BU NE AYAK CHP!

BU NE AYAK CHP!
TAKİP ET Google News ile Takip Et

15 Temmuza “Kontrollü darbe” deyip sığındığı belediye başkanının evinden darbeyi izleyen  CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, aklınca Ak Partiyi sıkıştırmak amacıyla meclise “Fetö’nün siyasi ayağı” konulu bir araştırma komisyonu kurulması ile ilgili bir önerge vermeye hazırlanıyor.

Ana muhalefet partisi CHP, FETÖ’ye karşı yürütülen mücadeleyi istismar etmek, sulandırmak ve 15 Temmuz’da darbe girişimin hedefi olan AK Parti’yi zan altında bırakmak için yine ‘siyasi ayak’ propagandasını raftan indirmiş gözüküyor.

 Engin Altay, Özgür Özel ve Engin Özkoç’un imzası ile bir önerge veren CHP, FETÖ’nün siyasi ayağının ortaya çıkarılması için TBMM’de Araştırma Komisyonu kurulmasını talep etti.

17-24 Aralık öncesinde Ak Parti’nin cemaate yakınlığı, bazı bakanların Fetullah  Gülen’i ziyaretleri ve kamu kurumlarında cemaat üyelerine ayrıcalık tanınması tezleri üzerinden yürüyecekleri anlaşılan CHP’lilerin, ihanet ve 15 Temmuz kalkışmasıyla verilen 250 şehide rağmen bu yapıyı savunan ve adeta avukatlığını yapar konuma gelmelerinin üzerini örtme amaçlı önergesinin ters tepmesi bekleniyor.

CHP’nin FETÖ  ile ilgili bakın tarih  ne diyor?

27 Mayıs darbesine aktif olarak katılan Millî Birlik Komitesi Üyesi Albay Şükran Özkaya’nın arşiv belgeleri ve geçmişe dönük arşiv taramaları da Gülen’in daha ‘ergenlik’ döneminden itibaren CHP ve masonlarla derin bağlar kurduğunu ortaya koyuyor. Gülen’in karanlık tarihi doğumuyla birlikte başlıyor. Birbiri ile çelişen resmi kayıtlara göre nerede doğduğu bile tam bilinmeyen Gülen’in CHP ile yolları 15 yaşında kesişiyor. Gülen, mason locasına kaydı bulunduğu iddia edilen CHP’nin Genel Başkanı İsmet İnönü ile görüştü.

Teröristbaşı Gülen, 21 Mart 1958’te düzenlenen CHP Gençlik Kolları toplantısının özel davetlileri arasındaydı.

21 Mart 1958’te ise Kasım Gülek’in Genel Sekreterliğini yaptığı CHP’nin İstanbul İl Gençlik Kolları’nca Beyoğlu Divan Otel’de yapılan Talebe ve Gençlik Teşekkülleri toplantısına davet edildi. Teröristbaşı Gülen de toplantıya iştirak etti. Bu toplantıya katılanlardan biri de CHP’nin genç milletvekillerinden Bülent Ecevit’ti. İlerleyen yıllarda şefaatçiliğe kadar varan Gülen-Ecevit ilişkisinin temeli de bu yıllarda atıldı. Ardından Gülen’in talihi açıldı. 1959 yılında ülkede vaiz sıkıntısı varmış gibi mahkeme kararıyla yaşı 1 yıl büyütülerek Diyanet’te göreve başlatıldı.

Soğuk savaş dönemi Türkiye’sinde de Gülen CHP güdümlü bürokrasinin önemli bir adamı oldu. Tabip subay Dr. Esat Keşafoğlu’nun yönlendirmesiyle CIA ve NATO iş birliği ile kurulan Özel Harp Dairesi’ne girdi. Bu günlerde Özel Harp Dairesi’nde Nurcuların içine yerleştirilmiş olan Av. Bekir Berk ile tanıştı, Berk aracılığıyla Nurcuların arasına girer ve bir süre kendini Nurcu olarak takdim etti. 16 Eylül 1968’de Milli Birlik Komitesi Genel Sekreteri Albay Şükran Özkaya, MAH tarafından hakkında şikâyetler artan Gülen’in Özel Harp Dairesi elemanı olduğunun bildirildiğini açık açık itiraf etti. Gülen, kamu görevlilerinin dernek üyesi olması yasak olmasına rağmen 1962-1963 yıllarında özel harp mahsulü Erzurum Komünizmle Mücadele Derneği’nin kurucuları arasında yer aldığı ve dernekte aktif olarak görev yaptı. Gülen yine aynı dönemlerde CHP’nin uzantısı olan Halk Evleri’nin Erzurum’daki şubesinde divan üyesi oldu.

