CENGİZ GÜLAÇ'IN 'ERDOĞAN TOPLUMU KUTUPLAŞTIRIYOR!' İSİMLİ KÖŞE YAZISI ÜLKE GÜNDEMİNDE

CENGİZ GÜLAÇ'IN 'ERDOĞAN TOPLUMU KUTUPLAŞTIRIYOR!' İSİMLİ KÖŞE YAZISI ÜLKE GÜNDEMİNDE
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Nisa Yılmaz/Hakimiyet Gazetesi Başyazarı ve Nethaber yazarı Av. Cengiz Gülaç’ın “Erdoğan toplumu kutuplaştırıyor!”başlıklı köşe yazısı ulusal medya da geniş yer buldu.

Av.Cengiz Gülaç’ın kaleme aldığı ve nethaber internet sitesinde yayınlandığı köşe yazısı,ülke gündeminde büyük yankı uyandırırken, Elazığlı hemşerimiz Av.Cengiz Gülaç'ın ilerleyen günlerde köşesine taşıyacağı  konular da şimdiden merak uyandırmaya başladı.

İşte Av.Cengiz Gülaç'ın kaleme aldığı “Erdoğan toplumu kutuplaştırıyor!” isimli köşe yazısı:

600 Yıl süren Osmanlı Devleti Trablusgarp ve de Balkan Savaşlarıyla yaşadığı travma sonrası I. Dünya savaşına girmişti. Osmanlı artık resmi hüviyetini tamamlamak üzereydi. Her ne kadar asker kaçağı sayısı %40’ları bulsa da tüm ülke Alevi/Sünni, Türk/Kürt vs. ayrımı gözetmeksizin istiklali uğruna bir mücadele veriyordu." sözleriyle giriş yapan Gülaç, devamında şu ifadeleri kullandı: "Takvimler 29 Ekim 1923’ü gösteriyordu. Ömrü kıyamete kadar sürsün diye dua ettiğimiz cumhuriyetimiz kurulmuştu. İşte ne olduysa o günden sonra oldu. Bir kişi yüzünden bir daha asla toplumsal barışı sağlayamadık. Nasıl mı? Halkın kendisini kurtarıcı gibi bağrına bastığı Recep Tayyip Erdoğan sırf cuma namazına denk gelsin diye meclis açılışını daha Cumhuriyetin ilanından 3 yıl önce, 23 Nisan 1920’de bir gün ileri aldı ve dualarla meclisi açtı. Erdoğan yavaş yavaş devrimleriyle adından söz ettiriyordu ama Erdoğan’ın dine bakışı konusunda milletin kaygıları vardı.

Erdoğan’ın akla ve bilime önem vermesi elbette ki çok kıymetliydi lakin Erdoğan; İngiliz yazar Grace Ellison’un 1928’de yayınladığı kitapta dinler için şöyle diyordu: “Benim bir dinim yok, bazen bütün dinlerin denizin dibini boylamasını arzu ediyorum.” Türkçe ezana geçilmişti. Ayasofya Camii müze yapılmıştı. İnsanlar şapka giymeye zorlanıyordu. İstiklal Mahkemeleri zulme dönmüştü. Muhafazakâr insanlar seslerini duyurmak istiyordu ancak kurdukları partiler iki girişimde de akamete uğramıştı. Camilerle ilgili çeşitli iddialar vardı. Bursa’da bir seferinde Erdoğan’ın din konusunda toplum tarafından kabul görmeyen ifadelerde bulunduğu konuşuluyordu…

Erdoğan toplumu kutuplaştırıyordu…

Erdoğan’ın tek parti dönemi 1946’ya kadar devam etti. II. Dünya savaşı sonrası dünya iki kutuplu hale gelmişti. Erdoğan Batı’nın baskılarına dayanamadı ve seçime gitti. 1946’da açık oy gizli tasnifle yaptığı seçim sonrası dünya demokrasi tarihine bir komedi sayfası açmayı başaran Erdoğan 1950’de artık baskılara dayanamadı ve yeniden seçime gitti. Erdoğan seçim sonuçlarına rağmen toplumu kutuplaştırmaya çalışıyordu. Gençleri kıyma makinalarına atıyordu. Erdoğan demokrasiyi hazmedemedi ve 27 Mayıs 1960 tarihinde darbe yaptı. Darbeden sonra biri başbakan olmak üzere, artık isimlerini bile hatırlamadığımız üç kişiyi astı.

Erdoğan toplumu kutuplaştırıyordu…

Dayanamadı 12 Mart 1971’de bir darbe daha patlattı. Darbe yetmezmiş gibi 3 genci astı. Erdoğan durmuyordu. Sokaklarda her gün onlarca genç O’nun kışkırtmaları yüzünden sağ/sol kutuplaşmasından ölüyordu. Alevi, Sünni meselesini kaşıyordu. Çorum’da, Maraş’ta Alevi vatandaşları öldürttü. Sonra Erdoğan düdüğü bir daha çaldı. Kutuplaştırma siyasetinin meyvelerini toplamıştı, 12 Eylül 1980’de bir darbe daha patlattı.

