağmen Elazığ, yıkılan evinin, kapanan işyerinin sıkıntısıyla her geçen gün daha da perişan olan insanların yaşamaya çalıştığı, yıkık ya da yıkılmak için sıra bekleyen, binalardan oluşan, toz toprak içindeki görüntüsüyle harabe bir kent hâline gelmiştir, dedi.

ELAZIĞ’I MÜTEAHHİTLER KANALIYLA İNŞA EDEBİLİRDİK

Yeni İmar Revize Planına tepki gösteren Akın, Ağır hasarlı 14700 bina aralıklarla yıkıldı. Orta hasarlı binlerce binaya gelince bu binalar emin olun kaderine terkedildi diyerek; “Dar gelirli ailelerin orta hasarlı evleri yıkıp yeniden yapmaları mümkün değil! Bunu Yöneticilerimiz de, Belediye Başkanımız da biliyor! Yöneticilerimiz Devletin güçlendirme için yardımda bulunduğunu ya da bulunacağını söyleyebilir. Bana göre Devletin vereceği 27 bin lira ile bu binalar sağlıklı bir güçlendirmeye tabi tutulamaz! Kaldı ki bu işin uzmanları olan mühendisler bile 40-50 yıllık binaları güçlendirme yerine yıkıp yeniden yapmak lazım diyorlar! Orta hasarlı binalarda oturanlar ise bir çıkmazın içindeler! Ne yapacaklarını bilmiyorlar. Bu belirsizliklerin temel kaynağı yeni revize edilen “imar” sorunudur. Sayın Şerifoğluları, 24 Ocak 2020 depremini bir fırsata çevirebilseydi, Elazığ’ın bütün binalarını hepten yenileyebilirdi. Evet, yenilenebilirdi diyorum. Nasıl mı? Ağır hasarlı binaları zaten devlet yapıyor. Orta hasarlı ve hafif hasarlı binaları da kat artırımına gidilerek müteahhitler kanalıyla yeniden inşa edebilirdik! Sayın Cumhurbaşkanı’nın dikine mimariden vazgeçelim demesi Elazığ için uygulanmamalıydı. Çünkü deprem öncesi Elazığ’da 15’den 27. kata kadar yapılan çok sayıda bina vardı. Peki, bunları nereye koyacağız? Bu çok katlı ruhsatları iptal mi edecek Sayın Başkan? Bazı mahallelere 5 kata 12 kat verilirken, bazı mahalleler 5 kat iken yine 5,bazı caddeler de 8 kat iken yine 8’de kalması akılla izah edilebilir mi? Hâlbuki deprem yönetmeliğine göre kat artırımı yapılacak olan bu binalar elbette güvenli inşa edilecekti. Sayın Belediye Başkanı kat artırımı konusunu Şehircilik Bakanına bağlayarak işin içinden katiyen çıkamaz! Elazığ’ı tümden yenileme fırsatı varken, şimdi yamalı bohça olarak kalmayı sürdürecektir! Elazığ’da kentsel dönüşüm, plânlama, proje ve uygulama çalışmaları bugüne dek geciktiği için, daha da önemlisi yetersiz kaldığı için kerpiç evlerin yoğun olduğu ve her ân yıkılma tehlikesi bulunan konutlardan oluşan Kızılay (Kesrik), Aksaray (Yığınki) ve Sürsürü Mahalleleri ’ne öncelik verilmesi gerekirken, tam aksi yapıldı. Buralar kentsel dönüşüm yerine “evsel dönüşüme terkedildi” şeklinde konuştu.

KUZOVA İFLAS ETTİ ÜRETİCİ PERİŞAN OLDU

Elâzığ Uluova’da tarımsal faaliyetler “susuzluk” gerekçesiyle durduruldu diyen Akın: “Yıllardır hayata geçirilemeyen Kuzova Projesi iflas etti, üretici perişan oldu. 3 tarafı sularla çevrili olduğu hâlde susuzluktan kırılan şu Şehirde 2007’de Hamzabey Barajı’ndan getirileceği açıklanan içme suyu 2020 yılında zar zor ulaştırıldı. Ulaştırıldı dedim amma, bu kadar sabredilmesine rağmen, su kesintileri artarak devam ediyor. Sahi Belediye başkanlığı seçimleri döneminde dile getirdiğimiz “arıtma” tesisi hakkında bilgisi olan var mı? Yeni bir tesis yapıldı da bizim haberimiz mi olmadı? Yoksa arıtma tesisi çevresinde bulunan, lağım sularının karıştığı su kuyulardan su içmeye devam mı ediyoruz?