Gülen’in ordu ile teması 1955’te oldu. Gülen, Alvarlı Efe Hoca’nın torunu olan Kurşunlu Medresesi müderrisi Sadi Hoca’yı “Mustafa Kemal’e hakaret etti” yalanı ile jandarma karakoluna şikayet etti. Asker, Gülen’i ilk burada keşfetti. 28 Şubat’ta da, din adamları ve kanaat önderlerine karşı darbecilerin yanında yer aldı. Dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan’ın din adamları ve kanaat önderlerine verdiği iftara katılmayan Gülen, gerekçeyi de şöyle açıkladı: “RP, ne mülahazayla bu yemeği planladı, bilemem. Onlarla birlikte bu meseleyi tasarlamadım. Orada maalesef hiç tarikat şeyhi yoktu. Kimdi bu zatlar? Bunlar cüppe giyen, sarık saran kişilerdi, dindar olarak oraya çağrıldılar. Bunu Başbakan söylemeli miydi, söylememeli miydi, bilemem. Ben onların yerinde olsaydım, Türkiye’de insanlar birbirleriyle boş yere uğraştıklarından uzun uzun düşünürdüm”

28 Şubat sürecinde de darbecilerden yana olan Gülen’in, sürecin ardından göreve gelen Bülent Ecevit’le arasından su sızmadı. Gülen 1958’de tanıştığı Ecevit için 2007 yılında şu cümleleri kurdu: “Eğer ahirette Allah bana şefaat etme imkanı verirse, bunu ilk önce Ecevit için kullanırım.” Şubat 1998’de Vatikan’ı ziyaretinden 5 gün öncesinde Bülent Ecevit’i İstanbul’daki evinde ziyaret eden Gülen burada ne konuştu hala muamma. 1999 yılı Haziran ayında ortaya çıkan FETÖ’nün devleti ele geçirme planıyla ilgili görüntüler de dönemin başbakanı Ecevit tarafından geçiştirildi.

Genel Sekreter Kasım Gülek başta olmak üzere CHP içinde kol gelen masonlarla da Gülen’in arası hep iyi oldu. İsmet İnönü ve Kasım Gülek’ten sonra Gülen’in öz geçmişindeki önemli mason isimlerden olduğu iddia edilen   dönemin Edirne Müftüsü Yaşar Tunagür oldu. Tunagür Gülen’i hep koruyup kolladı. 15 Mart 1967’de 429050 numaralı makbuz ile CHP İzmir teşkilatına 5 bin lira bağışta bulunan Gülen, ne tesadüftür ki aynı gün Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Derneği İzmir Üçgen Locasına kabul edildi.

Masonlar tarafından 1955’te başlatılıp yürütülemeyen Dinlerarası Diyalog ve Hoşgörü Projesi ile 1963’teki “İbrahimi Dinler Projesi” daha sonra Gülen’e devredildi. Gülen’in şer yönünü ilk fark edip şikâyet eden kişi Diyanet’in gezici vaizi Salih Cemal Esirger oldu. Esirger, Diyanet’e yazdığı mektupta Gülen’in ajan gibi çalıştığını, Yahudi cemaatinden çantayla para aldığını ve kendini Mehdi ilan ettiğini rapor etti. Ancak Gülen hakkında kayıtlı hiçbir işleme rastlanmadı.  Gülen, 1967-1974 arası masonların en az 21 toplantısına iştirak etti. CHP’li Kasım Gülek’in cenaze namazı da bizzat Fethullah Gülen tarafından kıldırıldı.

CHP ile FETÖ  aşkının uzun süre öncesine dayandığından haberi olmayan yeni  CHP’lilerin önce tarih sayfalarına  bakmalarını tavsiye ediyoruz.