'Elazığ'ın Kemikleşmiş Bir Tiyatro İzleyicisi Var'

Nisa YILMAZ/ Sahnelenen her oyunu kapalı gişe oynayan Mahmut Yıldırım ve Almila Tiyatro Ekibi, kendilerine daha çok destek sağlandığı sürece ortaya daha güzel işler çıkaracaklarını ve şehrin kültürel değerini tanıtmaya daha fazla katkı sunacaklarını söyledi.

'Elazığ'ın Kemikleşmiş Bir Tiyatro İzleyicisi Var'
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Tiyatroya başlangıç serüvenini anlatan Almila Tiyatro Atölyesi Kurucusu Mahmut Yıldırım, toplumun tiyatroya olan ilgisini, tiyatro izleyicisini ve 7 yıllık sahne ve yazarlık deneyimi üzerine sorularımızı yanıtladı.

 

Tiyatroya olan ilgini ne zaman keşfettin ve bir tiyatro kulübü kurmaya nasıl karar verdin?

Tiyatroya ilgim 2008 yılında en yakın arkadaşım sayesinde başladı. Genç bir ekip vardı, oyuncu eksiği olduğunu söyledi. Benden tiyatro oyuncusu olacağını düşünmüyordum. 2 gün boyunca oyuna hazırladım.  Üniversiteyi kazanıp Giresun’a gittim. Tiyatro dersimiz vardı fakat öğretmenimiz yoktu. Dersi boş geçirmemek adına tiyatro oyunlarına çalışmaya başladık. Şiir geceleri düzenledik. Burada biraz piştik, okuduk, öğrendik. Ustalardan ders aldık.  2011 yılında Elazığ’a gelip, yeni bir ekip kurup hem yönetmenlik hem de yazarlık hayatına başladım. Kurucusu olduğum ekiple birlikte bir serüvene başlamış olduk.

 

Neden dönem oyunları?

Format olarak tarihi ve dönem oyunlarını seçtik. Çünkü Elazığ’da çok fazla yerel mizah öğeleriyle yapılan komedi oyunları vardı. Bu oyunlar da Elazığ dilini yansıtan iyi oyunlardı. Biz daha farklı bir şey yapmak istedik. Zor ve imkânsız olanları yapmaya çalıştık. Dönem oyunları ve kalabalık bir ekiple yola çıktık. İlk oyunumuz; “Ya Devlet Başa Ya Kuzgun Leşe” oldu. Elimizde sadece bir teksti ve inancımız vardı. Maddi olarak imkânlarımız yoktu. İnanç olunca mekân ve oyuncular yerine gelmeye başladı. Bir kazanç ve saygınlık getirmeye başladı. Bir baktık ki 2018 yılına yine zirvede girmişiz.

 

Tiyatro atölyesi kurulduğu yıldan bugüne kadar neler değişti?

İlk kurulduğu yıllarda oynadığım oyun; “Ya Devlet Başa Ya Kuzgun Leşe” son oyun ise Kızıl Elma oyunu oldu. Farklılıklar dağlar kadar oldu diyebilirim. Şuan şunu söyleyebilirim o dönemdeki teknikler o denemdeki toyluk, acemilik tabi şimdi olmadı. Biz buna şu şekilde çalışıyoruz aslında. 2011’de ilk oynadığımız oyunda yaptığımız hataları ikinci oyunumuzda yapmadık. Mesela kibire kapılmadık. Hatalarımızı izleyen ustalarımıza sorduk. Nerede hatamız var. Dediler ki; müzikte şurada vs. ikinci oyunda bunların önüne geçtik. İkinci oyundan sonra nerede hatamız var dedik ve o şekilde düzelterek devam ettik. Bu şekilde kıra kıra devam ettik. Dört beş derken en son Ölüm Öpücüğü diye bir oyunumuz vardı. Yabancı bir oyun. Elazığ’da ilk defa yerel bir ekip, yabancı bir oyun oynadı. Dört kişilik bir oyun, 2 saat 20 dakika sürüyor ve muhteşem bir oyundu. Simon Williams’ın yazdığı tiyatronun önemli bir oyunu. Eleştiriye açığız biz. Eleştiri, tiyatro oyuncusunun ve yönetmenin ekmeğidir. Dedik ki bu oyunda hatamız nedir bizi lütfen eleştirin diyoruz çünkü. Ölüm Öpücüğü’nde aldığımız cevap şuydu; “Biz bu oyunda eleştirilecek hiçbir şey bulamadık. Olmaya başladık dedim artık. Üzerine kata kata gitmeye başladık. Oyunların üzerine çıktık. Kerbala’yı oynadık. En son Kızıl Elma ile zirveye çıktık. Aralık ayında Kızıl Elma’nın üzerine çıkabilecek miyiz onu düşünüyoruz. Çok çabuk tüketen bir milletiz. Bir öncekinden daha iyisini yapmazsan gölgesinde kalmış olursun.