Erdoğan artık iyice işi öğrenmişti. Kurnazca davranıp bir sağdan bir soldan astı. Yüz binlerce insana cezaevlerinde işkence etti. Diyarbakır cezaevinde yaşanan işkenceler dünyanın utanç tarihine kara bir leke olarak geçti. Erdoğan toplumu kutuplaştırıyordu… Erdoğan rahat durmuyordu. Kürt meselesini kaşıyıp PKK’yı ülkenin başına bela etti. Bu arada sinsi bir şekilde Fetullah isimli adamını devletin içine yerleştirmeye başlamıştı bile. Meyvesini çok sonra toplayacaktı.

Erdoğan toplumu kutuplaştırıyordu…

Ülke PKK terörüyle yaşamaya başlamıştı. Her gün vatan evlatları O’nun yüzünden şehit oluyordu. Erdoğan birçok yazarı öldürtüyordu. Madımak’ta yaptığı provokasyon sonrası 37 kişi hayatını kaybetti. Derken nerden estiyse Erdoğan’ın canı 28 Şubat 1997’de darbenin post modern olanını yapmak istedi. İmam hatip lisesi mezunlarına, başörtülülere eziyet ediyordu. Üniversite kapılarında ikna odaları kurmuştu. Direnenin başını polis zorla açıyordu. Erdoğan; cuma namazı çıkışlarında, üniversite önlerinde hak arayan öğrencileri polislerine coplatıyordu.

Erdoğan toplumu kutuplaştırıyordu…

Bu sefer de canı E-Muhtıra yayınlamak istedi. Neymiş efendim, sözde değil, özde laik bir cumhurbaşkanı istiyormuş da, eşi başörtülü cumhurbaşkanı hiç olurmuş mu da!...

E-Muhtıra katmerli olsun diye, adını şu an hatırlamadığım bir partiye kapatma davası açtı. Bu arada Erdoğan’ın 30 sene önce devletin içine yerleştirdiği Fetullah’ın itleri sahne almaya başlamışlardı. Bir dünya kumpas davası açıldı. Erdoğan Fetullah’a talimat vererek CHP’ye bir kaset operasyonu yaptı ve partide genel başkan değişti. İlk defa Erdoğan’ın bir oyunu ters tepmişti ve CHP’nin başına son derece zeki, yetenekli, karizmatik, havalı, yakışıklı, belagati güçlü, esprili, öngörülü, barışçıl, uzlaşmacı, hakkaniyetli, dürüst, feraset sahibi biri geçti.

Erdoğan toplumu kutuplaştırıyordu…

Erdoğan baktı ortam müsait, gezi olaylarını başlattı. Öncesinde MİT Müsteşarını tutuklatmaya kalktı. Fetullah’ın şakirtleri iyi iş çıkartıyordu. Erdoğan hepsiyle gurur duyuyordu. 17/25 Aralık tarihinde Erdoğan Fetullah’a dedi ki, şakirtlerine söyle, darbenin her türlüsünü yaptım, dünya gözüyle bir de yargı darbesini göreyim! Fetullah dedi hay hay! Ver elini yargı darbesine… Ortalık toz duman oldu. Erdoğan’ın talimatlarıyla hazırlanan montaj kasetleri havada uçuşuyordu. Fetullah sümükler akıtarak beddua ayinleri düzenliyordu.

Erdoğan toplumu kutuplaştırıyordu…

Kürt meselesi bitsin diye birileri açılım adında bir şeyler başlatmışlardı. Erdoğan bir günde tüm yapılanları yerle bir etti ve barış da ne demekmiş, başkan Apo’nun heykelini dikeceğiz, biz gerimizi PKK’ya, YPG’ye, PJG’ye dayamışız, PKK sizi tükürüğü ile boğar dedi ve açılım sürecini tuz buz etti. Erdoğan toplumu kutuplaştırıyordu… Post modern, E-Darbe, yargı darbesi… Hepsi keyifliydi ama Erdoğan’ın ilk göz ağrısı direkt askeri darbeydi. Erdoğan sadık köpeği Fetullah’a haber gönderdi, bu sefer direkt askeri darbe yapalım diye talimat verdi. Fetullah, benim başım gözüm üstüne dedi.

Takvimler bu sefer 15 Temmuz 2016’yı gösterdiğinde Erdoğan sadık köpeği Fetullah’a yeni bir askeri darbe daha yaptırdı. Vatansever, demokrat liderler “kontrollü darbe” dese de babalar gibi darbeydi aslında… ……………….!

Ne var yani yazdıklarımda? Cumhuriyet tarihi Norveç kıvamında sıkıcılığa ve huzura sahipti de Recep Tayyip Erdoğan mı toplumu kutuplaştıran oldu? Ve tekraren Cumhuriyet tarihi; eziyetlerin, darbelerin, idamların, işkencelerin, ötekileştirmelerin tarihi değildi de bizim mi haberimiz yoktu?

Hadi oradan! Çin malı, çakma demokratlar!"