'KAPALI'ÇARŞI

'KAPALI'ÇARŞI
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Koronavirüs ile etkin mücadelede kapsamında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın valiliklere verdiği yetki gereği Elazığ Valiliği bünyesinde oluşturulan “Pandemi Kurulu” şehrimizin  birçok alışveriş merkezi gibi kalabalığın yoğun olarak görüldüğü merkezlerinin de kapatılmasına karar verdi.

Belediye çarşısının bir hafta kapanmasının ardından 92 yıllık tarihi kapalı çarşımızın da kepenkleri indirildi ve kapanmış oldu.

Bu tür manzaralara alışık olmayan vatandaşlar, kapalı çarşının kapalı halinin hüznünü yaşarken, esnaflar hem kendi sağlıkları hem de toplumun sağlığı açısından kararı destekliyorlar.

Kapalı çarşının bir hafta kapalı kalmasında en önemli sorun başta tulum peyniri olmak üzere bazı gıda maddelerinin bozulma riski. Bunun için de önlemlerin alındığı ve soğutucuların çalıştırılması ile bu problemin de giderildiği ifade ediliyor.

Kapanan çarşılarımız ve hayatın akışının yavaşlaması ve durma noktasına getirilmesi uygulamaları bizim için, bizim sağlığımız ve geleceğimiz için. Her bir vatandaş gibi esnaflarımız da bu meselenin ciddiyetinin farkında.

Dikkat edilirse esnaf kardeşlerimiz geçmişte yaşadığımız depremin ardından yükselttikleri mağduriyet ve mahrumiyet söylemlerini şimdilerde dile getiremiyorlar. Zira geçmişte kendileri depremden bizzat zarar görmeseler bile vatandaşın alışveriş yapmamasından ve ödemelerini yapamamaktan şikâyet ediyorlardı.

Şimdiler de kendilerinin ve ailelerinin de sağlığı ve can güvenliği tehdit ve tehlike altında olduğu için alınan önlemleri eleştirme yerine sürece nasıl katkı sunalım da bu durum bir an önce son bulsun duyarlılığı ve sorumluluğu içerisindeler.

Rabbim bir an önce bizleri birbirimize sarılıp kucaklaştıracak sağlıklı günlere kavuştursun. Kavuştursun ki, bugünlerde 92 yıllık tarihinde ilk kez kapatılan ve yalnızlığa terk edilen mahzun Kapalı Çarşımıza gidelim.  O tarihi pide fırınından sıcak çıkmış bir açık ekmeğimizi alalım. Hemen yandaki esnaftan da tulum peyniri alıp çay ocağına oturup üzerinden buharlar çıkan taze çayımızı söyleyelim. Ve bu mükemmel üçlünün lezzetini ve insanlarla birlikte olmanın hazzını yaşayalım.

Ne diyordu üstat;

“Vur kazmayı dağa Ferhat

“Çoğu gitti, azı kaldı”