“BELEDİYE VE YETKİLİLERDEN GEREKLİ DESTEĞİ ALAMIYORUZ”

Turnelere çıkıyor musunuz?

Turnelere çok fazla davet ediliyoruz. İnanılmaz bir talep var özellikle festivallerde. Denizli, Ayvalık, Samsun festivallerine aşırı bir davet var. Şuana kadar sadece 3 turneye çıktık; Erzurum, İzmir, Urla, Tunceli. Bunların dışında turnelere çıkamadık. Dönem oyunları sahnelediğimiz için ekibimiz de kalabalık oluyor. Ekibimiz kalabalık, kostümlerimiz ağır oluyor. Turneye çıkamamamızın tek sebebi imkansızlıklar. Festivallerde yol ücretini kendimiz karşılamamız gerekiyor. Festivallerin geleneksel kuralı budur. Belediye ve yetkililerden gerekli desteği alamadığımız için turnelere çıkamıyoruz. Kendi imkanlarımızla Urla’ya gittik en uzak. Urla’da dini oyunlar pek oynanmıyordu. Bir ilki gerçekleştirdik. Orada çok beğeni aldık. Belediye başkanları, Milli Eğitim Müdürü ve PTT Müdürü bizi kaldığımız yerde ziyaret etti. Büyük bir ilgi gördük. Oraya Elazığ adına gittik fakat keşke belediyemizi de tanıtabilseydik. Belediyemizin ismini duyursaydık. İnşallah yeni dönemde tanıtabiliriz diye düşünüyorum. Sanat toplumun aynasıdır. Sanata önem verdiğimiz zaman belki kültürümüz gelişecek, terör gibi toplumsal sorunlardan da kurtulmuş olacağımızı düşünüyorum.

“HALDUN DORMEN’İN KARŞISINDA SAHNEYE ÇIKMAK GURUR VERİCİYDİ”

İlham aldığın tiyatro ya da sinema oyuncuları var mı?

Türk tiyatrosunun çok önemli isimleri var. Birkaçıyla birebir tanışma fırsatım oldu. Bu benim için büyük bir onur. Usta isimlerden iki-üç gün de olsa oyunculuk dersi alıp söyleşilerine katıldım. Benim için büyük katkısı oldu. İdol olarak aldığım, her ne kadar dönemine yetişememiş olsak da, okuyup gördüğüm kadarıyla ve Necip Fazıl gibi bir ustanın sırf oyunculuğuna oyun yazdığı bir adam; Muhsin Ertuğrul. Türk tiyatrosuna yön veren kişi. Paris’te aldığı oyunculuk eğitimleri, Türkiye’de modern tiyatronun gelişmesinde en büyük etkisi olan sanatçıdır. Nejat Uygur Festivali’nde Haldun Dormen’in karşısında sahneye çıkmak bizim için büyük bir onur oldu. Haldun Dormen oyunculuk adına, şahsıma yaptığı iltifatlardan feyz almak büyük bir onur oldu. Benim oyunculuğumu kendi gençliğine benzetmesi büyük bir şeref oldu benim için.

Nejat Uygur’la da birebir tanışma fırsatım oldu. Kendisini rahmetle anıyorum. Nejat Uygur’u, 2007 ya da 2008’de Civar Karakolu adlı oyunu için Elazığ’a gelmişti. Kaldığı otelin lobisinde tanışma ve kısa bir sohbet etme şansım oldu. Daha sonra Nejat Uygur Festivali’ni düzenledik. 1. ve 2.’si oldu ama 3.’süne ömrü yetmedi. Ondan feyz aldık. Ferdi Merter’in oyunculuk adına verdiği söyleşilere katıldık. Büyük bir üstat. Ondan feyz aldık. Rahmetli olan tiyatro oyuncumuz Levent Kırca’nın tiplemeleri, politik mizahı tiyatronun seyrini değiştirdi. Ve Şener Şen. Böyle büyük ustalardan faydalanıyoruz. Rahmetli olan sanatçılarımıza rahmet diliyorum. Hayatta kalanlara da uzun ömürler diliyorum. Bize yol göstermeye devam edeceklerdir.

