Atatürk Üniversitesi Deprem Araştırma Merkezi Elazığ ve Malatya depremini raporladı

 Atatürk Üniversitesi Deprem Araştırma Merkezi Müdürü Dr. Öğretim Üyesi Çağlar Özer, Elazığ ve Malatya deprem bölgesinde yaptıkları çalışmaları değerlendirdi. Özer, 'Biz bir deprem ülkesiyiz. Dolayısıyla deprem zemin yapı ilişkisi gözetilerek, yer bilimciler, inşaat mühendisleri, jeoloji mühendisleri, jeofizik mühendisleri, hep birlikte tasarım yapılması lazım' dedi.   

 Atatürk Üniversitesi Deprem Araştırma Merkezi Elazığ ve Malatya depremini raporladı
TAKİP ET Google News ile Takip Et

  24 Ocak 2020 tarihinde Elazığ ve Malatya’da yaşanan 6.8 büyüklüğündeki depremin hemen ardından bölgeye gittiklerini dile getiren Dr. Öğretim Üyesi Çağlar Özer, saha izlenimlerini bir rapor haline dönüştürdü. 

  Erzurum Atatürk Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisleri Bölümü Deprem Araştırma Merkezi Müdürü Dr. Öğretim Üyesi Çağlar Özer, “Öncelikli olarak depremde hayatlarını kaybeden vatandaşlarımız için Allah’tan rahmet diliyorum. Ailelerine de sabırlar diliyorum. Biz Erzurum Atatürk Üniversitesi Deprem Araştırma Merkezi olarak 24 Ocak 2020 tarihinde saat 20.55 de meydana gelen deprem sonrasında direk merkez üssüne intikal ettik. İlk etapta 250 km. uzaklıkta olmamıza rağmen depremin etkileri Erzurum’da da hissedildi” dedi. 

  İlk verilerden hareketle ön sismoloji raporu hazırlanarak hemen ardından da merkez üssüne araştırma yapmaya gidildiğini dile getiren Çağlar Özer, “Burada arazi çalışmalarımızı raporla sonuçlandırdık. Gittiğimizde ilk etapta merkez üssü olan Sivrice’ye gittik. Sivrice’de saha gözlemlerimiz oldu. Aynı zamanda yer stoklarında bir takım gözlemlerimiz oldu. Erzurum Atatürk Üniversitesi Deprem Araştırma Merkezi olarak Elazığ’a gittik. Burada önemli çalışmalarımız oldu. Sivrice’de yaptığımız gözlemler sonucunda özellikle mühendislik hizmeti almamış, çoğunluk olarak da kerpiç yapılarda önemli hasarlar tespit ettik. Daha sonra yeni yapılmış bir camiyi gördük ve bu caminin de kullanılmaz halde olduğunu gördük. Bazı devlet binalarında hasarlar olduğunu tespit ettik. Merkez cami çevresinde mikro ölçüm gerçekleştirdik, yani fiziki çalışma gerçekleştirdik. Daha sonra hasar gören yapıda ki zemin hedeflerini incelemeye aldık. Bölgedeki zeminin hangi frekansa sahip olduğunu, zemin etkilerini, ne boyutta büyüttüğünü araştırdık. Yapılan gözlemler sonucunda Elazığ Şehir Merkezine gittik. Elazığ’da arama kurtarma çalışmalarını izledik" diye konuştu. 

 

  "Arama ve kurtarma çalışmalarında iyileştirmeler var" 

  1999 yılında yaşananlardan devlet olarak büyük bir ders çıkarıldığını anlatan Çağlar Özer, “Çok ciddi arama ve kurtarma çalışmalarında iyileştirmeler var. Tüm Devlet erkanı Elazığ’daydı. Arama ve kurtarma çalışmalarının profesyonel şekilde ilerlediğini gözlemledik. İster istemez bu bizi ziyadesi ile memnun etti. Yaşanan ana şoktan 10-15 saat sonra orada bulunduğumuz için birçok insan orada kurtarılmayı bekliyordu. Elazığ şehir merkezinde de birçok zemin ölçümleri yaptık. Daha sonra köy yerlerine gittik, bu köylerden birisi de Kesrik köyüydü. O köyde de zemin araştırması yaptık. Kesrik köyünün çoğu zaten kerpiç veya iki katlı binalardan oluşuyordu. Burada da mühendislik hizmeti almayan yapılarda da hasar tespiti yaptık. Çoğunluğunun ise kullanılmaz halde olduğunu gözlemledik. İncelemelerin ardından Erzurum’a dönerek yapılan çalışmaların bir değerlendirmesini yaptık. Burada final raporunu hazırladık. Burada esas sorunun ivme değerleri de gözetildiği zaman, yapılaşma veya yapılaşma stoklarındaki kötü yerleşimden dolayı, kalitesizlikten dolayı binalarda hasarlar görüldü. Bunlar ilk etapta elde ettiğimiz sonuçlardır" dedi. 

 

  Türkiye deprem ülkesi 

  “Biz bir deprem ülkesiyiz” diyen Deprem Araştırma Merkezi Müdürü Dr. Öğretim Üyesi Çağlar Özer, açıklamalarını şöyle sürdürdü; 

  “Dolayısıyla deprem zemin yapı ilişkisi gözetilerek, yer bilimciler, inşaat mühendisleri, jeoloji mühendisleri, jeofizik mühendisleri, hep birlikte tasarım yapılması lazım. Bir yapılaşmaya gidildiği zaman, yani düzgün bir yapı oluşturulduğu zaman deprem hasarlarının önemli ölçüde azaldığını görürüz. Doğar konumunda yani Fay konumunda olan yalnızca bir segment yok, çok farklı segmentler var. Bu deprem aslında bize bir uyarı niteliğindeydi. Maalesef can ve mal kayıplarımız var. Yani 6.8 büyüklüğündeki bir depreme göre yine fena değil diyebiliyoruz. Umarım bu sayılar daha da artmaz. Ülkemizde birçok Doğu Anadolu fay yolu, Kuzeydoğu Anadolu fay yolu, bunların bazıları bin 600 km. uzunluğunda. Ege Bölgesi'nde de depremler devam etmektedir. Burada kentsel dönüşüme bir an önce destek verilmeli ve hayata geçirilmeli. Yıkılan bu yapılan kentsel dönüşümle kurtarılabilir. Şöyle söylemek gerekirse her yaşanan depremde yapılan binaların dayanımı biraz daha düşüyor. Sonuçta farklı dinamiklere maruz kalıyorlar. Deprem gerçeğini unutmamamız gerekiyor. Yapılaşmalarda da buna çok dikkat edilmesi gerekiyor.”