“OYUNLARIMIZ ÜLKEMİZDE FARKLI ŞEHİRLERDE VE FRANSA’DA OYNANIYOR”

Hem tiyatro oyunculuğu ve yönetmenlik yapıyor, hem de oyun yazıyorsun…

7 yıl içerisinde programlar arasında oynadığımız, günlük küçük oyunlar ve yılda bir kez sahnelediğimiz büyük oyunlar olmak üzere toplam 26 oyun oynadık. Bunların çoğu, dönem oyunu. 8 Mart Kadınlar Günü için oynadığımız bir oyunumuz var; Çığlıklarım O Kadar Çoktu Ki Duymadınız. 18 Mart’ta Bir Hilal Uğruna adlı bir oyun yazdık. Bu oyun Fransa’da dahi oynandı. Türk Federasyonu tarafından çocuklara oynatıldı. İmam Hüseyin Kerbala adlı oyunu yazdı yönettim, oynadım. Bu oyunda Fransa’nın Paris ve Bourges’te ve Elazığ’da dokuz kez oynandı. Turnelerde iki kez oynandı. Türkiye’nin dört bir yanında şehirlerde de on kere oynandı. İmam Hüseyin Kerbela’ya biz oyun olarak bakmıyoruz, yaşıyoruz artık onu. İmam Hüseyin’in gittiği o yolculuğu gerçekten irdelemeden fazla detaya da inmeden yazdık, seyircilerimizle de buluşturduk.

İstanbul’un Fethi 1453 adlı oyunumuz var. Askerlik döneminde kaleme aldım. Geldiğimde de yönettim. 29 Mayıs’ta fetih gününde oynuyoruz. Yurdun dört bir yanında çeşitli köy okullarında oynandı. Yine Fransa’da da oynandı bu oyun.

Toplumsal bir mesaj içeren, mezhep ve ideoloji ayrımı yapmayan bir oyun oynadık. Herkesin ay yıldızlı bayrak altında yaşayabileceğini anlatmaya çalıştık. İçerisindeki mesaj belki yüz yıllık bir mesajdı. Böyle bir oyun oynadık. Son olarak da Kızıl Elma adlı oyunumuzu oynadık. Benim yazarken ve oynarken en haz aldığım oyunlardan biri. 2 bin yıllık Türk tarihinin geçmişten günümüze tüm Türk büyüklerine ve şehitlerine ithafen 92 dakikalık saygı duruşu diye adlandırdığım bir oyun oldu. Oğuz Kağan’ın doğumuyla başlayıp, Fethi Sekin’in şehadetine kadar devam eden bir süreyi 92 dakikaya sığdırdık.

Yazmakta olduğun yeni oyunlar var mı?

Henüz yazıp, sahnelemediğimiz rafta olan oyunlar var. Gerekli destek sağlanırsa sahneleyeceğimiz 15 Temmuz Darbe adlı oyun yazdık.

Şuan yazmakta olduğum fakat bazı yerlerinde kaynak arayışına girdiğim bir oyun yazıyorum; Hz. Yusuf ve Züleyha Bunu da ilk kez sizinle paylaşıyorum. Yusuf ve Züleyha beni çok etkileyen bir olay. Biz de dekor-tasarım ve hikaye ile anlatmaya çalışacağız. Şartlar göz önüne alındığında ödenek olmadan sahnelenmesi elbette zor. Belki gerekli destek olduğunda Yusuf ve Züleyha’yı Elazığ’a kazandıracağız. Bir peygamberi hayatını ilk defa Elazığ’da seyirci ile buluşturacağız. Çok fazla kitap okuyan bir toplum değiliz. Biz de İmam Hüseyin’i, Fetih’i, Türk büyüklerini sahneden yansıtıyoruz. Ortaokul öğrencilerine bile bu şekilde tarih dersinde yardımcı oluyoruz. Elazığ yetkilileri ve büyüklerimiz bizi duyana kadar yazmaya devam edeceğim. Artık Elazığ’ı, Elazığ’ın dışına taşımaya çalışacağız. O kadar büyük oyunlar sahneliyoruz ki, kabuğumuzu kırmak istiyoruz. Ankara ve İzmir’de Elazığ tiyatrosunun ne olduğunu herkese gösterelim diyoruz.

Uzun yıllardır tiyatroyla iç içesin. Bir tiyatro ekibi kurup, yazdığın oyunlarla bugüne kadar birçok kişiye ilham oldun belki de. Sizi örnek alarak ekip kurmak isteyen kişilere nasıl bir yol öneriyorsun?

Elazığ’da yeni kurulan ekipler, nasıl bir yol izleyeceklerine dair bizden fikir alırlar. Biz de elimizden geldiğince yardımcı oluyoruz. Özel olarak oyunculuk ve drama dersi almak isteyenler var. Bildiğimiz kadarıyla, haddimiz kadarıyla tiyatronun Elazığ’daki en büyük elçileriyiz. Almila Tiyatro Atölyesi 2011 yılından beri meşaleyi elinde tutuyor. Bu konuda Elazığ’da bir liderlik yapıyor. En büyük oyunları, sahneleri ve oyunculukları Elazığ’a kazandırıyor, kazandırmaya devam edecek. Festivallerde ödül alıyor. Benim hedefim 10. Yılımızı da sağ salim görmek. 10. Yılımızda güzel sürprizlerimiz olacak.

Bir eğitim kurumunda çocuklara yaratıcı drama dersi veriyorsun. Çocukların tiyatroya gibi bir sanat dallarından bir tanesinde yer almasını nasıl değerlendiriyorsun?

Koreografiler, müzikaller… Yazdığım küçük çocuk oyunları var. Çocuklar için 11 oyun yazdım. Çalıştığım eğiti kurumunda oynayabiliyoruz bu oyunları. Çocukları ders çalışmaktan uzaklaştırdığı gerekçesi ile çocuk tiyatrosuna ilimizde izin verilmiyor. Oysa çocuk, tiyatro ile birlikte gelecekte yazar ya da tiyatro oyuncusu olmak isteyebilir. Tiyatronun parasal bir karşılığı yoktur belki ama verdiği haz tarif edilemez. Toplumda sanat daha çok hobi olarak görülüyor. İş dışında uğraşabileceği bir alan gibi. Sanat bir meslektir zaten aslında.

 

 

Sahnelediğiniz oyunlar, devlet tiyatroları kapalı gişe perde kapatıyor. Şehrin tiyatroya olan ilgisini nasıl buluyorsun?

Elazığ’ın kemikleşmiş bir tiyatro izleyicisi var. Bunda bizden önceki sayın hocamız Rıdvan Dağlar, Abdullah Şekeroğlu sayesinde. Seyirci olarak hem devlet tiyatrosu hem de bizlerin seyircisi hiç yalnız bırakmıyorlar sağolsunlar. 2011’deki ilk oyunumuzdan son oyuna kadar tüm oyunlarımızı kapalı gişe oynadık. Bu seyircinin kalitesi ile alakalıdır. Yerel medyaya bu konuda sonsuz teşekkür sunuyorum. Gerçek anlamda sanatın ve sanatçının daima yanındalar. Elazığlı yetkilerden de Elazığ medyası kadar sanata duyarlı olmalarını bekliyoruz.

Önümüzdeki sezon hangi oyunla seyircinin karşısında olacaksınız?

15 Aralık’ta Suskunlar Kapısı adlı bir oyunumuz olacak. Tasavvuf musikisi ile birlikte canlı semazenler kullanacağız. Şems ve Mevlana’yı anlatacağız Şeb-i Arus ayında.

“HAYALLERİNİZİN PEŞİNDEN GİDİN”

Lise son sınıf öğrencisi ve yakın tarihte Almila Tiyatro Atölyesi’ne katılan Kadir Çadırcı ise tiyatroya yeni başladığını fakat hayatının rolünü bu süreçte oynama gururunu yaşadığını söyledi.

Kadir Çadırcı, kendisi gibi tiyatroya yeni başlayan ya da başlamak isteyenlerin hayallerinin peşinden gitmesi gerektiğini söyleyerek, şunları ekledi: “Küçüklükten beri sahnelere ve oyunculuğa hayranlığım vardı. Almila tiyatro atölyesine katıldım. Kızıl Elma adlı oyunda gerçek anlamda bir turana yolculuk yaşadık. Mahmut hocama bu oyunun konusunu sorduğumda bana sade “hayatının rolünü oynamak ister misin” dedi. Atatürk’ü oynayacağımı söyledi.  Atatürk’ü sahnede naçizane canlandırmak çok gurur vericiydi. Unutamayacağım bir an ve rol oldu. Tiyatro oyunculuğunu da bundan sonra bırakacağımı düşünmüyorum. Aynı zamanda saz çalıyorum. Oyunculuğu düşünenler hayallerini bırakmasınlar, takip etsinler. Gerçekleştirmek istediğim daha çok hayalim var. Onlar da benim gibi koşsunlar peşinden.”